adanalıların milli mücadele etkin rolü olmaması

entry11 galeri3
    11.
  1. karalamadan ibarettir. milli mücadelede en etkin rolü akdenizliler göstermiştir.

    izmir'de hasan tahsin, kilikya'da mersinli cemal.
    1 ...
  2. 10.
  3. Bu işi mezhebe dökenlerden de gına geldi. Ulan izansız, birine yezid diyen herkes ille alevi mi olmak zorunda? Tut ki adanalı olup da koçgiri isyanına katılan var, bu tüm katkıyı görmezden gelmeyi mi gerektirir?

    Yunan a ilk kurşunu izmirde hasan tahsin sıktı, ama izmir in ne gevurluğu ne dinsizliği kaldı o ne olacak?

    Geçen de alakasız saçma sapan cevap verdin sallamadım, sonra gittin cevap verdiğini belli eder entry girdin onu da sallamadım hala tırmalıyorsun. Rick han mıdır nedir onun yeni/yan hesaplarından birisin biz bilmiyor muyuz bunu...

    Cahil cahil konuşuyorsun idare ediyoruz diye de ciddiye alındım sanıyorsun. Seni muhatap alanda kabahat zaten.
    3 ...
  4. 9.
  5. öküz e laf anlatılmaz

    nusayriler adanalı değildir

    bir ksımı adana da yaşar

    ayrıca

    trabzon ve rizelilerin hayli etkin rolü olmuştu zaten.
    0 ...
  6. 8.
  7. (bkz: misvak mizah dergisi nin yenivirüscanan karikatürü/#43215177)

    gibi entry'ler girerek...

    (bkz: misvak mizah dergisi nin yenivirüscanan karikatürü/#43215385)

    gibi cevaplar alınca pek sesi çıkmayanlara bakın siz hele.

    (bkz: atatürk ve nusayri raporu/#43091363)

    vatan sevdalısı olan bir kısmın yanında hiçbir şekilde etkin rol oynamamış olanları vardır. hatta koçgiri isyanına katılırlar. mezhep faşisti oldukları için herkese "yezid" diyecek kadar düz kafa olan vasıfsızların atalarının milli mücadele yıllarında koçgiri isyanına katılmış olduğuna emin olabilirsiniz. ama onlar tabii ki atatürkçü olduklarını iddia ederek laiklik ilkesinin arkasına sığınarak dinini yaşayan kitleye saldırmaktan öteye gitmez.
    0 ...
  8. 7.
  9. Senin o çingene diyen dilini çeker koparır yine sana yediririm.

    Çok delikanlıysan gel yüzüme söyle bakalım bunları. Yalnız ben başkalarına benzemem bilirsin.

    Gerçi sen delikanlı olmadığın için pek enterese etmeyecek bu laflar nasıl olsa. Adam değilsin ki.

    Etkin olan roldür.
    5 ...
  10. 6.
  11. 5.
  12. 4.
  13. bir kısmının arap nusayrisi olmasından kaynaklanmıştır. "yezid bunlar, bizler çok seküleriz" diyerek milli mücadeleye katılmamışlardır. hatta koçgiri isyanına katılanları bile vardır. evet.

    doğru izleri takip ederseniz büyük tabloyu görebilmeniz mümkündür. aşağıya tıklamanız gereken ilk yolu bırakıyorum.

    (bkz: adanalılardaki milliyetçilik duygusu/#43220193)

    burada da adanalı arap nusayrisi olan eski bir sevgilimin mezhepçi iran yönetimine ve 40.000 sivili sünni olduğu için öldüren katil esad ailesine duyduğu sevgiyi konu aldığı eski twit'lerini yollayacağım.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2014826/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2014826/+
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2014826/+

    şimdi ben bu insanları çok iyi tanıyorum o yüzden şey ettim. hiçbir düz kafa insana zarar verme niyetim yok. araştırma yetisi olan araştırsın. öncesinde de böyle bir şey yazmıştım bu konuyla ilgili zaten.

