bugün

bugün "asker prangası nasıl kırıldı" başlıklı eseri yayımlanan yeni şafak yazarı.

işte bünyesinde ihtiras, dümen, satış gibi türlü türlü şeyler barındıran ve içerdiği kişilerle kurumların hayal ürünü olmadığı o eser:

asker prangası nasıl kırıldı

yüz nakli yapılan uğur acar'ın aynada kendini ilk kez görünce, "bu ben miyim" diye bakması gibi, türkiye "yeni türkiye'ye" bakıyor ve "bu ben miyim" diyor.

o nedenle kimi zaman gerilere gidip, "eski türkiye"yi hatırlatan birkaç örneği paylaşmak istiyorum.

istiyorum ki, birkaç ergenekon operasyonuyla türkiye'de her şeyin halledildiğini düşünüp, "eski türkiye" nin refleksleriyle hareket ederek, "birbirini tasfiye etme" gibi bir hastalığa tutulmasınlar. önce ankara'da, ayışığı ve sarıkız darbe planlarının hazırlandığı, istanbul'da balyoz darbe planı seminerlerinin yapıldığı dönemin deniz kuvvetleri komutanı özden örnek'in günlüklerinden birkaç anekdot paylaşmak istiyorum.

darbe günlükleri hafızalarda

4 eylül 2003

"cumhurbaşkanı, bizlere çok güvenen, bizlerden destek bekleyen bir insan. akp'nin yaptığı eylemlere karşı bizden destek arıyor"

ülkenin cumhurbaşkanı, seçimle gelmiş bir iktidarı tasfiye etmek için askerden destek bekliyor.

peki asker hangi havalarda?

-22 eylül 2003

"eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine 'ya sen çekil yahut da biz çekiliyoruz' diyeceğiz."

kime diyecekler? kuvvet komutanları olarak kendi genelkurmay başkanlarına.

peki ne yapmasını istiyorlar genelkurmay başkanı'nın? pkk konusunda atılacak bir adım ya da yurt savunmasıyla ilgili bir konu mu var?

cevabı özden örnek veriyor.

"hükümet korkutulmadıkça yapılacak hiçbir eylem hükümeti kararından vazgeçirmeyecektir"

iş daha 1 yılını doldurmamış olan hükümeti korkutarak istifaya zorlamak.

bunun için ne yapmışlar?

"fırtına (hava kuvvetleri komutanı ibrahim fırtına) ayağa kalktı ve haydi hep beraber el sıkışalım dedi ve dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık!"

yani ittihatçıların silahın üstüne ellerini koyup yemin ettikleri, 27 mayısçıların tabancalarını ortaya koyup, ihtilal andı içtikleri gibi bir şey.

kuvvet komutanları olarak ak parti iktidarını devirmek için bir de çalışma yapmışlar.

"kara kuvvetleri komutanı tarafından genkur. bşk'na verilecek ve onun reaksiyonu beklenecek. çalışma biraz muhtırayı andırıyor"

bu plan, genelkurmay başkanı hilmi özkök'e, "ya bizimlesin ya karşımızda" dercesine sunuluyor.

3 aralık 2003 tarihinde yüksek askeri şûrâ toplantısı var.

şûrâlarda neler yaşandı

ilk şûrâ toplantısına başbakan sıfatıyla abdullah gül katılmıştı. mgk genel sekreteri tuncer kılıç, başbakan'a dönerek, "yerinde olsam karının örtüsünü çıkarırım" demiş, "haddini bil" diye uyarılıp, azarı yemişti.

başbakan erdoğan'ın katılacağı yaş toplantısı öncesinde genelkurmay'da hazırlık toplantısı yapılıyordu.

hava kuvvetleri komutanı, ibrahim fırtına, "parlamento cumhurbaşkanı tarafından feshedilmelidir. yeniden anayasa yapılmalı ve bu anayasaya kendini koruyacak her türlü imkan konulmalıdır. bu hükümetle olmaz" diye konuşuyor.

fırtına'nın ardından söz alan diğer paşalar da, benzer konuşmalar yapınca, genelkurmay başkanı özkök, "muhtıra vermeye niyetim yok" demek zorunda kalmıştı.

