khaled hosseini'nin türkçe'ye "bin muhteşem güneş" olarak çevrilen yeni kitabı. afganistan'nın geçmişten günümüze işgaller altındaki tarihine eşlik eden iki farklı kadının tahmin edilmeyen kader ortaklığı, hayatta kalma mücadelesi. okudukça yaşadığımız topraklara şükrettiren, "bağımsızlık" kavramının ne demek olduğunu öğreten, acıtan, ağlatan, gülümseten bir kitap.
füzelerin havada çıkardıkları o tıslayan sesler eşliğinde yaşamlarına devam eden, bir yerlere isabet eden bombaları duyup "acaba kimin evini yok etti, kimleri öldürüyor" diye düşünerek günlük koşturmacalara devam eden, en yakın arkadaşının okul yolunda önüne düşen bir bomba yüzünden paramparça olduğunu gören, çocukluk hayallerini yıkılmış enkazlar arasında bırakarak kadın olmak zorunda, çocuğunu savaş yüzünden ilaç bulunamayan bir hastanede doğurmak zorunda kalan, ya da çocuk doğuramadığı için bin bir türlü işkenceye maruz kalan, şeriatın azı dişleri arasında kocasının ikinci eşiyle aynı evde yaşayan, kuraklık, açlık yüzünden öz evladını yetimhaneye kendi elleriyle bırakmanın acısını tadan kadınların hikayesi.
kadın olmanın her yerde zor olduğu bir dünyada, afganistan'da kadın olmanın ne demek olduğunu sade, akıcı bir dille anlatan khaled hosseini'nin the kite runner'den sonra ikinci kitabı.
yazar öyle güzel, akıcı, gerçek bir dille yazmış ki sanki o cümleler oluk oluk içinize akıyor. okudukça içi yanıyor insanın, ne bileyim yaşanmış bir taraflarınıza dokunduruyor bilerek ya da bilmeyerek...
hem uçurtma avcısı hem de bin muhteşem güneş okuduktan sonra hafızanızda çok güzel bir yer işgal edecek, hatırladıkça buruk bir gülümsemeyle anacaksınız vay be ne kitaptı diyerek...
bir kadının nasıl dayandığına hayret ettiğim işkenceler ve şeriat gerçeği...
çok farklı hayatlar yaşamış olan Leyla ve Meryem'in kesişen hayatlarını anlatırken Taliban yönetiminin kadını erkeksiz sokağa bile çıkamaz hale getirdiğini,kadını insandan bile saymayan düzeni,şeriatın katı kurallarını,kadınlara karşı verilen acımasız cezaları çok güzel bir biçimde anlatan roman
sadece amerikanın k.çını yalaması biraz rahatsız edici
böğrüme öküz oturdu derler ya işte o cinsten bir kitaptı. her sayfasında gözlerim de yaşlar birikti. meryem co ve leyla can'ın çektiği acıları khaled hosseini öyle güzel işlemiş ki içimde hissettim.
ben bir kitap da bu kadar ''offf'' çektiğimi hatırlamıyorum. bildiğimiz hikayeler, lakin çok derinden vuruyor yahu. bir çok yerinde içim acıdı, lakin bir yer var ki... işte orada, resmen hissettim.
--spoiler--
leyla zalmay'ı doğururken, hastane de narkoz olmaması, sezeryanla yapılacak bir doğum da narkoz olmaması. işte, o satırlarda neşteri kendi karnımda hissettim.
--spoiler--
afganistan'da yaşamak zaten çok zorken kadın olmak, kız çocuğu olmak, eş olmak, anne olmak veya anne olamadığı için üzerine kuma gelmesi, ya da çocuğu olmayan bir kadının üzerine kuma gitmek... dayak, yokluk, sefalet, açlık, bombalar, taliban, şeriat, ölüm...
bu kitabı okuduğunuzda yaşadığınız yere verilen nimetlere şükür etmekten başka bir şey gelmiyor elinizden.
bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
ne de duvarların gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi. kitaba adını veren kitaptan bir kısımdır.
hıçkırıklara boğan, kıçımıza rahat mı batıyor ki? diye düşündüren, gece gece hayattan soğutan ve hayata tutunduran bin muhteşem güneş, etkileyici, ağlatıcı, içine hapseden bir öykü.
okunulası romandır.
taliban yönetiminde bir devlet. bir yanda gayri- meşru 'harami' meryem. çocukluğundan başlayan talihsiz hayatı, bir aileye duyduğu özlem, zorunlu yapılan bir evlilik, hiç bir zaman sevilmeyen, cahil, köylü kızı, güzel bile sayılamayacak uzun yüzlü 'volga' meryem.
öte yanda ise öğretmen bir babaya modern bir anneye sahip, okullu, zeki, melekleri kıskandıracak güzellikte, gerçek aşkı tatmış 'benz' leyla.
savaşın soğuk yüzü, ölen insanlar, dağılan aileler.. kaderlerine boyun eğen iki kadının kesişen hayatları. çaresizlik içinde birbirlerine kenetlenmeleri. şeriat yönetimindeki afganistan' da kadının değersizliği, tabular, kuma hayatı yalın bir şekilde göz önüne serilmiş.
en acıklı kısım meryem' in infaz edilişi ve leyla' nın meryem' in doğduğu evi ziyareti. celil' in meryem' e bıraktığı video kasetteki pinokyo çizgi filmi ise en alıcı bölümdü.
khaled hosseini' nin anlatışı o kadar gerçekçi, duygu dolu ki sizi içine çekmesi zor olmuyor. böylesine güzel, acıklı, yer yer lanet ettiren pişmanlıklarla dolu hikayeyi bir de o ustaca anlatımıyla harmanlayıp böylesine bir başyapıt ortaya koymuştur. kesinlikle okunduğunda pişman olunmayacak, herkesin kendi hayatını sorgulamasını sağlayacak güzide bir eser.
--spoiler--
pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. her zaman. bunu hiç unutma, meryem.
--spoiler--
uçurtma avcısı'nın yazarı halıd hüseyni'nin bir muhteşem kitabı. içinde afganistan adına herşeyi barındıran, çok akıcı bir eser. okunması kesinlikle tavsiye edilir.