    (bkz: atatürk ve nusayri raporu/#43091363)
    1 ...
  14. 3.
  15. Fransızların anasını sktik topukları götlerine vura vura kaçırdık.
    2 ...
  16. 2.
  17. Karboğazı baskını.
    Şunun örneği hangi cephede mevcut acaba?

    “Efendiler, bende bu milletin kurtuluşu yolunda ilk teşebbüs hissi, bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur.."
    -mustafa Kemal Atatürk.

    Kürşad'ın 44 çerisi. Karboğazı.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1648792/+

    Henüz müdafaa-i hukuk kavramı dahi yokken Ali Şadi tarafından kurulmuş gizli intibah cemiyeti,
    Kozan müdaafa-i hukuk cemiyeti,
    Kilikyalılar cemiyeti..
    2 ...
  18. 1.
  19. oku da öyle konuş yavşak cahil herif. daha neler yollarım sana da kafan basmaz.

    Ferit Celal, Nevzat ve Coşkun Güven…

    Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Osmanlı’da, ikinci bir emre kadar, eğitim ve öğretime ara verilir. Memleketine dönüş yapmak zorunda kalan illerden birisi de Adana’dır. Adana’ya dönüş yapan gençlerin uğrak yeri ise, Tepebağ’da bulunan bir medresenin karşısında yer alan, Şafak Bahçesi ya da diğer adıyla Şafak Kahvesi’dir. Adana vilayetinde görev yapan aydınlar ile dönüşü zorunlu hale gelmiş gençler burada buluşup, güncel konular üzerinde, fikir alışverişinde bulunmaktadırlar.

    Savaşta yenik düşen ve bitkin bir halde çekilmek zorunda kalan Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması’yla, ingiliz ve Fransız’ların tuzağına düşer. Kısa bir süre sonra, Suriye’den başlayarak Malatya ve Sivas’a kadar olan bölge, dolayısıyla Adana ve çevresi Fransız’lara bırakılır.

    Mersin’den hareket eden bir Fransız Birliği, Yarbay Romieu komutasında 19 Aralık’ta Tarsus’u, 21 Aralık’ta ise Adana’yı işgal ettiler. 15 Şubat 1919’da ise ingiliz işgal güçleri Adana’ya gelerek Fransızlara katılırlar. Zaten daha önce Osmanlı Hükümeti’nin emriyle Adana ve çevresinde bulunan askeri birlikler Pozantı’ya kadar çekildiğinden, Çukurova’yı işgalci güçlere karşı koruyacak, hiçbir askeri güç bulunmamaktadır.

    işgal edilen bölgelerde, başlangıçta askeri yönetim ve yetki ingilizlerde, sivil yönetim ve yetki ise Fransızlarda olmak üzere bir yönetim tarzı belirlenmişti. ingiltere ve Fransa, işgal ettikleri Çukurova bölgesine genel vali olarak Albay Brémond’u tayin ederler.

    Albay Brémond’un ilk icraatlarından biri, Adana’da Türk Bayrağı’nı yasaklamak oldu. Resmi dairelere Fransız Bayrakları çekilmeye başlandı. Kimi binalara Ermeni ve Yunan Bayrakları çoktan çekilmiştir bile.

    Ortaya çıkan bu acıklı durum, şehirde hayatını sürdüren aydın ve memurlar ile özellikle Adanalı gençleri derinden sarsmıştır. Şafak Kahvesi’nin etrafında, Naci Akverdi başta olmak üzere Ferit Celal Güven, Turhan Cemal Beriker, Hacı Ahmet Gülek, Coşkun Güven ve daha nice genç insan, kafa kafaya vermiş, bu felaket karşısında birlik olmanın hesabı içindedirler. Kendi aralarında, Ferit Celal Güven’in teklifiyle, Erzurum ve Sivas’tan gelen çağrılara uyarak, Toroslara çekilme kararı alırlar… Ya döğüşerek öleceğiz ya da Adanamızın kurtuluşunu göreceğiz. Adana’mızın ufuklarında Türk Bayrağını dalgalandırıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz. içimizden kim sağ kalırsa, bu adağımızı yerine getirsin…

