sokakta oynamanın zevkini hiç bilemeyecekler.
gerçek samimi içi dışı bir çıkara dayanmayan arkadaşlığı bilemeyecekler.
bilgisayarsız nasıl eğlenilir öğrenemeyecekler.
- msn, cep telefonu, bilgisayar olmadan nasıl yaşandığını öğrenemeyecekler
- kan kardeşi olmak nedir öğrenemeyecekler
- 3 korner ne eder öğrenemeyecekler
- gerçek arkadaşlık nedir bilemeyecekler
- kırmızı noktalı filmler için hangi kanalın başında pineklenir öğrenemeyecekler
- darbe zamanı kim çıkar da türkü çığırır bilemeyecekler.
eğik ağaç dallarından nasıl yay yapılır, bulunan herhangi bir tahta parçasını tişörtün içine sıkıştırım nasıl gölgelerin gücü adına he-man diye bağrılır bunları bilemeyecekler. tanıdık tanımadık birinin bahçesinden meyve bile çalmanın tadını yaşayamayacaklardır.
-bir çok şeyden yitik yaşayacaklar, mahallede koşturdukları arkadaşları olmayacak ama msn'de ayar attıkları arkadaşları olacak.
-bayramları heycanla beklemeyecekler azda olsa ciddi takılacakları arkadaşları olmayacak ama mesaj atacaklar birbirlerine cep telefonlarından
-sabırsızlıkla bekleyecekleri cizgi flimler olmayacak çünkü cizgi flimleri cd'lerden izleyecekler defalarca.
-kendilerine ait odaları olacak, koltuklara uzanarak ders çalışmayacaklar sehpaları çalışma masası yapmayacaklar.
-utanmayacaklar bir çok şeyden, bizlerin ayıp dediği bir çok şeyi medyadan öğrenecekler.
-sobalı evleri olmayacak, kestane patlatamayacaklar.
-dogum günleri dahi farklı olacak artık bir çoğu pastanelerde, cafelerde kutluyor,
bizim küçükken sevindiğimiz basit şeylere dönüp bakmayacaklar, bir çoğu memleketimize hayırlı bir iş yapalım diye uğraş vermektense, nasıl yabancı devletlere kapak atarım diye uğraşacaklar.
daha ırkçı, birilerine, birbirlerine daha bir düşman olacaklar...
bu arada iki tane gazoz kapagı için saatlerce ağlamayacaklar. (ben ağlamıştım annem atmıştı ama çok değişik kapaklardı, hala içim cız eder.)
tesadüftür ki, liseyi yatılı okuyan biri olarak geçen gün okuduğum lisenin facebook'taki grubuna baktım. grubun wall'unda yazanların çoğunu tanımıyordum pek tabi. lakin teker teker baktım ki, yazanların yüzde doksanına yakın bir kısmı 90'lı, 91'li. acıdım gerçekten. hala o lisede okuyan çocuklar facebook'larda bilmemnelerde sosyalleşmenin peşinde. fakat bilmiyorlar ki asıl sosyallik o lisede okurken yaşadığın şeylerde, geçirdiğin güzel günlerde.. yazıktır ki, bu çocuklar soğuktan korunmak için 3 kişi 1 yatakta yatmanın ne olduğunu, yazılılara o soğukta çalışmanın nasıl olduğunu, o güzelim yatılı okulda 24 saatinin tamamını (evet uyurken bile) arkadaşlarıla geçirmenin nasıl birşey olduğunu öğrenemeyecekler, liseden çıktıklarında hayata hazır olamayacaklar. çünkü onlar facebook gençliği. yazık.
genel olarak 80 li yıllara ve 90 lı yılların başına ait değerlerdir. voltron'u televizyondan izleyemezler mesela. onun yerine tsubasa, pokemon, recess izlerler. pek michael jackson falan da bilmezler. ricky martin vardır 90 kuşağı için. aynı şey seksenlerin sonunda doğanlar için de geçerli. 88 liler, 89 lular da pek yaşayamamıştır 90 lıların yaşayamadıklarını. 86 ve 87 liler az çok bir şeyler hatırlarlar, 85 ve öncesi ise 80 lerde çocuk olma ayrıcalığına tam olarak ulaşmış nesillerdir bana göre.
sokak aralarında top koşturup üstü başı toz edince anneden azar işitmek. sosyalleşmek için facebook a değil mahalle maçlarına ve sokak oyunlarına girmek. rock-metal kaset almak için aylarca beklemek. gitar sololarını kulakla çıkarmaya çalışmak (o zamanlar nerde guitar pro). en iyi grafikli oyunları sega ile oynayabilmek. ama en fazla terminatör atariye sahip olmak. mario da esas prensesi kurtarmak için saatlerce uğraşmak. kendi tarzına göre müzik dinleyecek kanal bulamamak.
mahalle maçı kavramını öğrenemeyeceklerdir. onu öğrenseler bile, sokaktan araba geçerken maçın durmasını, araba gittikten sonra herkesin önceki pozisyonuna dönmesi olayına anlam veremeyeceklerdir. halı saha çocuklarıdır çünkü bu yeni gençlik.
efendim bir 90 doğumlu olarak olaya açıklık getireyim, maalesef bütün bunların hemen hemen hepsini ben de yaşadım, varoş dediğimiz mekanlarda büyüyen 90 lılar da yaşamıştır sanıyorum, hepiniz hayal kırıklığına uğradınız ama gerçekler böyle. susam sokağı, mahalle maçları, mahalle kavgaları, vurdun mu nereye gideceği muallak o balkon senin bu balkon benim kaçan japon toplar, tutti frutti, kanepelerde ders yapıp kambur olmak filan yaa yaa..
(bkz: kib by aeo mucx)
bu nedir ya?
doksanlıyız diye insan değil miyiz?
hayret bişey yani.
sanki hepimiz nuri alçoyuz. sanki hepimiz evde gümüşle oynayıp altınla yatıyoruz. sobalı evde oturunca adam mı olunuyor yani?
veya parası olan bütün çocuklar orospu çocuğu gibi mi davranıyor etrafındakilere, ailesi zengin olan bütün kızlar mı kaşar olmuş bu memlekette?..
biz hiç uçurtma uçurmadık mı? sevdamızın peşinden kağıttan top misali koşturduğumuz olmadı mı?
he bazıları yılların abazanlığını bize fatura ederlerse hata ederler.
bütün hatun kısmı da önümüzde domalmıyor ya!
allahtan eşşekle milli olan bir nesil olmadık, ama sizin olduğu gibi biz de fahişeyle olduk.
ayrıca seks partner, siberalem, yonja gibi pislik yuvası siteleri de biz kurmadık! sizin (hala)ihtiyacınız varmış ki siz kurdunuz.
demek ki o dönemin kızları gözünüze değil nerenize isterseniz bakarlarsa baksınlar bişey değişmezmiş.
böyle yerlerde et aradığınıza göre...
ben anlamıyorum yani ayıp olan genç olmak mı, zengin olmak mı veya mutlu olmak mı?
bazı şeyleri zamanında adam akıllı yaşayamamış insanların kompleksleri yüzünden biz neden suçlu duruma düşelim ki yani?
kişilik te, karatersizlik te, ucuzlukta, adam gibi adam olmak ta adamdan adama ve kadından kadına değişir.
nesilden nesile değişmez.
doğru düzgün insan da var çarpık çurpuk yozlaşmış insan da.
ayrıca bugünü ve bugünün şartlarını da bize siz hazırladınız. ne kadar güzel hazırladığınıza bir baktım da harbi gözlerim yaşardı.
liselerde cinayet işleyen insanlar veya kavga edenler, uyuşturucu kullananlar...
ve bir şey söyleyeyim mi?
dallas izlemedik, pek misketle uğraştığımız da söylenemez, evet, ama biz bir arada kardeşçe yaşayabiliyoruz.
sizin yapamadığınız çok önemli bir şeyi yapabiliyoruz yani.
bizim aramızda ne mossad vardır, ne mit.
ne para vardır, ne pul.
ne din vardır, ne ırk.
hepimiz birbirimize biriz, birbirimizi severiz. geçinir gideriz bir şekilde. çünkü savaşları kalem tutan eller veya parlak beyinler çıkarmaz. cahiller veya hasta ruhlar bu denli alçak olabilir.
geçmişin özlemini çekmeyin boş yere. bugün neler yapabileceğinize bakın. etrafınızla ve kendinizle kavga etmeyi bırakın önce.
şunu da asla unutmayın. kalitesizliğin yaşla alakası yoktur. karakterle alakası vardır.
31 Aralık 1989 gününde doğsaydım hayata 5-0 önde mi başlayacaktım diye düşündüğüm şeylerdir. Sanırım insanlar yaşlanınca kendisinden daha genç insanlara bok atmak yazılmamış bir kural haline geliyor.
Bu kuşaklar arası sidik yarışı ve daha yaşlı olanların eski 'anıları' yeni insanlara, yeni zihinlere dikte etmesi kime ne yarar sağlar o da ayrı konu.