"dam" "çatı" kategorisinin a serisi... a-dam. üst kısımlarda yer alan, kendisi de, gözü de aşağılarda olmayan, yukarılarda gezen ve yukarıları kendisine mesken tutunanların başında gelen şahıs...
arayanlar onu hep aynı yerde bulmuşlar
adını ondan değil başkasından duymuşlar
ve yemek yemezmiş adam, zorla doyurmuşlar
doyarken insan, diğer insanlar da bunu alkışlar.
bir gün yolda duran adama sormuşlar
niçin geçmez buradan otobüsler dolmuşlar
ve cevap vermemiş adam, deli sanmışlar
delirir insan, diğer insanlar da bunu alkışlar
Edit: 10 yaşında ki senanur' un tanımı. En azından formatı anlatabilmişim. Gireceği entrynin başlığını o seçti. Neden bu olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Senacım bu kadar yeter sana git artık. Hâlâ bakıyor yahu.
Sözünde durur. Hak yemez. Emanete hiyanet etmez. Hainlik etmez. Adam kayırma yapmaz. Kendi çocuğu bile olsa haksız ise onu savunmaz. Güzel konuşur. Hakaret ve küfür ederek boş konuşmaz. Yardım eder.
Karşısındaki insanı isteğinin dışında da kabul edebilen, sorumluluk altina girebilen ona gore davranan, seviyorum diyip sonrasında siktir git demeyi aliskanlik haline getirmemis, seviyorum cümlesini omuzlarında tasiyabilen, sevmekten öte karşısındaki insanı düşünen düşünebilen, kelimelerin ardına sığınıp karşısındaki kadını gurursuz görmeyen, aslinda o insanın zamaninda kendisinden daha delikanlı olduğunu düşünmesi gereken, tabiri caizse kullanıp atmayan gururlu onurlu olmayı basarabilen erkeklerdir. Saygılar Uludağ sözlük sen esen kal. Var buralar zerre umrunda olmadığım insanların olsun ben hep iyi saf kalıcam.
adam, adamlık... bizi meşgul eden sıfatlardan en ünlü olanı!
geçen gün bir tartışmaya şahit oldum yolda yürürken;
x : adam mısın lan sen?
y : asıl sen adam mısın oğlum?
x : sen benim adamlığımı mı sorguluyorsun, benim adamlığım hepinize yeter!
diyalog devam ediyordu ben uzaklaşırken ve x ve y kişisi birbirlerinin adamlık denen mevhumunu sorgu sürecinde tansiyon ayyuka çıkmaya devam ediyordu... y kişisisinin "adamlığında" eksilme olduğunu hisseden x kişisi, ücretsiz "adamlık" vermeyi teklif ederken dikkatim dağıldı gerisini dinlemeye tenezzül etmedim...
ha tiplerini merak ediyorsanız; dar ve kısa paça renkli pantolon, altına çorapsız kundura ve üzerinde düğmeleri kopma noktasında olmasına özen gösterilmiş elbette dar gömlek...
neyse adamlığın tanımını yapabilmek için uğraşacak değilim siz değerli(!) adamlığın kitabını yazmışlar yaparsınız elbette ama aklıma eski bir haber geldi naçizane yazmak isterim;
bir "adam" ceza yemişti. Yediği ceza, kitap okuma cezasıydı. "adam mısın lan sen" diye sorulan soruya da mahkeme salonunda "ben adamın dibiyim" diye karşılık vermişti...
Ne yapmış da ceza yemişti? Lise önünde kavga çıkarmıştı... Kendisi o lisede okuyor falan değil, kendisi minibüs muaviniydi. Okul önünde liseli oğlanlara bulaşmış ve iki kişiyi dövmüş. Nedeni bilinmiyor. (bunu yapmasının nedeni kedini "adam" olarak tanımlaması bile olabilir)
adamın aylık geliri, birçok kadrolu memurda daha yüksekti.
Hakim, adama "en az üç kitap okuma" cezası vermişti.