çünkü paşaların konuştuğu metin, "sarıkız" darbe planıydı. kara kuvvetleri komutanı aytaç yalman'a göre, darbe planlarını hazırlayan, "jandarma genel komutanı daima bir ihtilal özlemi içerisinde"ydi.

sadece jandarma komutanı mı dediğinizi duyar gibiyim.

peki o günlerden buraya nasıl gelindi.

başbakan erdoğan'ın katıldığı ilk mgk toplantılarından biriydi. cumhurbaşkanı sezer'in başkanlığında yapılan mgk toplantısında şener eruygur, hükümeti hedef almış ağır ithamlarda bulunuyordu. başbakan erdoğan uyarmasına rağmen konuşmasını sürdüren eruygur'a, "kes ulan" diye gürlemek durumunda kalmıştı.

2006 yılı yüksek askeri şûrâ toplantısından da kamuoyuyla ilk kez paylaşacağım bir anekdotu aktarmak istiyorum.

"hava kuvvetleri komutanı orgeneral faruk cömert milli eğitim bakanlığı'ndaki irticai faaliyetler konusunu gündeme getiriyor. başbakan dinlerken tek tek not alıyor.

konuşma bitince, gergin bir havada, "bunlar hava kuvvetleri'nin görevi değil" diyor. buz gibi bir hava esiyor. "ama aynı zamanda söyledikleriniz de doğru değil. göreviniz olmamasına rağmen yine de tek tek cevap vereceğim" diye konuşuyor. cömert'in gündeme getirdiği iddiaları çürütüyor.

başbakan'ın bu çıkışı üzerine kimse söz alamıyor.

şûrâ toplantısından sonra faruk cömert, aracına bindikten sonra, "ben konuyu açacaktım, diğer komutanlar da dalacaktı. ama hepsi beni sattı" diye hayıflanıyor.

son bir not da, dolmabahçe'den. büyükanıt'tan değil, koşaner'den.

balyoz darbe planı soruşturması kapsamında aralarında generallerin de bulunduğu 102 tsk mensubu hakkında tutuklama kararı çıkınca harbiye orduevi'nde ailelerle görüşen koşaner paşa o hızla soluğu başbakan'ın dolmabahçe'deki ofisinde almıştı.

konuşmanın bir yerinde koşaner paşa sesini yükseltip, bilinen üslupla konuşmaya başlayınca başbakan, "otur oturduğun yerde, ne yapacaksın?" diye çıkışmıştı.

genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanının bir gecede istifa etmesine rağmen, 5.5 saat içerisinde atama yapıp yüksek askeri şûrâ toplantısına tek başına başkanlık eden bir başbakan recep tayyip erdoğan.

istiklal mahkemeleri, yassıdalar ve darbelerle kurulan askeri vesayeti geriletmede en büyük pay ona ait. onun güçlü liderliği olmasa bu mesafe alınamazdı.

ama millet de onun bu mücadelesini taçlandırdı.

mit yöneticilerine ifade kriziyle başlayan süreci başbakan'ın iradesini sorgulama gibi bir noktaya çekmek isteyenlere, erdoğan'ın kim olduğunu ve türkiye'nin buraya nerelerden geldiğini hatırlatmak istedim.

demokratikleşme adına alacağımız daha çok mesafe, aşmamız gereken bir yığın engel varken, birbirimizi yemenin anlamı ne?
'' asker prangası nasıl kırıldı ? '' yazısının sahibidir. http://yenisafak.com.tr/Y...012&y=AbdulkadirSelvi
yeni şafak personeli.

" yolun henüz başındayız, darbecilerden hesap sormanın kapısını bu davaların sonuçları açacak, devran döndü hesaplaşma günü geldi " deyip akabinde " adaletin terazesinin şaşmaması lazımdır, kırıp dökmeden hukuk sistemi bu işleri bitirmeli " diyerek cemaatin ve içinde bulunduğu badem güruhunun ne kadar iki yüzlü olduğunu bir şekilde itiraf etmiş şahıs.

cnn türk te halen 12 mart, menderes, andıç vs şeyleri sayıklıyor.
"korku şalını yırtıp atmak" başlıklı bugünkü yazısının mutlaka okunması gerekiyor: http://yenisafak.com.tr/y...amp;action_ref_map=%5B%5D

"Bana 28 Şubat nedir diye sorsanız, tek kelime ile 'korku yönetimi' derim.

Çift taraflı işlerdi bu korku.

Meclis'te apoletsiz milletvekilleri vardı.

'Şimdi karargahtan geliyorum. Paşalar çok kızgın' diye başlarlardı konuşmaya.

