kahvehane kültürü çok eski bi kültürdür, tabi şimdi o kültürden pek eser kalmamış olabilir ama insanların iletişime geçtiği bir meydandır kahvehane, kütüphane nedir! koymuşlar yığınla kitabı, kitabı al oku getir, fakir misiniz lan siz, internetten sipariş et git mağazadan al kitabı. yeminlen hiç utanmanız da yok.
benim gibi kütüphane sever insanların zoruna giden durumdur. durum o kadar vahim ki adnan ötüken il halk kütüphanesinde yiyişmeye gelen liselilerden dolayı yer bulamadığım oluyor. olmaz böyle!
bu kütüphane azlığını kahvehanelerin fazlalığı ile orantılamamak lazım. amerikada kaç tane kütüphane olduğunu geçiyorum. sadece harvard üniversitesinin kütüphanesinde 15 milyon kitap var. ama orada ki, cafe bar, insanların boş boş vakit geçirebileceği yer sayısını kütüphanelerine oranlarsak başlıkta ki gibi sonuç çıkar aşşağı yukarı. bizim burada ki olay kahvehanelere giden adamların kitap okumaması, ama okula giden adam da kitap okumuyor, sinemaya giden adam da kitap okumuyor. bu ülkede kimse kitap okumuyor. bu ülkede kimse araştırmıyor. kahve de iki batak atan adamlar mı battı gözünüze mk.
türkiye değildir. hacettepe üniversitesi tarafından yayımlanan bir makaleye göre 1997 yılı itibarıyla türkiye'de sadece halk kütüphanesi (özel ve üniv kütüphaneleri hariç) olarak 1.310 adet kütüphane varmış.
Kutuphane ile kahvehaneyi bir tuttugunu sayisal verilerle dogrulayan ve bizim; kendisi hakkinda kutuphaneye mi yoksa kahvehaneye mi gittigi dogrultusunda fikir sahibi olmamizi saglayan kisinin bilgi aktarimidir. Kendisinin bu konuda sozlukte bir cok destekcisi vardir. Kimse karsi bir fikir yahut fikri desteklemek icin bir iki satir yazmamistir. Tam bir kahvehane kulturu!
Yorumlara bakinca herkesin kutuphaneye gittigi, kahvehanenin onunden bile gecmedigi anlasilmaktadir. Bu durumda bahsedilen ulkenin turkiye olmadigi aciktir.
türkiye olması kuvvetle muhtemeldir. bu olayın birsürü farklı farklı pencereden sebebi olmalı. ama şu da bir gerçek ki; türk halkındaki bağnazlık her şeyi köreltiyor. islam'ı veya dinleri kötülemiyorum, inanan inansın; ama o tevekkül inancı bitiriyor işte olayı. biz gerekeni yapalım, her şey olacağına varır, inancı yani. bu yüzden hiçbir araştırma olmuyor halkta. bu olay nasılmış, şu da niye böyleymiş? yok öyle sorular. anatomi dersinde bile "bu kemik neden bu şekilde dendiğinde genel cevap şu: "allah öyle yaratmış." e varın gerisini siz düşünün.