Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı diliyorum. insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın.
Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olacağını biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil halkımızın da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi istanbul'a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.
'Ben, Yusuf Aslan, Hüseyin inan, Sinan Cemgil ve Alpaslan Doğan beraberdik. iddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur.iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk Halkına armağan etmiş bulunuyoruz. Türk Halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik.
Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık. iddianamede geçen ve bana atfedilen hükümleri kabul etmiyorum. Ben silahımı halka, orduya karşı kullanmadım. Ancak Vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve 'halka ve orduya karşı kullanırım' şeklinde beyanda bulunmadım. Öteden beri arzetmiş olduğum gibi bu ülkede anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa'yı uygulamayan yavuz kimseler de hala ortadadır. Yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. iddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukukuna karşı, reformlara karşıdır. Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya çalışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum
eden hepiniz dahil sizlersiniz. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik, Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik, bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak,düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır, buna da inanıyoruz.
Profesyonel devrimci bugünün Türkiye'sinde kendini hayatı boyunca Türkiye'nin bağımsızlığına adayan kimsedir. (iddianamede) 'Fikir özgürlüğünü ve Anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken onun fikir ve şahsiyetiyle küçük görmeye başladılar' şeklinde ve 'sadece Mustafa Kemal tarafını beyan ediyorlardı' şeklinde bir cümle mevcuttur, bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor. Bu cümle artniyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkanlar
varsa onlar da bizleriz.
35 milyon metrekare vatan toprakları işgal
altındayken, bizim milli bütünlüğü bozmakla
suçlanmamız gülünçtür. Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı. Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. Anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk.
Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyorum. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Kurtuluş Savaşını da yerli yerine oturtmak gerekir.
Biz elli sene evvel Kurtuluş Savaşını vermiş bir ülkenin çocukları olarak Kurtuluş Savaşının gerçek tahlilini yapmaya her zaman muktediriz.
Biz yine çok iyi biliriz ki, Türkiye Kurtuluş Savaşını yapmak için Samsun'a çıkanlara istanbul Örfi idaresince ve Mahkemelerince idam cezası verilmiştir.
Ve yine bilmekteyiz ki, Osmanlı imparatorluğu yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi Kurtuluş Savaşına iştirak etmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki, Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada istanbul'da bulunanlar bunları
yapanlara 'eşkıya' demiştir. Türkiye'nin Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşında ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir. Ayrıca iddianamede Türkiye halkının bir takım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. Birinci Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin kararında ve Misakı Milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. Türk ve Kürt kavimi yaşamaktadır. Birinci Büyük Millet Meclisi kararı böyledir. Türkiye'de iki kardeş kavimin ve ulusunun yaşadığını kabul etmektedir. Bunu kabul etmek bölücülük değildir. Bu iki kardeş unsur birinci Kurtuluş Savaşını müştereken başarmışlardır. Güney Cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. Bu ikisine birden Türkiye halkı diyoruz. Ve bu iki kardeş
unsur ikinci bağımsızlık savaşını da müştereken başaracaklardır.
Öğrenci hareketlerine gelince iddianamede öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. Bu tarih yanlıştır. Türkiye'de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. Sultan Hamid'in tıbbiye talebelerini Sarayburnu'ndan
denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri Türkiye'de devam edegelmiştir. 1908'i hazırlayan hareketler ileriye dönük hareketlerdir. Vagonli'yi tahrip eden gençler ilerici gençlerdir. 2.Dünya Savaşı
sırasında 'faşizme hayır' diyen gençler ilerici gençlerdir. Ve 28 Nisan 1960 tarihinden özgürlük savaşı veren gençler ilerici gençlerdir.'
tarihimizde kara bir lekedir. inançları, vatanları, halkları için ölen bu insanların suçu neydi? ülkedeki yanlışları halka göstermeye çalışmak, insanın canına mal olabilrmı? bu kararı verenler elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor, buna göz yumanlar günümüzde hala rahatça yaşayabiliyorsa, bu ülkede demokrasiden, insan haklarından bahsetmek rüyadır. yazık oldu o gün bu üç fidanı kaybedilmesine. onlar canını verdiler, geriye kalanlar sindiler, kabul ettiler. bir zamanlar 'kahrolsun emperyalizm, kahrolsun kapitalistler' diye bağıranlar günümüzde para babaları oldular. mücadele etmek isteyenler sindirildi, ezildi. halk tamamen korkutuldu. 30 küsür senedir, daha etkin bir sivil toplum örgütümüz bile yok. o 3 fidan canıyla mücadelesini taçlandırdı. kendimize sormalıyız.biz ne yaptık?
aradan geçen 38 senede türk halkının hiçbir ders almadığı gün. hala aynı kavgalar. sonuçta olan vatansevere olur.
dün deniz ölür, hüseyin ölür, yusuf ölür; bugün ali yarın veli. ölmeyenler bellidir onlar her devrin adamıdır. sesi çıkan ezilir ses çıkartmayan kukla gibi işi bitene kadar kral işi bitince soytarı yapılır.
geçmişten ders alabilsek zaten bugün bambaşka bir yerdeydik. ideolojik kimliğini bir çıkar 1 saatliğine. düşün bu adamlar ne demiş, niye bu hale gelmiş, karşılarındakiler ne demiş onlara nolmuş?
menderes lerin intikamını aldık diye çığlıkla kararı onaylayanların, yıllar sonra " soğuk savaşın talihsiz bir olayıdır " diyerek günah çıkardığı tarihtir.
göz göre göre 3 can alınan gündür.neye hizmet etmiştir bilinmez. sonradan değişen yasalar sayesinde apo krallar gibi bakılmaktadır. dağdan inene gün doğar,topluma kazandırılırlar.
bir düş gördüm yağmur sularına karışmış
gencecik başlarda
bunlar adam kesmeye alışmış
henüz orta yaşlarda
henüz orta yaşlarda
bir çocuk gördüm
asılmış!
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komunist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşında emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım unutma bizi...
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eli değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi...Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
"ölenler dövüşerek öldüler!
güneşe gömüldüler!
vaktimiz yok onların matemini tutmaya;
akın var akın güneşe akın!
güneşi zaptedeceğiz;
güneşin zaptı yakın!"
En büyük direnisin yapildigi gündür 6 Mayis 1972. Onlarin yasini tutmak, gözyasi dökmek, aci bir gün olarak hatirlamak yerine ; onlarin bizlere biraktigi mirasi savunmak, onlarin izinden gitmek, esitsizlige, fasizme, cuntacilara, emperyalistlere karsi mücadele etmek gerekir.
Bu 3 korkusuz direnisci ölüm pahasina bile savastilar, hic cekinmediler. Ülkenin bagimsizligi icin ciktilar daglara. 6.Filo'yu denize attilar. Cuntacilara karsi mücadele ettiler.
Ölüme giderken agizlarindan cikan son sözler ;
Deniz Gezmiş :
- "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın marksizm-leninizm yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!"
Hüseyin inan :
"Ben, şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı, bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum.
Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler!
Kahroslun faşizm!"
Yusuf Aslan :
"Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için, bir defa, şerefimle ölüyorum. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle hergün öleceksiniz!
yurek de burkulma, bogazda dugum, gozde hic akmayacak bir damla olan hesaplasma, idam edenlerin degil, edilenlerin ozgurluk, kardeslik, belki daha iyi bir dunya da daha hur iradeli insanlar olarak yasama isteklerine karsı altlarında ki tabureyi cekme gunu.
emperyalizme karşı bağımsızlık, sermayeye karşı işçi sınıfının ve kapitalizme karşı sosyalizmin sesinin kesilmeye çalışıldığı gün. ama bugünü hatırlarken basit bir intikam alma güdüsü ile yaklaşılabilir mi? "yolumuzu aydınlatıyorlar." kolaycılığı ile yaklaşılabilir mi? kesinlikle hayır. toplumu değiştirme ve dönüştürme iddiasında olanlar bunların hiçbirine kapılmadan ilerlemek zorundalar. aksi taktirde bugün öldürülenlerin darbecilik ve ırkçılıkla daha çok suçlandığını görürüz. o halde yapılacak olan basit: er ya da geç onların iddialarını gerçekleştirmek. tüm umutsuzluğa rağmen hemde.
emperyalizme ve sömürüye karşı özgürlüklerin hakim olduğu sosyalist bir türkiye mücadelesinin ve özgürlük heyecanının biteceği umularak kana bulanmış gün.
halbuki, 6 mayıs'ın acısı içimizdeki ateşin asla küllenmemesine sebep olmuştur.
bu kara gün, o faşistlere istedikleri mutluluğu yaşatamayacaktır bizim ateşimiz sönmedikçe.
"ben halkımın bağımsızlığı ve mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz." *