bir adet anımı deprreştirmiş, bir insanın osurarak ne denli zaiyat verebileceğine örnek teşkil eden, burun direği kırma, ortamdan kaçma silsilesi.
yılı hatırlamıyorum ama 90'ların ortaları olması lazım, ki orta sondaydım galiba. dayımların otobüsü vardı o zamanlar, hani şu artık servis aracı olarak bile, binenlerin burun kıvırdığı, yine 90'larda mercedes travego karizmasına sahip, mitsubishi maraton. rahmetli en küçük dayım, liseden mezun olmuş, çevresi geniş tur düzenleyip duruyor, anlaşmalı olduğu şirkete de soktu arabayı, bir büyüğü de (bir de bir büyükleri daha var.*) kullanıyor otobüsü. yine tur düzenlemiş, 23 nisan için, liseli erkekleri bursa dan çanakkale'ye götürüyoruz. niye götürüyoruz deyip üzerime alındıysam, bana da dediler, - ki o sene hafta sonuna gelmişti 23 nisan - ''yiğen, topla pılını pırtını, seni de götürelim'' bana da gezme çıkmış, otobüsü de oldum olası severim, hobilerimden birisidir - otobüsün hobisi mi olur lan, demeyin; harbiden de oluyor, adamlar almanya da fuarlarını yapıyorlar - neyse aldık liseli abileri ki biz de dahil yaklaşık 50 sap, gece 12'de yola çıktık. susurluk'tan sonra, millet mayışmaya başladı, ama arkadaki tayfa (başlık var mıdır, arayamadım ama bu tür gezi grubunun arka beşlisi harbi piç tayfa olur) çeneleri ishal olmuş haldeydi. yer olmadığına, bu maraton abilerin, en arkasında şoför için yatma yeri olurdu, beni de oraya postaladılar, küçük dayım da bayılmış yorgunluktan*, otobüsteki yorganı koridora serip kıvrıldı. işte artık o ara ne olduysa, sesler yükselmeye başladı, gelen korkunun sesine karışan o kokuyla birlikte uyanık olanlara eklenen kalabalığa gözümü açmamla birlikte ben de dahil oldum. edilen küfürlerin bini bin para iken, ki küfür dağarcığıma yeni boyutlar kazandırmıştır, adaşım olduğunu öğrendiğim, sınıfta ön sıralarda oturan tiplere benzeyen abi, resmen çıldırdı. ki muhtemelen de, o sessiz ama yıkıcı darbeyi yapan da, yakınındaki bir koltukta oturan hatta o sırada uyuyan ''deliganlı''ydı. otobüs birbirine girdi, otobüsü kullanan dayıma kadar gitmiş kokusu, ön tarafta bulunan kolonya arkaya gelene kadar rahmetli oldu bile. ki zaten, gece soğuğunu defetmek için açılan kalorifer sıcağına karışan, çıkarılmış ayakkabı, bilumum ayak-çorap kokularına karışan o osuruk kokusuyla birlikte 3-4 dakika açık gidilen arka kapıyla birlikte, sibirya ya mı, çanakkale ye mi gittiğimizi anlayamadan, dayım çekti kenara on dakika. fırsattan istifade, cigara içenler, işeyenler, ayakta uyuyanlar esnasında bir boktan haberi olmayan, hatırladığım kadarıyla edebiyat öğretmenleri, öğrencileri canhıraş toplayıp devam ettik yolumuza.