90 larda hem çocuk hem de aşık olmak

entry1 galeri0
    2.
  1. tanım: çoğumuzun başına geldiğine inandığım; hem aşık hem de çocuk olma durumu.

    10 yaşındaydım.bu sefer kararlıydım. söyleyecektim. bir bir anlatacaktım ona karşı ne hissettiğimi. yaşadığım umarsız acıları,sıkıntıları...tıpkı 9 aylık oynarken biricik arkadaşım serkan'a anlattığım gibi anlatacaktım. serkan acayip bir çocuktu her daim kavga yapmaya hazır bir hali vardı. ben anlatırken dinler gibi yapıyordu sadece.zaten ne dersin abi diye sorduğumda da -ha dedi ve elindeki küçük kristal kolayı dikip sordu; kafayla kaç saydırıyon lan? cedric'in arkadaşı kriscın'dan daha dangoloz bir arkadaşım vardı yani... mahallenin boş arsasında yaptığımız maçların devre aralarında bir taraftan deli danalar gibi koşturuken bir taraftan da sevdiceğimi süzüyordum. sevdiceğim narindi, bir taneydi. elindeki bebekle evcilik oynuyordu. ah orda olmayı ne kadar isterdim bilemezsiniz. lakin mahallede kızla oynamanın kız olduğu tezi yaygındı o sıralar. bu hasret aşkımı daha da depreştiriyordu. böyle hayal alemine dalmışken her mahalle'de olduğuna inandığım kulağı akan arkadaşım cemal bağırdı; - biz inşaata su içmeye gidiyoruz,diye. gazeteden aldığı bisan mountain cat'inin önüne kardeşi hasan'ı atmıştı.-şişersiniz lan dedim. dinlemedi ve ağzıyla kamyon sesi* çıkarta çıkarta inşaata yöneldi.

    yaptığımız maçlar 100'de bitiyordu. evet sözlük yazarları gram abartı yok. elli'de devre yapıp yüz'de bitiriyorduk. ağustos sıcağında mal gibi koşuşturuyorduk anlayacağınız. cemal'ın çağırısına uyarak annemin ve öğretmenimin terli terli su içme uyarılarına rağmen bmx'ime atlayıp inşaata gitmeye karar verdim. yalnız yolumu biraz uzatıp sevdiceğiminin önünden geçtim. yüzü güneş gibi parlıyordu. gülünce yüzünde gamzeleri ortaya çıkıyordu.ama bisikletimle 4 defa önünden geçmeme rağmen bir türlü bana bakmıyordu. adeta bir ayinin, ibadetin içindeydi. o kadar dalmıştıki oyununa. her ne olursa olsun dikkatini çekmeliydim. bisikletimin frenleri tutsaydı fren kıstırmak en akıllıca olanıydı ancak geçen hafta yokuş aşağı hız yarışı yaparken fren telim kopmuştu. son çare; pederin naralarını hiçe sayıp gemileri yakarak yepisyeni m.p. ayakkabılarımı arka tekerin üstüne bastıırmaktı ki bastırdımda zaten. sonuç tam istediğim gibiydi. oyundan kafasını kaldırdı, ilk önce saçını düzeltti sonrada gülümsedi. gülümsedi sözlük. tarif edilemez bir duyguydu. mutlu,mesut bir şekilde bende bisikletimi inşaata sürdüm.

    ben gidene kadar çocuklar sularını içmişler. çoktan inşaatın ikinci katından, aşağıdaki kuma atlamaya başlamışlardı. oldum olası böyle şeylerden korktum sözlük. benden 4 yaş küçük olan ahmet bile rahatlıkla atlıyordu bense bunlar boş işler diye durumu değerlendiriyor ancak kuma atlayanları gıpta ile izliyordum. vanayı açıp çeşmeye su gelmesini bekledim. tabi ki orda da makus talihim beni yalnız bırakmadı çeşmeye bir anda gelen su üstümü başımı ıslatmıştı. ağustostu hemen kururdu ama bizimkilerin sidikli şakalarına maruz kalacaktım. her neyse kana kana suyumu içtikten sonra boş boş bakınırken ensemde büyük bir acı hissettim. arkama döndüğümde naci abi'nin meymenetsiz suratını gördüm bir taraftan gülüyor bir taraftan da -atatürk ne demiş boş bulduğun enseyi doldur demiş diyerek canımı daha da acıtıyordu.naci abi orta 3' e gidiyordu ama hala bizle oynuyordu.- acıdı mı lan dedi.- acımadı dedim. o sırada serkan yerden bulduğu bir izmariti tüttürmeye başlamıştı. oğlum içme diye her zaman uyarıyordum ama beni dinlemiyordu. -içime çekmiyorum ki lan deyip geçiştiriyordu.naci abi pislik bir çocuktu beni göstererek serkan'a bu seni döver lan dedi. serkan oralı olmadı, beni severdi. kendinden 4 yaş küçük birinin kendisini göt etmesine aldırmayan naci abi sıkıcı sorularına devam ediyordu -manita var mı lan? serkan hariç kimsenin sevgilisi yoktu biliyordum ama kulağı akan cemal bile iki sevgilisinin olduğunu iddia etti. bir süre daha bu kız muhhabbeti devam etti. çocukları dikkatle dinliyor anlattıkları kızlar içinde gülyüzlümün olmaması için dua ediyordum. neyse ki çıkmadı. iyice dinlenmiştik. bisikletlerimize binmek için aşağı indik. naci abi serkan'ın selesine binmişti lakin uzun boyu yüzünden ayaklarını kaldırmak zorunda kalıyordu. bir tek ismail ortada kaldı onun bisikleti yoktu. normalde grup olarak hayatta umrumuzda olmazdı ama mikasa topu ismail'i değerli kılıyordu. serkan ismail'e emilio'nun bisikletiyle gel dedi. tekerin havası yok dedim sadece benim duyacağım şekilde. ismail sinsice yaklaştı bir şeyler ters gidiyordu farkındaydım; -ben öne oturmam dedi. serkan'a baktım -sen oturuver öne dedi. serkan beni satmıştı, çaresizdim.ismail hala anlayamadığım bir yüzsüzlükle bisikletin koltuğuna oturdu. suratımdaki ekşimeyi farkedince de sanki lütfedercesine -tamam lan direksiyon sende pedal bende dedi. arsaya doğru bir bisiklet ordusuyla dönüyorduk. yolda ismail cebinden bir yumiyum çıkartıp verdi. ismail hakkında kötü düşündüğüm için kızdım kendime. kötü biri değildi lan ismail hem bisikletimi bir kere kullansa ne olurdu ki... arsaya döndük. akşam ezanı yaklaşıyordu. bu da eğlencenin sonuna gelinmesi demekti. skor 72-72'ye gelince atanın galip yiyenin mağlup olmasına karar verdik. kimin kazandığını hatırlamıyorum zira aklım cancağızımdaydı. maç biter bitmez polis lojmanın bahçesinde oynayan ayyüzlümü görmek ve derdimi anlatmak için harekete geçtim. bahçeye gittiğimde,başımdan aşağı kaynar sular döküldü; yoktu...

    bir an panik yaptım. hemen bisikletime atlayıp son vites evlerinin yoluna doğru vurdum kendimi. yolda zincir attı, hep atardı. tamir ettim, ellerim kapkara olmuştu. olsundu aşk yolunda ferhat dağları delmemiş miydi? kutlu bir aşktı benimkisi. bakkal niyazi dayının köşede gördüm onu. yanında üç kız vardı. kızlardan biri ip atlaya atlaya yürüyordu. akşam ezanı yaklaştığı için onlarda artık evlerine dağılıyordu. uzaktan takip ediyordum. ama bir türlü ayrılmıyorlardı ki.bu heyecanlı takip sürecinde cemal'in sesini duydum beş'er son, beş'er son diye bana yaklaşıyordu. bu cüretkar davete hayır diyemezdim ama spor kağıtlarım yanımda yoktu. bekle işareti yaptım. bir taraftan gül yüzlümün ayrılmasını beklerken bir taraftan da cemal'i kazıyabilirdim. bakkal niyazi'nin dükkanına doğru ilerledim. gülyüzlümle göz göze geldik. dudağının üstündeki ben, kalbimdeki çarpıntıları hızlandırmıştı. niyazi dayı'dan spor kağıtlarını alıp cemal'in yanına döndüm. spor kağıdından çıkan bayat sakızı da büyük bir iştahla çiğnemeye başladım. cemal sükunetimi -alttan çekmek yok. diyerek bozdu.-tamam dedim. cemal'in elinde bir poşet kağıt vardı. kot pantolonun ceplerini de kağıtla doldurmuştu. arka cebine koyduğu kağıtlar yüzünden götü olduğundan daha büyük gözüküyordu. cemal bu oyunda çok ustaydı mahallede herkesi yener sonra yüksek bir yere çıkıp çocuklara spor kağıtlarını dağıtırdı. kimi zaman kağıtların üstüne tükürmeyi de ihmal etmezdi. ilk oyunu kaybettim. sonra beş borç aldım. onu da kaybettim. kumarda kaybetmiştim aşkta kazanmalıydım. gülyüzlüm ip atlama oyununa dalmış, mecnun'unun borç batağına saplandığından bihaberdi. cemal'e borcum git gide artıyordu. o sırada üst mahalleden erol yaklaştı ve beni kurtaran cümleyi söyledi- spor kağıdı devri kapandı şimdi misket zamanı. cemal benimle geçirdiği gereksiz zamana yanarak apar topar toplanıp evine misketlerini çıkarmaya gitti. bu sırada da şekerparem arkadaşlarından ayrılmış nihayet yalnız kalmıştı.

    bir elinde uğurlu taşı bir elinde bebeğiyle evine doğru yol alan bu fıstıkla hemen evlenebilirdim.10 yaşındaydım. günlerdir bu anı bekliyordum ve nihayet kendimde cesaret bulmuştum. gırtlağımı temizleyip- merhaba dedim.- merhaba dedi çok koşuyorsun yorulmadın mı?. incecik sesi vardı.beni izlemişti.- yorulmadım dedim. 4'e geçmişti. tatil kitabını bitirdin mi diye sordum. bitirmişti; çalışkan kızım benim. 4 zor dedim 5 kolaymışta 4 zor. -hıhı dedi incecik sesiyle . biraz daha havadan sudan bahsettik.sonunda bir anda benimde kendime şaşırdığım ve planlamadığım bir şekilde ağzımdan şu cümle döküldü; seni biri seviyor. böyle bir giriş değildi hayalimdeki, serkan'a da böyle anlatmamıştım. -kim dedi. sence dedim. serkan başta olmak üzere en kötüsü cemal'in de dahil olduğu mahallenin tüm çocuklarını saydı; ben hariç. sinirlenmiş hayal kırıklığına uğramıştım. -yoksa dedi. yoksa ne dedim. yoksa sen mi? dedi. kızardım, böyle olacağını beklemiyordum. evet dedim. bu sefer o utandı. bebeğiyle yüzünü sakladı. ne diyorsun dedim. konuşmuyordu. evet dersen taşı, hayır dersen bebeği ver dedim. taşı verdi. o anki heyecanımı, şevkimi anlatamam sevgili yazarlar. dünyalar benim olmuştu. el ele evimize doğru yol aldık. yolda muhittin'in oooo anlayalım bağırtıları bile huzurumuzu bozamadı..

    düzeltme:imla falan filan
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük