yargılayacak ne kadar çok insanımız, işlenen ne kadar çok suçlarımız diye ironik bir övünmedir. öss'de sondan birinci gelmektir. hapishanelerin doluluk oranını turist sayısıyla karıştırmaktır.
denyoluk şurada. kimse adalet sarayının büyüklüğüne ya da geniş hacimliliğine bok atmıyor. yazıyı anlamadıysan bir daha oku ey okuma özürlü kardeşim. benim burada demek istediğim böyle bir mefhumla övünülmesinde, yoksa tabi ki her şeyimiz düzenli olsun, yollarımız geniş olsun, kamu binalarımız ferah olsun... herkes ister bunu.
adalet sarayları neden kocamandır diye düşünmemiş adam söylemi.
Bir adalet sarayına girdiysen anlarsın, anlamadıysan gerizekalısın. Yada doğru sen çük kadar alanda onlarca kişi ile belge onaylatmamış olabilirsin. Yada o adliye sarayının içinde ptt den tut akbank a bir ton dükkanın olduğunu bilmiyor da olabilirsin.bursa
Ulan adamlar kocaman yer yapıyorlar siz çük kadar mekanlara girmeyin diye. Ona bile mana buluyorsunuz. Cidden bok atacak hiçbişey kalmamış memlekette.
günümüz adliyelerinde koşturmayanların yadırgayacağı övünme. ha diyebilirsiniz eskiden nüfus azdı falan ama akp gelene kadar mı beklerdi şu adliyelere bi çeki düzen verme işi. ne kadar övünseler azdır, bizleri çağdaş binalara taşıdıkları için. eleştireceğim diye saçmalamaya gerek yok.
saray denince akla ne gelir? şaşaa, partiler, balolar, soylu insanlar, zerafet, letafet, şatafat, zenginlik, bolluk vs. gelir hemencecik. benim de aklıma tam olarak bunlar gelmişti, birkaç sene önce hani şu e-5'in hemen cephesinde çağlayan meydanındaki lise yerine yapılan ve avrupanın en büyüğü olduğu söylenen adalet sarayı ile daha iki gün önce kartalda denk geldiğim bu sefer de dünyanın en büyüğü olarak lanse edilen adalet sarayı inşaatını görünce.
vay be dedim kendime otobüsteyken, ne kadar da zengin bir toplumuz, en büyük, en kocaman adalet saraylarını o güzelim şehr-i istanbul'un iki yakasına da kondurabiliyoruz, kendimizle ne kadar övünç duysak, ne kadar kıvansak, msn iletilerimize we have the biggest justice places (palaces?) all over the world yazsak az diye düşündüm. sonra da kemal sunal'ın hani şu yıllarca bir davanın çözülememesini konu alan davacı filmi geldi aklıma gülümsedim.
ne yazık ki, gülümsemem çok uzun süreli olamadı, aklıma yıllardır gündemden bir türlü düşmeyen bir haber olmaktan öte gidemeyen mevzular geldi apansız, tuzla'daki ölümler, fail-i meçhul cinayetler, münevver karabulut mevzusunun paparazziye dönüşmesi, avrupa insan hakları mahkemesindeki onlarca dava, güneydoğu'daki bilindik mevzular...
adalet? saray? adalet sarayı? uyutuluyoruz efendiler.
...
yaşasın demokratik hukuk devleti, daha da bir yaşasın dünyanın en büyük adalet saraylarımız!!!