bugün

burada yazılanların altında o kişinin imzası olmadığı için her ne kadar kısmen benim canım hocam eleştirse de...ben kendi adıma mesaj atan herkese kimliğimi hiç çekinmeden söyleyebilirim.

buraya yazılacak çok şey var...söylenecek çok güzel söz, sarf edilecek milyonlarca güzel cümle...ve hepsi sadece sizin için, başka kimseye, hiçbir büyüğüme söylememiş olduklarım...

"yaş ilerledikçe kırıklar daha zor kaynıyor" demiştiniz bana sizi her kırdığımda...
hocam, ben daha büyümedim, hâlâ ufacık bir problemle karşılaştığında içine kapanan çocuğum. "çok ütopik gelecek ama sizi hiç unutmayacağım" diye sözler veren çocuğum aynı zamanda.

hiç unutmadım hocam sözümü ve sizi, söz veriyorum, siz 90 yaşınıza gelseniz de -rabbim uzun, sağlıklı ömürler versin- ben sizi hiç unutmayacağım, hatıralarınız hep benimle kalacak ve ben sizi hep o çocuksu halimle seveceğim.

hiç üzmeyin hocamı, hiç kırmayın onun kalbini...1295 gündür ben hocamı görmüyorum ve onun ne kadar değerli biri olduğunu bilirken; onu kırdığım, üzdüğüm vakit yüreğimin en derininde bunu daha da iyi hissedebiliyorum şimdi.

Abdullah hocam; uludağ üniversitesi eğitim Fakültesi'nin en baba hocasıdır, en yardımsever hocasıdır, söylenen ve söylenecek olan her güzel sözün onda eksik kalacağı hocamdır, benim için ise çok değerli bir büyüğümdür.