Bu üç kitabın hangisi olacağına yol gösterecek bir "referans otoritesi" yoktu; öte yandan seçimi adam olduğunu iddia eden bu kişiye bıraksan gider Adolf Hitler'in "Kavgam" adlı ölümsüz eserini, "Fırıncının Kızı"nı, bir de sahaflarda bulabilirse "Kaymak Tabağı"nı tercih ederdi... Yok, "Şu Çılgın Türkler" kendisine ağır gelir, çünkü kalın... ampul kafalı bir çocuk olsaydı da "Seyyid Battal Gazi"yi, "Hazret-i Ali'nin Kan Kalesi Cengi"ni ve "Yılanlar Padişahı Şahmeran"ı seçerdi herhalde...
O zaman da hakim şöyle uyarmış: Bu üç kitap, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Bin Temel Eser dizisinden olacak, Eh, bir nevi "resmi" liste, kimse ağzını açamazdı. Hakim de ne yapsın, sözgelimi "Yapı Kredi Yayınları'nı tercih et" desin de töhmet ve şaibe altında mı kalsındı?
"adam", ilk eser olarak Mehmet Akif'in "Safahat"ını seçmişti. Şairin adını biryerlerden hatırlıyor mu, yoksa sakallı resmi mi hoşuna gitmişti, yoksa Safahat'ı "Sabahat" gibi bir kız sanıp kitapta daha başka bir içerik bulacağını mı sanmıştı, o da belli değildi.
Öyle okudum deyip tüymek yok, haftanın üç günü, pazartesi, çarşamba ve cuma günleri karakola gidip polis gözetiminde okuyacaktı!
"adam" pazartesi günü karakola uğramış, çarşamba günü ara ki bulasın... Cuma günü hepten kayıptı...
Sıkılmış, okumak ağır gelmişti. Çünkü kitap delikanlıyı bozar. adam dediğin izbe ve ucube mekanlarda nargile tüttürürdü.
Yoksa "adam", "ben bunu Nazım Hikmet'le bir tuttuklarına göre büyük bir şair sanmıştım, yanılmışım" mı demek istemişti? (haha!)
Durum bir tutanakla savcılığa bildirilmiş, "adam" da, mahkeme kararına uymadığı için sevk edildiği nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanmıştı.
Koğuş ağasından ilk tokadı yedikten sonra meydancının demleyeceği çayı yudumlarken kader kurbanı arkadaşlarına neler anlattığını merak ederim doğrusu...
"Sonra karıyı, pardon, kitabın kapağını bir çevirdim abi"... Çabuk çıkacağı için avluda voltayı hızlı atmıştır elbet, onu merak etmiyorum.
Bir de, okumayı öğrendiğimden beri durup dinlenmeden okuduğuma ve bugüne kadar okuduğum kitap sayısı bilmiyorum kaç bini bulduğuna göre, elbette bu "adam" geçinen kişileri itin götüne sokup sokup çıkarma ve laubali olma hakkını kendimde saklı tutuyorum.
Ama siz elbette "niçin Türkiye'de kitap okumanın bir keyif değil de ceza kabul edildiğini" merak etmeyeceksiniz. (ediyor musunuz yoksa?)
Orhan Pamuk'un bile Nobel aldığında hızla yapılan onbinlerce yeni baskısı yayınevinin elinde patlamıştı, kimse dönüp bakmıyordu; okumamak için gene bahanelerin en güzelini bulmuştu insanlar... Oysa Pamuk "Ermeni soykırım yoktur" demiş olsaydı kitapçılara koşup peynir ekmek gibi kapışılacaktı, değil mi?
Aslında ben o hakimin yerinde olsaydım o adam olduğunu iddia eden dangalağa Orhan Pamuk'un bütün romanlarını "sonuna kadar okuyup bitirme" cezası verirdim, ter döksündü bacaksız, eziyet çeksindi, feleğini şaşırsın da isveç Akademisi'ne ana avrat dümdüz gitsindi Nobel verdiği için!
yani diyeceğim adamlık denen nanenin içinde kitap okumak falan yoktur, yakın siz nargilelerinizi bakın keyfinize...
"Bir adam var düşümde,
tam dokunacakken uyandırıldığım
Bir adam, sonumuzun ne olacağını hiç öğrenemediğim
Düşümde bir adam var, benim mi bilemediğim
Bir adam var diyorum,
düşünüp düşümden ayrı kaldığım... "