O denli yoğun bir baskı vardı ki, Refahyol hakkında verilen gensoru oylamaları sırasında milletvekillerinin bacakları titrerdi.

BÇG belgelerinde de ortaya çıktı. Genelkurmay karargahı Refahyol'u yıkmak için çalışıyordu.

Korku salmanın en önemli aracı ise basındı. Sadece korku mu? Operasyon merkezlerinden biriydi. Işılay Saygın'ın istifası Sabah Gazetesi'nin Ankara Temsilciliği'nde alınmıştı.

Cumhurbaşkanı Demirel ise korku yönetimini ustaca kullanan isimlerden birisiydi. Demirel'in ayrı bir 28 Şubat'ı vardı. Anayasayı değiştirip kendisini ikinci kez seçtirmeye çalışıyordu.

Ahmet Çökerçi paşa ihtilal yapacak, asker yönetime el koyacak, Erbakan derhal istifa etsin haberleri yayılıyordu.

Orada amaç, Başbakan Erbakan'ın direncini kırmaktı. Öyle de oldu. Genelkurmay Başkanı ile görüşmesini, atom bombası gibi bir haber olarak duyuran Başbakan'a, Genelkurmay karargahında omuz atıldı.

Refahyol o gün bitmişti zaten.

Önce itibar gitti sonra iktidar.

O nedenle 18 Nisan 1999 seçimlerinde halk, 'Ürkek değil erkek' olarak gördüğü için MHP'ye yönelmişti.

Başbakan Erdoğan ise şimdiye kadarki Başbakanlardan farklı bir portre çizdi.

Her zaman, muktedir bir başbakan oldu.

Muhtıraya karşı muhtıra veren Başbakan olarak tarihe geçti.

Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanları istifa ettiğinde 5.5 saatte yenisini atadı.

Ergenekon operasyonunda karargahın kapısına dayanmak gerektiğinde siyasi irade olarak tam bir kararlılık sergiledi.

Süleyman Demirel, 'Başbakanların karşısında hep Adnan Menderes'in darağacındaki fotoğrafı asılı olarak durur' demişti.

Erdoğan ise 'Başbakanların iki gömleği olur biri bayramlık, diğeri idamlık' diyen yoldan yürüdü.

Gezi Parkı eylemi olarak başlayan süreç, kendi içinde gelişerek, bir siyasi projeye dönüştü.

Adı, Recep Tayyip Erdoğan'ı tasfiye operasyonu.

O nedenle Taksim'e değil Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'ne, Kızılay'a değil Başbakanlık merkez binaya yürüyorlar.

Orayı ele geçirmek istiyorlar.

Ancak sadece Erdoğan'ı tasfiye etmekle yetinmeyecekler. Eğer başarılı olurlarsa, Abdullah Gül'ü ikinci kez Çankaya'ya çıkaralım, Bülent Arınç'ı Başbakan yapalım diye de hareket etmeyecekler.

Tüm kazanımlarımıza karşılar.

Çözüm sürecinden, Ergenekon'la mücadeleye, yeni Anayasa'dan, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar…

Bunun için kullandıkları yöntem, şimdiye kadar test edip onaylanmış bir sistem.

Sandıkta yenemedikleri Menderes'e karşı sokakları kullandılar.

Ankara'da 555K eylemleri, istanbul Üniversitesi olayları.

'Şartlar tamamsa ihtilal meşrudur' diyen, ismet Paşa'nın taşlandığı, kafasının yarıldığı gibi kışkırtmalara sahne olan Uşak, Kayseri ve Topkapı olayları…

Sonuç, Menderes'i astılar…

Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığını askere sunduğu halde bunlara yaranamadı.

1965 ve 69 seçimlerinde AP tek başına iktidar olunca, sokağı harekete geçirdiler.

Hasan Cemal'in, 'Kimse kızmasın kendimi yazdım' isimli kitabında, 'Tek amacımız askeri kışkırtmaktı' dediği gibi her yolu denediler.

Subayların otomobillerinden örgütlere dinamitler, bombalar taşındı.

Sonuç 12 Mart muhtırası…

Başbakan Erdoğan'ı ortadan kaldırmak için de bir çok yolu denediler.

ikisi yakından olmak üzere suikast girişimlerinde bulundular.Ama başarılı olamadılar.

