çocukluğu o günlerde geçenlerin yakaladığı ve bir daha yakalıyamıyacağı mükemmellikte olan zamanlardır. kime sorsam o yılların bir başka olduğunu söyler, ne bileyim böyle lale devri gibi birşey , kimse demez ki arkadaş 70 li yıllar 60 lı yıllar şöyle güzel böyle güzel diye. ne güzel ki o yılları bende gördüm. misket oynadım, taso cevirdim, sigara kağıdı bilem oynadım. malbora binlik maltepe onluktur . hala da unutmam. atari salonu kokusunu da hiç bir parfümde bulamam.
(bkz: sözlük beni o günlere gönder lan allahsız)
çokomel ambalajını tırnakla güzleyip kitap arasında saklamaktır 90'larda çocuk olmak. disneyland hayalinin kurulmadığı bir tek gün geçirememektir. luna park denince daha gitmeden kanın beyine sıçramasıdır. kara kutu diye tabir edilen atariyi aldırana kadar ebeveynlere yakarıştır. daha nelerdir daha neler.
televizyonun köylere kadar girerek popüler kültür pomapalaması ve yabancı şehirlerde yaratılan yeni kültürün ülkenin her yanına yayılarak pazarlanması ve bu kültürü alan gençliğin -ki o biz oluyoruz- anne babalarının da hayret ettiği bir hızla her değeri tüketmeleri ve tüketecek yeni mecra bulamayınca bit pazarında nur aramalarından doğan bir duygudur. bir örnek; insan varolduğundan beri evlilik dışı, yasak ilişkiler, bir anlık zevkler vardır. fakat bu nesil televizyonda bunun gayet normal olduğunu hollywood yapımı filmlerden görerek normal sanmıştır. ve yasak ilişkinin heyecanının sıfıra indirgenmesi ve akabinde gelen doyumsuzluk, yeni arayışlar bla bla (mesela swingers siki). sonuç olarak öncesinden olmayan sahte bir kültür ve idoller yaratılmış ve televizyon bunu dünyanın her köşesine büyük bir hızla yaymıştır. muhafazakar olduğu söylenen bir toplumda (ki amerika olur bu da) yaratılan bu tiyatro gösterisi kendi toplumunu da etkilemiş, muhafazakarlıkla uzaktan yakından bir alakalrı kalmamıştır. bu yılların unutulmazlığı da dünya üzerinde ilk kez denenen nu yeni popüler akım ve saçma alışkanlıkların eski nesillerin şaşkınlığı ve bunu yaratanların meraklı gözleri altında bizim üzerimizde denenmesi, pilot nesil olarak bizim seçilmiş olmamızdır. yani ilk olmamızdır.
yonca evcimik le, çılgın bediş le geçmiş yıllardır. hulahop falan meşhurdu bir ara. tasoları biriktirip birbirimize hava atardık, benim 50 tane benim 60 tane falan.*
sürekli zinciri atan bisiklet. hala zinciri atıyor mu bisikletlerin , durumun 80li/90lı yıllarla bir alakası var mı bilmem ama, annem dışarıda bisiklet sürmeme izin verdiğinde; adım başı atan zinciri tamir etmekten daha çevreyi bir kez turlayamadan bir ses duyardım. balkondan bağıran anne sesi!.. 'gayriisafii hadi eve!'
unutulmazlığa sebep olan budur aslında. annemizin oyunumuzu bölen sesi, zinciri atan bisikletlerimiz, onu tamir etmenin haklı gururu * , bakkaldan ekmek almak için verilen paranın üstüyle cheetos almak, rafyalardan yapılmış ponponla yıl sonu gösterisinde dans etmek. *
kısaca çocukluğumuzdur unutulmazlarımız. hayatımızın en güzel evresi.