ben hiç vefasızlık etmedim hocam size, hiç unutmadım sizi, hiç unutmayacağım da hocam.
ne olursunuz, beni affedin hocam. *
bitkilerden dikeni, hayvanlardan deveyi seven * hocamızdır. fakülte içerisinde dönen efsaneler yüzünden öğrencilerin bir çoğu * kendisine ön yargı ile yaklaşmaktadır. şöyle böyle derken abdullah hoacadan tek bir ders alamadan daha doğrusu almadan bu zamana kadar gelmiştim *, ancak syntax dersini sadece kendisi verdiği için daha önce oluşan ön yargılar ile birlikte ders seçimi zamanı tikimi attım ve tamama bastım. kendisi bugün yaptığı açıklamalarla aslında nasıl birisi olduğunu gayet iyi bir şekilde açıkladı, kişisel düşüncem ise öğrencilerin abdullah hocayı hazmedemiyor oluşu. adam * hiç kimsede hakkı kalmaması için çabalara girişiyor, ama bizim tembel öğrencilerimiz beğenmiyorlar tabi. herkesin eşit koşullarda olduğunu açıkladı, ve daha önceleri eğitim bilimleri hocası olduğu için bunu öğrenme ile de çok güzel bağdaştırdı. dönem sonunda not kartımda hangi harfi göreceğimi bilmiyorum, ancak kendisi ile keyifli ve bilgilendirici vakit geçireceğime kesinlikle eminim çünkü kendisi bir çok alanda bilgi sahibi bir insan ve bu sadece eğitimcilik alanında sahip olduğu diplomalar ve tecrübelerle sınırlı değil, vakt-i zamanında başka alanlarda olduğunu öğrenince gerçekten insan şaşırıyor. ayrıca kendisini dinlerken kendinizi derste değil de bir seminerde veya konferansta gibi hissediyorsunuz. sadece ingilizce alanında değil, aynı zamanda türkçe alanında da atılımlarda olduğuna facebook ta geçen günlerde yaptığı paylaşımda şahit olmuştum ancak bir de konuşmasını dinlemek gerekiyormuş. her neyse sözü uzatmamak gerekirse kendisi uludağ üniversitesinde karşılaşılabilecek nimetlerden biridir. insan aynı gün başka hocalardan da dersi olunca kıyası çok güzel yapabiliyor.
öğrencilerin ön yargılarından çok çeken hocamdır. Öyle ki, derslerinin ilk haftasını daha çok bu ön yargı kırma işine ayırır. Çünkü kendileri bu "sirk"te bir terbiyeciden çok, eşine az rastlanır bir öğretmendir.
üç haneli bir iq seviyesine sahip olunup da derslere katılındığı ve sınavlara çalışıldığı takdirde, verdiği derslerden kolaylıkla geçilebilecek olan hocadır. sağda solda, "bizi bırahtı", "ebdülleh höce bizi geçirmiyi," tarzı şikayetler ediliyormuş da ona mahsuben yazdım bunu. çarşamba günü, kendisinin verdiği söz dizimi sınavının bütünlemesine gireceğimi de eklemeliyim. üzmeyin hocamı.
dönem içerisinde başıma ağrılar sokan, uzun ve aralıksız ders saatlerinde Syntax dersinin en ince ayrıntısına kadar örnekleyerek anlatan hocamızdır kendileri. vizesinden 30 küsür alarak finaline küstüğüm, doğal olarak kaldığım, değerini dönem sonunda anladığım hocamdır. ama şunu gördüm ki dönem içindeki bütün hayıflanmam, dertlenmem, tasalanmam boşaymış çünkü Abdullah Can, can gibi adammış. bütünleme sınavına kalanlara bile toplantı düzenleyecek kadar vefalıymış. huysuzmuş, aksiymiş söyleymiş böyleymiş ama her insanı insan yapan vefasıymış. 3-5 yıl önce de denildiği gibi bu dersi ancak "seke seke" geçersiniz. finale çalışmadım kaldım. kendime stres yaptım. ama bütünlemesine "seke seke" çalışıp geçtim. dipnot: bu dersi öğrenmeden geçemessiniz. ayrıca şunu da öğrendim ki, tanımadığınız bilmediğiniz bir şeye yorum yapmadan, bir yargıya bağlamadan önce, onu tanımaya çalışın. önyargı sizi hiç bir yere götürmez, gideceğiniz yoldan da alıkoyar.
Üniversitedeki ilk dersime girmiş hocadır ki daha şanslı olamazdım herhalde. üniversitedeki hocalar gerçekten farklı oluyorlarmış diye düşünmüştüm onun sayesinde. sonra başka hocaların da derslerine girince tamam dedim herkesin kendince farklılıkları zaten var bu normal bir şey ama kimse abdullah hoca gibi olamaz.
o kadar güzel bir adam başkaları gibi düşünemez ki...
"Bilgisiz kalmak şart, okuyup olgunlaşmak büyük suç. Tanrım, bilim öğrenmek suçundan tövbe ederim" sözlerini tekrardan hatırlatandır.
Daha önceki yazılardan hiç birini okumadan yazmaya başladım şu an... Abdullah Hocamızın çok kıymetli bir birey olduğunu belirterek başlamam en doğrusu sanırım. UÜ ingilizce Öğretmenliği öğrencisiyim, kendisinden sadece bir kere ders alma şansına erişebildim. Syntax yani Türkçe meali ile Söz Dizimi dersini aldım bu yıl. Hocamız işini hakkıyla ama tam hakkıyla yapmaya özen gösteren biri. Dersine girdiğim süreçte bunu anladım kesinlikle. Öğretmeyi kendine gerçekten de meslek edinmiş. Derse gelince SYNTAX dersi bölümümüzde efsane olmuş insanların mezun olamayacakları fikrini doruklarına kadar yaşatan bir derstir. Amma ve lakin abartılacak pek de bir şey olmadığını bütünleme sınavından geçtikten sonra anlamış bulunmaktayım. Ders aldığım süreçte üzüldüğüm bir noktayı burada belirtmeden geçmek istemiyorum asla. Gelecek yıllarda bu dersi alacak arkadaşlar, lütfen hocanın sorduğu sorulara cevap vermeye çalışın, hoca bütün bu çabasına rağmen sorduğu bir soruya cevap alamayınca ben bile üzülüyordum yahu...

