balıkçılar denize açılırken söylermiş eskiden.limandakiler bunu genelde gitme vakti geldi, mürettebat ise asılın komutu olarak algılarmış.Böylece bütün tayfa görev yerine dönerek gemiyi hareket ettirirlermiş.burina rüzgarı önüne alarak geminin hızlanmasını sağlayan bir bağlantı halatıymış.
Halikarnas Balıkçısı'nın güzel romanı. Hele ki şu sıralar bodrum, deniz, ege, akdeniz diye içiniz çağlıyorsa mutlaka okuyun ve içinizde yaşayacağınız seyahatin keyfini çıkarın.
Cevat şakir kabaağaçlı'ın insanın genzine deniz suyu kaçıran; insanı yosun kokularına boğan harika kitabı.
Anadolu kıyı köylerinde insanlar toprakçı, denizci diye ikiye ayrılır. Deniz hep lanetlenmiştir. Ama toprak da bir o kadar kutsanmış. Gel gelelim denize bir kere yansımsı düşmüş kişi ne yaparsa yapsın zor kurtarır artık paçasını. Ve sonu mutlaka suda biter.
Toplumsal gerçekçi akımın en güzel örneklerinden biridir. Yaşar kemal'in röportajlarında duyumsadığımız süngerciler, Denizciler bir anda yanıbaşımızda belirir. Ve bütün sayfalarda deniz kokusu sizi uzun bir süre sarhoş eder.
Denize açıldıktan beş-on gün sonra ilk ciddi fırtınayla karşılaştım. Fırtına kopmazdan epey önce köpekbalıkları derinlere kaçarlar. Akdenizliler bu balıkların başlarından aldıkları bir yağı şişelere koyup saklarlar. Hava bozulacaksa yağlar bulanır. Denizcilerin ilk icat ettikleri barometre işte budur.
Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler... Halikarnas Balıkçısı'nın hikâye ve romanlarıyla gelen bu tipler, sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değillerdir. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını, kayıplarını, bunalımlarını, korkularını, ışığı kırar gibi kendiliğinden alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir.