bu haftaki uykusuz dergisinde umut sarıkaya tarafından karikatür ek elamanı olarak çok güzel işlenmiştir.*
--spoiler--
afişin üstünde: bir anne kıvamında bir kadın ve bu kadının elindeki bıcağın ucunda bir meyve.
---alinti--
tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
--alinti---
filmini henüz izlemedim fakat kitabı oldukça başarılı buldum. anlatımı samimi ve ilgi çekici konusuyla ve olayların akışıyla hemen bitiveriyor kitap. şiddet, suç, ceza ve özgür irade, iktidar vb. kavram ve olguları sorgulamaya sevk ediyor. bunu gözümüze sokarak yapıyor tıpkı metal müziğin yaptığı gibi. edebiyat alemini bir şarkı olarak düşünürsek en kışkırtıcı rifflerinden biri diyebilirim. *
oyle bir film ki işkenceye karşı hertülü algıyı yerle bir ediyor, filmin ilk yarısı ve ikinci yarısı sunulan üvertür farklılığı bambaska,işkence eden ve edilenin içinde bulunduğu durum gorulmeye değer.
ingiltere de neden yasaklandığını bir türlü anlayamadığım filmdir. filmin insana yaşattığı bunalım duygusu gerçekten taktire şayan çünkü son yıllarda hatta son yıllarıda geçtim son 20 yıldır çıkan hiç bir film bu filmin yaşattıklarını yaşatamaz acısak mı küfretsek mi arasında kalıyorsunuz, aynı yönetmenin 2001: A Space Odyssey filminden sonra izlediğin en iyi ikinci filmi diyebilirim.
heleki Kubrick ustanın film için geliştirdiği sözcük darcığı ve future insanlığı gerçekten başarılı.
(bkz: Stanley Kubrick rulez)
filminden önce kitabını okumuşluğum vardır. filmini de izlemedim zaten.
ama kitap son derece kafa karıştırıcı. herşeyden önce sonunda hak yerini buldu mu bulmadı mı sorunsalı aldı beni.
lan adamın karısına tecavüz etti bu piç ama!
tamam ona yapılanlar da kötü!
deontoloji dersi ödevim olan muhteşem bir 1972 ingiltere yapımı olan filmdir. gerçekten onu etik olarak değerlendirmek çok zordur. adamların ne dediği anlaşılmıyor amk.
daha önce bu film hakkında yazdığım aşırı yüzeysel entry'e baktım ve bir an kendimden utandım. ne yani sadece bende bu filmin müzikleri mi etki yapmış? be adam filmi izlerken esas karakterin serseri olmasına karşın sürekli olarak süt içmesi, beethoven dinlemesi hatta beethoven'e aşırı hayran olması, saat koleksiyonu yapması sana hiç mi sıradan gelmedi yoksa sen hayatında chopin dinleyen, beethoven'a hayranlık duyan serserilerle mi takılıyorsun. aslında kızgınlığımda bir anlamda yersiz neden derseniz insan her izlediğinde başka yönü kendini gösteriyor. görünüşe göre bu film bana daha çok entry girdirir.
oldukça absürd başlangıcı olan daha sonra biraz olsun normale dönen bir konuya sahip Anthony Burgess'in stanley kubrick tarafından yönetilen ve sinemaya uyarlanan eserinin adı.
filmde serseri bir çocuk anlatımıyla cinselliğin ve şiddetin toplumdaki etkileri, ailenin birey yetiştirilmesindeki yeri, suçluların özgürlükleri ve hakları, sosyal yozlaşma ve adalet sistemi hakkında sorgulamalar yapılmış.
bol renklerin kullanıldığı, cinselliğin ön planda tutulduğu (özellikle bazı sahneleri fazla kostümsüz*) ilginç bir film.
iyi ve kötünün ayırt edilemez hale geldiği bir toplumda, gençlerden oluşan bir çetenin insanlara uyguladıkları şiddeti ve Alex üzerinden insan doğası ve toplumsal değerlerin çatışmasını konu eder.
Kötüye ihityaçımızın her zaman kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ve uysallaşmış bir hayvan gibi insanın da uysallaşabilme olasıklarının üzerinde durur. fakat buna mukabil insanı otomatik bir portakala dönüştüren bu teori yaradılış esasına aykırı düşer flan filan...
izlerken biraz sıkan ama icinde cok sey anlatilan film.aslinda kitabi vardir sonradan filmi cekilmistir.kitabina tam uygundur sadece alexin yasi tutmamaktadir.izlediginizde siddetin nedenleri ailevi sorunlari siyasal olaylar aslinda cok sey anlatiliyor.71 de cekilmesine ragmen gunumuze hala uyuyor.izleyin izlettirin
her sahnede ders aldıran bir filmmiş bu efem.aslında sanattan anladığını söyleyip,milleti inandıran bir adamın çektiği saçma bi filmden başka birşey değildir.uluorta bi yerde köbrik(kubrick) diyin bakalım herkes atlar aman efenim otomatik portakal çok güzel film vs vs diye;ne anladın diye sorsak şu sahne çok güzeldi tecavüz şiddet alex vs vs derler.onu demiyorum sen ne anladın filmden desen;efenim 20. yüzyıldan sonra insanlığın değiştiği toplumun güdülerine göre hareket ettiği vs vs derler.film bi halta benzemiyo izlemeyin.çok güzel film diyene de gülün geçin.kubrick bile izlerken gülmüyosa bu millet mal valla sanat manat diye iyi s.ktim bunları demiyosa bende adam değilim.
"Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum..."
beethoven'ın 9. senfonisine artık farklı bir gözle baktığım film olmuştur. film esnasında bazı kelimeleri anlamakta güçlük çekiyorsunuz. '' ne diyor lan bu?'' diyorsunuz ama pek de sırıtmıyor bilmeseniz de. film robotlaştırılmaya çalışılan bir insanın vicdanının yok edilmesinin ahlaki yönünü ve insanı değiştirmenin hayatında yaratacağı psikolojik etkileri sorgular. nasıl bir cümle kurdum bilmiyorum ama onun gibi bir şey işte. adamı şiddet ve seks eğilimini körelterek tek tip bir insan yaratıyorlar lakin patlamasın raddesine gelince de adam yani alex, iyileştiğini düşünür. ben bunu eski haline döndüğü şeklinde aldım. neyse bir daha izlenirse içinde saklı olan düşünceler çekip çıkarılabilir.
ailesinin alex'in odasını joe'ya vermesi kapitalizmin bir örneğidir. dikkatle izlendiğinde baba, sürekli parasal yönden konuşur.
totalitarizmin müthiş eleştirisi. devletin, "bir insanın seçim yapamadığı taktirde insanlıktan çıkacağını" belirtip kurnaz bir ironi sergilemesi, vermek istenilen mesajı açıkça ortaya koyuyor.