    Adanalıların, daha kapsayıcı ifadeyle Çukurovalıların bu işgal ve esarete katlanmaları elbette düşünülemezdi. Kendi öz yurdunda, düşman çizmeleri altında yaşamaktansa, vatan uğrunda ölmek, her Çukurovalı’nın tercih edeceği asil bir duygu olmalıydı. Mersin, Osmaniye-Dörtyol ekseni ile Andırın, Haruniye, Kadirli, Osmaniye, Kozan, Feke, Saimbeyli, Pozantı, Karaisalı ve Gülek gibi Toros’ların yamaçlarında teşkilatlanan Milli Kuvvetler, amansız bir mücadelenin sonunda işgalcileri geldikleri gibi göndermesini başarmıştır.

    Kahraman Adanalılar, kurtuluş günü kutlamalarını dört gözle beklemektedirler. Nitekim işgal günlerindeki hayallerini gerçekleştirmek için Türkiye’nin en büyük bayrağını dikmenin telaşı içindedirler. 5 Ocak 1922 günü, Ferit Celal Güven ve arkadaşlarının, ölümüne söz verdikleri adakları, yerine gelmek üzeredir.

    Ahmet Remzi Yüreğir, o muazzam al bayrağın hazırlanış hikâyesini, 7 Ocak 1922 tarihli, Yeni Adana gazetesinde tüm ayrıntılarıyla dile getirir.

    O gün memleketin bedbaht gençlerinden birçokları şafağın (Şafak Kahvesi) bir köşesinde düşünüp dertleşiyorken, içimizden kim olduğunu bilmiyorum, birisi büyük bir bayrak tasvir etti. Bunun etrafında çok heyecanlı tahsirli sözler söylendi. Nihayet yekdiğerinden üç yüz metre kadar uzak bulunan saat kulesiyle Ulu caminin minaresi arasına muazzam bir bayrak çekecektik. Bu kararımızı, cephelerde, yoksulluklar içinde dağ başlarında dolaşıp mücadele ederken daima tekrar ettik. Nihayet bu emel doğdu. Belediyemizin yardımıyla bu bayrak Adana’nın başı üzerinde dalgalandı.

    Gerek milli mücadele döneminde, gerekse sonrasında Adana’nın kültür, sanat, edebiyat ve iktisadi kalkınmasına önemli hizmetleri bulunan üç Adanalı kardeş, tarihin tozlu raflarında, temiz bir sayfa olarak, onurla ve gururla beklemektedir. Kimdir bu kardeşler? Elbette yazının başlığına konu olan, Ferit Celal, Nevzat ve Coşkun Güven’dir.

    Ferit Celal Güven, 1894’de Adana’nın Kayalıbağ Mahallesinde doğdu. Babası, çiftçi ibrahim Celal Efendi, annesi ise Safiye Hanım’dır. Güngör adlı bir erkek ve Sümer adlı bir kız çocuğu vardır.

    ilk ve orta öğrenimini Adana’da tamamlayan Ferit Celal Bey, 1912’de istanbul Hukuk Fakültesi ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde tahsili tamamlamıştır.

    1. Dünya Savaşı Savaşı’nın başlamasıyla birlikte yedek subay olarak subay talimgâhına alınır. 1915 yılında teğmen rütbesi ile savaşlara katılır. Talimgâhta öğretmenlik ve bölük komutanlığı yapan Ferit Celal, isteği üzerine Kafkas Ordusu’nda görev yapmaya başlar. Tebriz Valisi Mecdussaltana Afşarı yaverliğine getirilen Ferit Celal Bey, Milli Mücadelenin başlamasıyla birlikte 1919’da Adana Cephesi’ne katılır. 41. Tümen emrine verilen Ferit Celal Bey, Buruk Cephesi sabık komutanı olur. Daha sonra Yeni Adana gazetesi yazı işleri müdürlüğü görevine gelir ve milli mücadele bilincini aşılayan “Dündar” mahlasıyla yazılar yazmaya başlar.

