filmlerinde genellikle kültür çatışmalarını konu eden ken loach'un iskoçya'da geçen ve müslüman ve katolikler arasındaki uyuşmazlıkları sergileyen filmi. pakistanlı genç ve katolik müzik öğretmeni birbirlerine aşık olur ancak araya gencin ailesinin körüklediği kültür ve din çatışması girer. katoliklerin de müslümanlar kadar bağnaz olduğunu göstermesi açısından ilginç bir film.
film bittikten sonra filmin üzerine düşünüp eee bu filmin ken loach'un olmasının farkı nerde? sorusunu sordum. ve sonra fark ettim ki film konusu itibariyle duygu sömürüsü yapmaya, nalına da mıhına da vurmaya aslında çok müsait ama filmden sonra yine bir umut sezinleniyor. galiba farkı burada idi ken loach'un. olayı olduğu gibi anlatmak, seyircilerin döktüğü/dökeceği iki damla sahte gözyaşından medet ummamak. iyi yönetmen böyle olunuyor galiba. eee buralar da entry dolup taşmadığı için diyebilirim ki evet iyi filmdi.
kesinliklE izlenmesinin zaman kaybı olmadığını düşündüğüm film. ayrıca kültür farkını çok güzel ortaya koyarken, radikal dinci olmanın her dinde bazı zararları olduğunu da gösteriyor.
(bkz: gel ne olursan gel)
belli standartın altına düşmeyen izlenebilir ken loach filmi.
--spoiler--
evet koyu dinci olmak, katolik de olunsa problem müslüman da olunsa problem protestan da olunsa problem. anne babalar gelenekselliği ve toplumun ne dediğini daha fazla önemsediği için aileye daha mühim bir kimlik verip, laf falan gelmesine tahammül edemiyorlar. bu baskıcı tarz din ve etnik kimlik üzerinden kendisini gösteriyor film de. koyu müslüman bir ailenin hassasiyetlerine tanık oluyoruz. bu hassasiyetler, evlatlara özgür bir yaşam alanı da bırakmıyor doğal olarak. evin küçük kızı okulda dinsel ötekileştirme mağduru oluyor. dini icabı ayrımcılığa uğruyor arkadaşları tarafından. fakat son derece zeki ne yapmak istediğine kendi karar veren bir öğrenci. ailenin baskıcılığı başta onu vursa da sonradan kendi kararını verip yeni okulunun yolunu tutuyor. abi, dj olarak yaşamını ailesinin kurallarına uyarak sürdürmekte. ne zaman kız kardeşinin piyano öğretmeniyle frekansların tutup birlikteliğe uzanmasına dek. (çünkü, öğretmen beyaz ve katolik!) burada hayat farklılaşıyor çünkü annesi onu teyzenin kızıyla belli bir süre sonra evlendirecek. işte ailenin çiğnenmesi bu şartlar altında doğuyor ya ilişkiye devam edecekler ya da istemediği birisiyle evlendirilecek. casim, burda çok zorlanmasına rağmen ilişkiye sahip çıkmayı tercih ediyor. katolik öğretmen, müslüman bir erkekle evlilik dışı birlikteliği icabı aynı sıkıntıları ailesel durumdan bağımsız yaşıyor. aile yok, fakat işten olmak falan var. dinlerden bağımsız bir karşıtlık tezi oluşturulmuş loach tarafından. tek taraflı tutulmayarak bir empati yapma olanağı da sağlatıyor film bence en büyük artısı bu zaten. öğretmen işinden olma pahasına ilişkiye sarılıyor, çünkü geçmiş yaşanmışlıklardan pişmanlıklar mevcut. kendisine değer verildiğini hissediyor ve casim'e tutunuyor. sulandırılmamış bir birliktelik var filmde. bu gayet yalın ve hoş verilmiş. ablanın kendisi (evlenebilmek için-çevre dayatısı) ve ailesine dair öğretmeni ayrılık için sıkıştırması, öğretmenin kedisi yokken casim'i görebilmek için casim'in market sahibi babasından kedi maması alması gibi leziz ayrıntılar da var.
--spoiler--
sonuçta, izleyen bir şey kaybetmez. üstelik kültür çatışmaları, farklılıkları hoş anlar da sunuyor. ve bu hoş anlara abartısız işlenmiş bir birliktelikte ekstra katılınca film sınıfı geçiyor.
10 üzerinden 7,5! aslında 7'de olabilirdi lakin ben beğendim filmi. ve torpil geçtim azcık.
sıradan bir edit: film, yönetmenin 2007 yapımı it s a free world 'ünden biraz daha derli toplu/ hallice geldi bana.