Ben demiyorum, en üstlerdeki bazı mesajlara bakın, fetöcünün biri bizzat itiraf etmiş.
Kaçıksa bunca örgütlenmeyi nasıl yaptık diyor. Siz yapmadınız hain şakirtler, sizi kullanan efendimiz abd yaptı.
Kaldı ki insanların kaçıkların boş laflarına itibar etmesi görülmemiş bir şey değildir. Çünkü insanların çoğu cahildir. Misal mormonluk dininin kurucusu Joseph Smith. Bu herif kaçık değil miydi?
şizofren bir insanın abdülhamid han tarafından tımarhaneye kapatılması olayıdır. ulu hakan, bu zatın ne derece akıl yoksunu olduğunu kurduğu iki cümle ile anlamıştır.
bunların güncel versiyonu olanlarda umarım yakın zamanda tımarhaneye tıkılır.
said nursi'dir. sultan abdülhamid han zamanında saraya verdiği medresetü'z-zehra isimli kürtlere kürtçe eğitim verilmesini öngören proje önerisinin arzuhalinde haddini aşacak şekilde konuştuğu için, sultanın merhametinden yararlanmış, kellesinin alınması yerine üsküdar'daki toptaşı akıl hastanesi'ne yatırılmıştır.
bu meczubdan "hazretleri" ifadesi ile bahseden mustafa armağan'ın iddiasına göre, ermeni bir doktorun muayenesinden sonra akıl sağlığının yerinde olduğu anlaşılmış ve tımarhaneden alınıp hapishaneye atılmıştır.
bu, ya abdulhamid'in, bir kısım çok muhterem kişi tarafından sıkı markaja alınmışken dezenformasyon sonucu aldığı bir karardır, ya da onun bu olaydan haberi bile olmamıştır.
tarihte çok akıllı insanlar hep deli diye yaftalanmışlardır. ne zatı muhteremden ne cemaatinden zerre haz etmem ancak şu gerçeği söylemem gerek bugün bu ülkede en ağırlıklı bürokrasi kadrolarında bu felsefeyi benimseyenler varsa ve dünya da bu felsefe etkinse bu kişinin öğretisinin pazarlamasının mükemmel yapıldığını yadsıyamazsınız.
said-i nursi'dir. risale-i nur okunurken çekirgelerin, kuşların bile gelip dinlediklerini söyleyen, radyonun çalışmasını bile meleklere bağlayan birini tımarhaneye attırmak son derece doğaldır ve gereklidir.
maneviyat önderi denilen kürt said'ten başkası değildir. kendi yazdığına kuran diyecek kadar delirmiş bu zatın şimdi onun gibi tımarhanaye kapatılması gereken deli müridleri vardır.
Said nursi adindaki kurt sahsiyettir. Kendisinin deli oldugu ve risalelerini de agaclara tirmanip dallara oturarak yazdigi soylentisi vardir. Suan cemaatcilerin kur'andan fazla ehemmiyet gosterdigi hikaye kitabi, tum cemaatcilerin top yekun sirk icindeki yolculuklarinda rehberleridir.
Ayrica bu zat, sultan abdulhamid han'a attigi iftiralar ve kustugu nefretle sultan'in tahttan indirilmesine de destek vermistir.
alim olduğu söylenen said-i kürdi hazretleri'nin aslında alim olmadığı hasta olduğunu bizlere kanıtlayan abdülhamid han tarafından tımarhane ile ödüllendirilmiş, hastalıklı düşünceleri ile günümüzde de hastalıklı bünyeler yetiştirmiş bir fikriyatın temsilcisi olan zamanın harikasının ispatlarla tımarhaneye atıldığını bize göstermiş konudur.
kabul etmeyenlerin nt yayın evinden dışarı çıkmayan sefiller olduğunu ve türk milletinin son başbuğ mustafa kemal atatürk'e yahudi diyen kansızlar olduğunu'da biliyoruz.
belgeleriyle ortaya sunulan bir olayı bile kabul etmeyen yobazların olduğunu görüyoruz bu konu hakkında. ancak açık ve nettir kendi yazdığı bir eserden örnekleyerek sunulmuş bir gerçekliktir. said-i nursi denilen beyefendinin akıl hastası olduğunu anlamak için sadece burada yazılanlarla yetinmeniz gerekmiyor kendi yazdığı risale nur saçmalığına baktığınızda zaten anlıyorsunuz. çatala bıçağa haram demesi, radyodan duyulan seslerin melekler tarafından getirildiğini söylemesi. bu adamın normal olduğunu düşünen zaten normal değildir.
ayrıca bir çok eserinde imzası molla said-i meşhur kürdi dir. açın bakın farsça yazdıklarına ama sizin onlardan haberiniz yok tabi siz nt yayın evinin gülen sponsorluğunda bastığı kitaplardan okuyorsunuz bu kekoyu.
said nursi, veya diğerlerinin deyimiyle said kurdi değildir. ki said nursi kürtçü değildir. bi okusanız belki anlayacaksınız, ama tabii internet medyasının kof yazı dizileri daha makul geliyor.
olayın aslında gelince. üstad, hayalini kurduğu medreseyi açmak için, daha doğrusu yetkili merciilerden yardımtalep etmek için istanbul'a gelir. ve şarktaki hayatın zorluklarını da vurgulamak için, dönemin aydınlarından olduğu iin yöresel kıyafetleriyle gelir. doğu insanını temsil eder. o, kaldığı oteldeki kapısına "burada soru sorulmaz, sadece sorulara cevap verilir" mealinde bir tabela asar. ve fatih şekerci hanı'nda bulunan bu otel odasına aydınlar akın etmeye başlar. herkes de sorusunun cevabını alır. bu performans karşısında kimisi etkilenirken kimisi de hasetlik duyar. zaten kendisi de bu yaptığının yanlış olduğunu kabul etmiştir sonraları. çünkü bu hasetler başını yakmıştır bediüzzaman'ın. abdülhamid han değil.
yine aynı günlerde said nursi, eğitim reformlarını ve saltanatı(hilafeti değil saltanatı, tek adamlığı) eleştiren bir makale yayınlar. makalenin dili de oldukça serttir. tabii hem dönemin aydınlarını ilzam eden, hem saray'a sert dille muhalefet eden bir adam hemen dikkatleri çeker, sultan'ın çevresinde bulunan ve önceki paragrata bahsi geçen hasetler(şimdikilerin dedeleri yani) biraz palavra ve biraz gazlama ile bediüzzaman'ın deli olduğuna yönelik spekülasyon yaratırlar. üstad önce akıl hastanesine sevkedilir ve muayene edilir. muayene sonucu saray'a gönderilen rapor "çok zeki" şeklindedir. muayeneden sonra tımarhaneye değil, zindana düşer. zindanda raht durması için sultan tarafından kendisine maaş teklif edilir. teklifi reddeder. maaşın da reddedilmesinden sonra said nursi'nin tımarhaneye girmemesi için hibir sebep kalmaz.
şimdi bu yazdıklarım işin aslı idi. ama asıl meseleye gelelim. sürekli diyoruz "ideolojinizi savunurken maske takmayınız. pınar süt'ün üzerinden siyaset yapmayınız. demokratikleşmek taraftarı görünüp islamsız ve inançsız, putperest ve şekilci bir saltanatı savunmayınız. ama kimse tınlamıyor tabi. bediüzzaman'ın daha o zamanlarda gösterdiği muhalefeti 100 sene sonra muhalefet partileri daha serbest koşullarda gösteremiyor. göstermekten ziyade benimsemiyorlar bile demokrasiyi(öyle ki yine bediüzzaman'ın sadece dini eserlerden dolayı kaç yıllarca yargılandığı ve nerelere sürüldüğü ortadadır).
bir diğeri, bediüzzaman'ın kürtçülüğü meselesidir. bir yanlışı düzelterek başlayalım. bediüzzaman kürt değildir. araptır. seyyiddir. peygamber soyundan gelir yani. bu bir. ikincisi; bu adamın eserlerini ben okuyorum. ve ben bir türk olarak türk milletini ve türk gençliğini bu kadar övmesinden, bu kadar yüceltmesinden dinen rahatsız olabiliyorum. sonra iki tane denyo çıkıyor, böyle bir adama kürtçü diyor. el insaf.
(bkz: bediüzzaman said nursi) isimli şahıstır. sağda solda peygamber olduğunu söyleyen bu şahıs 1907 yılında istanbul'a gelerek türk hakan'ı abdülhamid han'a bir dilekçe verir dilekçenin altında ki imza molla Said-i Meşhur a aittir.
dilekçede yazanlar sultan'ı kızdırmış ve sinirlendirmiştir kürdistan'da eğitimin türkçe yapıldığı ve kendisinin buna karşı olduğunu kürdistan da eğitimin kürtçe yapılması gerektiğini bunun için okullar açılmasını istediğini yazmıştır.
abdülhamid han merhametli bir padişah olduğu için bu kürtçüyü öldürmemiş akıl sağlığının bozuk olduğunu düşünerek Toptaşı Akıl hastanesine yatırılmıştır. bir müddet burada kalan molla said-i meşhur kürdi bu olayı daha sonra şöyle açıklamıştır.
--spoiler--
Nasılki zaman-ı istibdatta tımarhaneye düştüm, divanelerin hükmüne konuldum, eğer müdahaneye, kelbi tabassusa, şahsi menfaat için umumi menfaatı feda alan aklın icabı ise, ben divaneligi kabul ettim.Şahit olunuz ki böyle akıldan istifa ediyorum. Ey Kürtler tımarhaneyi bunun için kabul ettim. Kürtlüğü lekedar etmemek için irade-i padişahiyi, maaşını, ihsan-i şahaneyi kabul etmedim.
--spoiler--
akıl hastası kürd sait burada demek istiyor ki abdülhamid han bana maaş teklif etti ancak ben kürdistan için bunu kabul etmedim.
zamanın harikası denilen harika zat işte böyle bir harika zattır. bilinen en büyük kürtçü ve ingiliz iş birlikçisidir.