    Yeni Adana gazetesi yazarlığından sonra, 1923’de Türk Sözü gazetesi sahipliği ve başyazarlığı görevini üstlenir. Bu arada da, üç yıl süreyle Adana Lisesi’nde resim öğretmeni olarak derslere girer. 1927 yılında CHP Urfa Milletvekili, iki dönem de Mersin ve içel vekili olarak Meclis’te bulunur. Ankara Halkevleri Başkanlığı yapan Ferit Celal Bey, 1948’de CHP’nin istanbul’da kurduğu Memleket gazetesinin sahipliği ve başyazarlığını alır. Adana Halkevleri Görüşler ile Çukurova dergilerinde yazılar yayınlayan Ferit Celal, kızı Sümer ve oğlu Dr. Güngör Güven’i kaybetmenin derin acısını yaşar. iki çocuğunun trajik ölümü üzerine çok etkilenen Ferit Celal Bey, önce 1974’de eşi Fahime Hanım’ı kaybeder. Olayların peşi sıra gelmesinden üzüntü duyan Ferit Bey, 24 Kasım 1975’de hayatını kaybeder.

    Ferit Celal Bey’in kardeşi Nevzat Güven ise, 1904’de Adana’da doğar. Yükseköğrenimini Paris’te Siyasal Bilimler Okulu’nda tamamlayan Nevzat Bey, Türk Sözü’nde çalışmaya başlar. Adana Halkevi dergisi Görüşler ile Çukurova’da yazılar yazan Nevzat Bey, aynı zamanda çeviriler yapar. Siyasetçi kimliği yanında Adana Halkevi Başkanlığı da yapan Nevzat Güven, Kozanoğlu üzerine araştırmalar yapar. Türkiye’de en uzun soluklu mizah gazetesi Keloğlan’ı çıkaran ve yazılar yazan Nevzat Güven Bey, aynı zamanda Türk Sözü’nde yazılar kaleme alır. Zeynel Beşim Sun, Reşat Güçlü ve Sadık Özaygen ile Keloğlan adlı mizah gazetesinde yüzlerce yazı ve şiir yayınlar. Çevirmen ve futbolcu olarak da hizmet veren Nevzat Güven, Stefan Zweig’ten Satranç Oyuncusu adlı kitabı çevirir. 1935-1941’de Adana Halkevi Başkanı, Seyhan Vilayeti Hars Komitesi üyesi, Adana Kuvay-ı Milliye üyeliği, Türk Sözü Gazetesi Sahipliği, Adana Mıntıkası Hasiyet Divanı üyeliği ve Adana Altın Koza Film Festivali jüri üyeliği gibi birçok görevde bulunan Nevzat Güven, Adana entelektüel yaşamının önemli figürlerinden birisi olur.

    Güven kardeşlerin üçüncüsü Coşkun Güven’dir. Coşkun Güven, baba mesleği çiftçilik yanında beden eğitimi öğretmeni, matbaacı, yazar ve tiyatrocu kimliği ile özellikle 1940 ve 1960’lı yılların etkili isimlerinden birisi olur. Adana Mıntıkası idare Heyeti üyesi, Adana Lisesi Oymak Beyi, Adana Türkgücü Futbol Takımı’nın kurucusu ve Adana Halkevi Temsil Kolu Yönetmeni gibi görevleri başarıyla yerine getiren Coşkun Güven, daha öncesinde ailesinin yaptığı hizmetlere yeni bir halka eklemenin sevincini yaşar.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük