bugün

toplumun öngördüğü görgü kurallarına , kendi iradene , vicdanına bağlı kalmaktır.
Gösterilmez.
Dilde olmayandır.
Kişinin içindedir.
az kişide kalan , az bulunan , azalmaya devam eden durum. ahlaklı kalabilenleri de , bozulmamaya gayret eder hale geldi zaten.
gittikçe unutulan,
daha doğrusu kaybolan bir kavram..

insanı insan yapan..
hz muhammed'e ahlakı sormuşlar ; ''benim ahlakım kur'an ahlakıdır'' demiş.
yaşamın her alanında çoğunluğun doğru kabul ettikleridir genel bir kavramdır. okadar generdir ki asıl cahillik ahlak yoksunluğudur.

örneğin; fizik bilgin yoksa fizik dünyasında yer edinemezsin, yemek pişirmek hakkında bi fikrin yoksa en basit aşçıyla konu hakkında konuşamazsın yani konu hakkında fikrin yoksa bir fizikçinin gözünde de bir aşçının gözünde de cahilsin fakat sadece fizik ve pişirmek konusunda.

ahlaksızsan hepimizin gözünde cahilsin. okumuş olman, popüler olman, zengin olman bişeyi değiştirmez, değiştirmemeli...
özun neyse sözun o olsun.
ahlakin yüzünden okunsun.
ahlak
diğerlerinin varlığını gerektirir. diğerleri ile ilişkiyi müşterek, iyi yaşam üzerine kurar.
yani robinson cuma'yı bulmasaydı ahlak denilen şey olmazdı.
din ile alakası olmaması gereken insanın ilkel halinden modern haline kadar gelişmesi gereken ilkeler.
Nedir ne değildir bilinmez kişiye göre değişir.

Sözlükte olmadığına eminim ama.

Tutturmuslar bir ceren diye kızı ahlaksız ahlaksız konuşuyor kafirler.
bireyi kısıtlar. çünkü birey kısıtlanmayı gerektiren bir fıtrat üzredir. hiç bir özgürlük çığırtkanlığı, ahlak anlayışı ile yerine getirilen işlevden daha fazla öneme sahip değildir. ahlak bizatihi özgürleşmenin de önayğını oluşturmaktadır.

ancak dar bir kalıp içerisinde düşünüldüğünde 'insanın kendisi gibi yaşamasına engel' bir kavram olarak nitelendirilmesi, 'insanca' yaşayabilmesi üst kavramını görmezden gelmekten kaynaklanmaktadır. illa örnek derseniz onu da veririz: sokağa işemek bir insan için kendi gibi yaşamasının bir göstergesi olabilir, ama bu -kendisi gibi-lik insanca olma durumundan hayli uzaktadır.

ister mahalle baskısı, ister sütyen askısı diyin ancak ortaya konulan fiili veya manevi tepki, insanın kendi içine dönüp sorduğunda 'evet yanlış' cevabına mashar oluyorsa, olabiliyorsa haklı bir yerde görmek gerekir bu tepkiyi. çünkü insan kötülük yapalilir ama asıl sorun yaptığının kötülük olduğunu kabullenmemekle başlar. sigara içiyorum ama kötü deriz. içki içiyorum ama kötü deriz. kötü olduğunu biliriz. ama özgürlük adı altında, adını kötü olmaktan çıkaracağımız herşey toplumsal tahrifata öncülük edecektir.

bir diğer açıdan ise ahlakı salt bireysel olarak ele almaktan dolayı görmezden gelinen eksiklik bahsedilmeye değerdir. birey tek başına yaşadığında ahlak gereksiz görülebilecektir. ama toplum, aile, anababa, eş, kardeş göz önüne alındığında ahlakın gereği, gereksizliğini savunanlarca da kabul edilecektir. yok gene bana koymaz diyen varsa. varsa var bana ne.
Ayrı ayrı birer ahlaksız yaratık olan insanlar, toplu oldukları zaman namuslu kişiler olurlar.

Montesquieu
kaynağı din değil.
vicdanla doğru orantılı olarak var olan bireysel doğruluk ölçütü.
gitgide tukendigini anlamak icin uzaklara gitmeden sol frame e bakilmasi yeterli olan deger.