Çünkü Erdoğan, çetelerle hesaplaşmayı göze alacak, askeri vesayeti geriletecek ve israil'e özür diletecek kadar güçlü bir lider.

Sadece güçlü bir siyasi irade olmanın ötesinde, arkasından milyonları sürükleyen bir insan.

Şimdi Erdoğan'ın liderliği yeniden test edilmek isteniyor.

Eğer onu geriletebilirlerse, 'Erdoğan'sız bir AK Parti, AK Parti'siz bir Türkiye' kurmanın peşindeler.

Erdoğan'ın bir kez daha küllerinden yeniden doğan Anka kuşu Phoenix gibi doğmasına ihtiyaç var.

Şimdi gerçek demokratların sınav günü. Bu mücadele sadece Erdoğan'ın kavgası değil diyorsanız, amayı fakatı bir kenara bırakıp, Başbakan Erdoğan'ın yanında olma günü…

Gün korku şalını yırtıp atma günü."
Akp'ye oy vermeyecek the cemaat üyelerinin yaratacağı oy kaybı ne kadardır?
Arkadaş bir hesap yapmış...
Buna göre, the cemaatle yaptığı kavga nedeniyle AKP yüzde 1.7 oy kaybederken, yüzde 2,3 de oy kazanacakmış.
Bakın nasıl hesap:
http://haber.stargazete.c...rmeyin-derse/haber-832099
Bugün programda en yanlış adam.

Üslup yok, zeka yok, objektiflik yok, hiçbir şey yok.

Sinan Oğan'ın ihsan Yılmaz'ın üslubuna bakın bir de bu adama.
dört bir taraf'ta sesi içine kaça kaça konuşmaya çalışan yalancı.

görüntüler gerçeği yansıtmıyormuş.

hangi görüntüler abdül?

seyrettim durum çok vahim dediğin görüntüler mi?
son zamanlarda en sevilmeyenler listesinde yukarı sıralarda olan.
akp ve rte sayesinde gündemde olan, bu sayede safsatalarını yayma şansı bulan kişidir.

Bir örnek:
2 görüntüyü peşi sıra izleyin ve anlayın:

http://www.youtube.com/watch?v=aHEOAnok9GA

http://www.cumhuriyet.com...kadir_Selvi_kavgasi_.html

nazlı ılıcak'tan bir kapak:

görsel

http://www.youtube.com/watch?v=01sF4cNmZtw
Ustası yine yarı yolda koyuvermiştir.

20 mart 2014 twitter e girişin engellenmesi öncesi:

görsel
(bkz: Ben aslında öyle demek istemedim)
televizyon trollü.
Ergen triplerinde şekercik!
Yazık la çok mağdur acıdım bak!
boş konuşan adam. buna cevap ver lan had, dediğiniz şeylere cevap veremez kıvırır.
nagehan alçı ile tencere kapak misali birbirini tamamlayan kişi. çelik gibi sinir gerektirir aynı anda ikisine birden maruz kalmak.
akp'ye inanan gazetecilerin sayısının azalması sebebiyle kala kala bir bu herif kalmıştır ortalıkta. o yüzden garibim o kanal senin bu kanal benim koşmaktan helak oldu.gazetecilik yapmayı hükümet güzellemelerinden ibaret görür kendisi. kendisinin ve mehmet metiner'in cinsel eğilimlerinden şüphe etmekteyim. ama nagehan alçının cinsel tercihlerinden hiç şüphe etmemekteyim.
Yalakalıkta son nokta olan itici adam. Bir elestiriyi de kabul et kardes.
karşısındaki kişi kim olursa olsun sürekli birtakım iddialarda bulunan, cevap verilmeye kalkışıldığında ise asla buna müsaade etmeden tartışmayı sonlandıran kişi.
dinlemeyi bilmeyen sadece saçma sapan ithamlarda bulunan kişi. televizyonda yer işgal etmekten başka işe yaramıyor.
Soma da çektirdiği selfie ile akıllara kazınan köşe yalakası.
bir insan bu kadar güzel yalan söyler.
11. cumhurbaşkanı abdullah gül'ün veda resepsiyonunda hayrünisa gül tarafından eli sıkılmayarak ayar verilen gazeteci.
Potansiyel cehennem ehli.
nazlı ılıcak tarafından sürekli tuş edilen adam.
yeni şafak akp hükümeti komiseridir. hüseyin yayman ile birlikte cnn türk'te iyi konuşlanmıştır.