yemek gereksiniminin artmış olduğu, yeme isteğinin dayanılmaz ölçüye vardığı durum. insanlığın bir bölümüne ızdırap veren yetersiz beslenme.Kanda şeker oranının düşmesiyle beynin belirli bölgesinin uyarılması sonucunda açlık duygusu ortaya çıkar. Vücudun yeterince protein alamamaktan dolayı gereğince beslenememesine gizli açlık adı verilir.
knut hamsun'un en iyi romanıdır bana göre. bu kadar güzel yazmasında kendisinin de böyle bir durumu yazması da önemli bir faktördür elbette. ama bir kavramı bu denli anlaşılır, sürükleyici ve vurgulayıcı anlatması sanatının ne denli büyük olduğunu gösteriyor cidden. kitaptaki karakterin açlığı, mutluluğu, çeresizliği insanı etkiliyor gerçekten. son kısmı da gerçekten çok hoşuma gitmişti üstelik.
kitap sonuyla ilgili hafif bir spoiler gelecek. aman okuma niyetindeyseniz ki umarım okursunuz kitabı boş verin o alt kısmı şimdilik.
en sonda her şeyin üstüne umursamazcasına çekip gitmeye hazılanması çok etkilemiştir beni. çoğu insanın sürekli denemek isteyip de deneyemediği bir şeydir çünkü bu.
Bütün gece gelmeyip yatıp uyumak üzereyken gelen sinir bozucu histir. Kalkıp bir şeyler hazırlamaya üşendiğinden dolayı kuvvetle muhtemel uykunun kaçmasına, gecenin ilerleyen saatlerinde tost hazırlamana neden olacaktır.
5 gündüe içinde bulunduğum durumdur. tam 5 gündür imkansızlıktan yemek yiyemedim, son parayı bitakım ödemelere harcamıştım. ister istemez üşünmeye ve psikolojik sıkıntılara sevkeder.
rejimlerin, siyasi partilerin besin kaynaklarından biri.
insanların açlığı ile değil aç olması ile ilgilenirler.
açlık hala devam edder açlık hakkında konuşmalar da...
eksikliği duyulan "şey"in bünyeyi kontrolü altına alması sürecidir açlık.
doyurulmadığı takdirde etkisi daha da artar ve insanın tek odak noktası haline gelir; psikolojiyi olumsuz yönde etkiler. kişinin saldırganlaşmasına yol açması da mümkündür ki; bu durum sadece besinle ilgili açlık durumlarında değil, sevilmeyle ilgili olan vak'alarda da sıkça görülür.
insanlarla konuşuyorum, insanları izliyorum, dinliyorum; hiç tanımadıklarım yanımdan geçerken yüzlerine, ifadelerine bakıyorum. yaşı, cinsiyeti, ten rengi, cinsel yönelimi, politik eğilimi, inançları, inanmayışları ne olursa olsun hepsinden yayılan açlık kokusunu duyuyorum. "ben"li konuşmaların biteceği anı sabırsızlıkla bekleyip, kendi "ben"li cümlelerini kurmayı bekleyen ağızlardan yayılan kokular başımı döndürüyor. sevilmeye bu kadar aç olan 2göz1ağızların, sindiremedikleri lokmalarla doymanın yanından bile geçmediklerini görüyorum da; onlar nasıl bunu fark edemiyor şaşıyorum.
beni de yemeye kalkacaklar diye ödüm kopuyor. tenimden bir parça kopmasın diye nereye kaçacağımı bilemiyorum; çünkü sevilmek için çırpınan bir canavar tarafından ısırıldığınızda, bilirsiniz ki bitirene kadar sizi yemeye devam eder, yine de doymaz.
her yer, sevgiye aç, nefesi kokan insan kaynıyor. 22 yaşında olanı da 61'i dolduranı da "taze et" gözüyle bakıyor ve salyalarını göremeyecek kadar sevecenseniz, saldırıya uğradığınızı ancak kopan parçaların yerine daha tazesi oluşmadığında anlarsınız.
knut hamsun'un dünya klasiklerinde başı çekecek eseri. fiziksel anlatımları ile sizi etkisi altına alan kitabın aç karnına okunmaması gerekir. sayfalar ilerledikçe midenizde çeşitli acılar sancılar hissedebilirsiniz. ruhsal anlatımları ile ise tamamen kitabın sayfalarına gömülür ve bitirmeden bırakmazsınız.
Kapitalizmin devamını sağlayabilmek için ürettiği bir tür korku yöntemi. insanlar açlıkla korkutuldukları için çalışır, biriktirir, tüketir. Bu şekilde kapitalist üretim döngüsü devam eder. Resim ters çevrildiğinde ise biriktiren ve daha çok tüketen insanlar; yüzmilyonlarca insanın açlık çektiği bir tablonun oluşmasına katkı sağlamaktadır ayrıca.