sen ki kağıt paralardan kanat takıp o cehenneme uçmuş müjgansın
na kadar şairane bir replik. zaten film baştan sona muazzam replikler ve ince detaylarla doludur.
mahalleden giderken bile müjgana beddua etme diye arkadaşını uyarmıştır hüsnü. öyle naif öyle güzel sevmiştir.
Sadri Alışık'ın çoğu filmi sadece kendisi için izlenir. Yalnız bu onlardan biri değil. Güzel filmdir. Benim için Sadri Alışık nirvanadır. Al pacino da Marlon Brando da ve sair tüm oyuncular bir filmde oynasa; Sadri Abimiz varken diğer hepsi anca figürasyon yapar. Yeşilçam değerini bilmemiş, o başka. Ayrıca Çalıkuşu dizisindeki Miralay Hayrullah Bey rolü görülmeye değerdir.
Müjgan'a laf yok. Kötü söz etmek haddimize mi? Kalkıp zengin züppenin arabasıyla giderken bile Sadri Ağabey laf etmemiş; bizim ne haddimize ağır konuşmak. Kalplerdeki sevdanın timsalidir Müjgan. Erişmek isteyip de erişilememiş sevdaların şirin'i, leyla'sıdır.
Sadri Alışık arkadaşlarına "gazozunu bile içmedi" diyerek Müjgan Abla'nın soğukluğunu anlattığı bu filmdeki sahne bugün çekilse; ibrahim Tatlıses gibi "gazoz bile alamadım, kaç para ulan bir blok flü... aman şişe gazoz" der miydi acaba?
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara.
Bir ünlem ifadesi ve içeriği, ismin güzelliği... Dramın gercekligi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi... Arabeskten çok öte, duruluğa çok yakın... Sadri Alışık'ın ses tonu ve ölümsüz güzelliğiyle yılda bir muhakkak aklıma gelip filmi izleyemesem de şiirinin geçtiği sahneyi aynı hisle dinlettiren film.
Sevgimizin bir tanesiydin Müjgan.
Saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür,
elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
Ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
Öyle bir sevdim ki Müjgan’ı,
dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim,
evleniriz gibi geldi bana.
Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
fakir soframız kurulur gibi geldi.
Sahil bahçesinde gazoz içerekten
gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
Sonrada çarşılara giderdik.
Eşya beğenirdik elden düşme;
aynalı konsolumuz
topuzlu karyolamız bile olacaktı.
Müjgan’ın her an her bir daim yanında olacaktım
ama olmadı gitti.
Nereye mi ?
Paraya gitti abicim paraya.
Nasılda sevmiştim yıllarca ben seni.
Her akşam bekledim yollarını.
Elbet bir gün biz yuva kurarız derken,
duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle.
Zengin olsaydım sensiz kalmazdım
her an düşünüp seni hiç ağlamazdım.
Param olsaydı aşkım kalırdın
seve seve yanımda benimle yaşardın
Nikah resimlerimizi de çektirdiydik.
Sonra karpuzcu Raşit ağabeyinin
kayınbiraderine borç ederekten
nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
Ama Müjgan takmadı bunu
takamadı uçuverdi elimden.
Meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
Müjgan’ın gelinliğini hususi diktirmişler,
benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar yani
öyle sevindim ki.
Mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim her gece.
Sonramı ne oldu?
Müjgan gibi bende
birbirimize ettiğimiz sözleri,
ettiğimiz yeminleri unuttum.
Bir daha mahalleye gelmedi Müjgan, gelemedi.
“Bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş.” dediler.
“Senede birkaç ay zaten Avrupa’daymış.” dediler.
“Zaman şifalı bir ilaçtır unutursun.” dediler,
Unuttum bende unuttum,
hiç aklıma gelmedi.
Hatırlamıyorum Müjgan’ı
hatırlamıyorum şimdi.
Bu şiiri de ben yazmadım zaten
Unuttum abi, bende unuttum.
Hatırlamıyorum şimdi
Müjgan’ın gözleri ne renkti.
''bi daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi. bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler. senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.''