Derse nasıl çalışacağınız konusuna gelince zaten ders notları elinizin altında bulunur, hocamız paylaşır. Dersi takip edin ve ezberlemeye değil anlamaya gayret gösterin. Çünkü ezber yapmaya kalkarsanız asla geçemezsiniz bunu bilin. Vize notum 75 diye finale çalışmadım, geçerim kafası yaşadım fakat öyle olmuyor. Yüzdelik dilimler değişti 40/60 oranı geldi. Hoş o gelmeden önce aldığım final notuyla yine de geçemezdim o kadar felaket düşünün... Hocamız işinin hakkıyla yapar demiştim buna sınav okuma süresi de dahil. Sayı kaç olursa olsun sınav okuma süresi asla bir haftayı geçmez. Bizimkileri de öyle okudu ve ben kaldığımı öğrenince gidip bütünlemede ne soracağı hakkında bilgi alma gereksinimi duydum. Hocaya soruyu yönelttiğimde finaldeki büyük sanşınızı kaçırdınız, bütünlemede size gerçekten öğreticem dedi. 4 tane cümle analizi soracağını belirtti. (Daha sonra bir sınav örneği yayınladı içler acısı, bir cümle 3 4 satır, neyse o konuya girmek istemiyorum yaşadığım stres aklıma geldi.) Ben tabi dumur oldum, çıkıp ne diyor yahu bu hoca, bittik bu sefer dedim. Tabi o saatlerde zannediyorum ki hoca bizi bitirecek. Çünkü Abdullah Hoca'ya kulaktan dolma bilgilerle hep ön yargıyla yaklaşmıştım 'Şöyle yapar, böyle yapar.. Bırakır bilmem ne' tarzı sözler. Eminim ki sizlerde duyarsınız. Ben miyim bunu duyan napsam napsam... Millet dersi geçti tatile gidiyor bizim sınava daha 12 gün var. Kendi kendime mantıklı ol dedim ve moral vermeye çalıştım. Sonra ne mi oldu tabii ki sınava 12 gün çalışmadım. Eğer vize bilgilerinize güveniyorsanız ki ben güveniyordum. Sınava iki gün kala vize final notlarını güzelce bir üstünden geçin. Daha sonra finalde cümle analizi sorduğundan bakabildiğiniz kadar cümle analizine bakın, teker teker o ağaçları çizin. Çünkü bu iş pratik işi, öğrenmeden ezberle geçemezsiniz. Hepinize gelecek yıl kolay gelsin. Buraya bunu AA ile geçmiş bir meslektaşınız olarak yazdım belki işinize yarar...
2008 yılında elini eteğini öpüp icaZet aldığım modern zamanlar dervişi. Burayı okuyorsan büyüksün baba. Bir öğle arası yemeği sen ısmarlamıştın. Belki rahat 10 yıl geçmiştir. işte o gün cebimde beş kuruşum yoktu biliyor musun?
uludağ üniversitesi ingilizce öğretmenliği bölümünün karizmatik, prensiplerinden ödün vermeyen değerli eğitimcisidir.
gelgelelim bana "sen mezun olmadan emekli olmuyorum , bırakmıyorum" demiştin. Kırdın beni hocam. RTE sevgisini her yerde belli eden yurtlar bedava olsun diye çığlıklar atan hüloğğlara formasyon verilirken sen de bu okulu bu bölümü böyle bırakıp beni bir kez daha yetim bıraktın ya hocam. Daha ne diyeyim.

Abdullah CAN , söz dizimi dersi ile -eğer okuyan ve "ingilizce öğretemiyoruz abi ülkemizde" diye hayıflanan eğitimci arkadaşlarım varsa- S+V+O ile eğitimi durduracak şekilde gerçekten ingilizce Öğretmeyi öğretmeye çalışan bir insandı. Akomikisyen bir hoca tarafından hunharca linç edilmek istense de bir gitsin bin ACAN olarak gelelim biz.
babadır.
kendisinden söz dizimi dersi alıp kaldım. ama bu tamamen benim umursamazlığımdan kaynaklandı. sonra kendisinden bir de staj aldım. uludağ üniversitesi eğitim fakültesi ingilizce öğretmenliği bölümü akademisyenlerinden 2-3 kişi hariç hepsini toplasan gene bir abdullah can etmemesine rağmen kendisini mesleğe küstürdüler. lise hocası kılıklı akademisyenler, üniversiteyi gün yapmaktan ibaret sanan doç lar yardımcı doç lar ve niceleri. helal olsun size.