ülkemin demokrasisine yapılan tecavüzlerin şimdilik sonuncusunun gerçekleştirildiği tarih. yalnız bu diğerlerinden daha havalıdır. adı bile cafcaflıdır,postmodern darbe diye geçer. ergenekon denen oluşum tarafından birden gözümüzün içine sokulan aczmendiler,şeyhler,şıklar falan bahane edilip yine darbe azgınları tarafından demokrasiye balans ayarı verilmiştir. bu halk bir gün alayınıza bir ayar verecek ya durun bakalım yakındır.
demokrasiyi korumak adına anti demokratik müdahaleleri elzem gören insanların olması başlı başına bir meseledir.tabi şeriat denince recm ayak suyu içmek sakallıları anlamkta başka bir mesele bakın bu topraklarda 1071den beri cuma namzı kılınır ezan okunur yapılan recm sayısı sizin övdüğün darbelerde asılan haybiye ölen adam sayısı kadar bile yoktur ama nedense darbe şakşakcılığında hep ön safada gidilir bu ülkenin %90 müslümandir denirde kutlu doğum haftası kutlanınca iritcai faliyetler arttı denir yav kendi hayat tarzınızı garantiye almak için başkasının kine tü kaka demeyi bırakın mollalar irana koministler ozaman rusyaya liberaller amerikaya laikler fransaya bu memlekette kim kalcak a.q beraber yaşamayı öğreneceğiz savaş cıksa ulan bunlar dinci ben bunlarla aynı cephede kalmam yok bunlar kominist işim olmaz mı diyeceksiniz akıllı olun bu topraklar kavga dövüşle alındı ama birbirimizle değil birlikte
türkiye'nin 27 mayıs, 12 mart ve 12 eylül ile birlikte yüz karası olan bir darbe. o süreçte darbe medyasının yarattıkları fadime şahin, ali kalkancı, müslüm gündüz vs. gibi kişilerle koparılan fırtınayla birlikte seçimle iş başına gelmiş olan kişiler görevlerini terk etmek zorunda kaldılar. burada tartışılması gereken, demokrasinin türkiye için ne ifade ettiği ya da "egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ilkesinin bir ütopya olup olmadığıdır.
1997 den 21 şubat 2001 krizine kadar olan süreçte çok etkili idi. bu sayede bankaların kasalarındaki ve halkın cüzdanlarındaki ağırlıklar boşaltırılarak hafifleştirilmiştir. irtica nedeniyle yapıldı denilsede olmasının tek nedeni erbakanının faizci rantiyenin gelir musluklarının kapatması ve hızla oy popülitesinin artmasıdır.
2009 yılındaki yıldönümde yalnızca vakit, zaman ve taraf'ın adam akıllı manşetten ya da sürmanşetten hatırlattığı darbedir. e tabi süreci hazırlayan vatan hainlerinin gazetelerinde bu haberleri görmek biraz garip olurdu. demokrasi yanlısı hepsi bakma sen darbeyi siklemiyorlar pek abisi.
tartısılmakla herhangi bir sonuca cıkılmayacagı, dunyanın diger ülkeleri gibi ülkem türkiye de yasanmıs,yasandıgıyla kalmıs artık tartısılıcak yeri kalmamıs; dünya günlerinden herhangi biri.
1950 öncesinin köy basıp kuran okutan hocaları dipçiklettiren zihniyetinin günümüzdeki tezahürüdür. türkiye için çok şaşılacak birşey değildir 28 şubat ve darbeler, şaşılacak şey türkiye'nin hala takıyye yapması, din özgürlüğüne sahip bir devlet imajı çizmesidir.
kaddafi önünde eğilen bir başbakan, iran mollalarına laik demokrasiyi şikayet eden siyasetçiler, cübbeli sarıklı tiplere başbakanlık konutunda verilen yemeklerle yaratılmış balans ayarıdır 28 şubat.
bakın neler sakıncalıymış, yazının girişinden bir bölüm;
--spoiler--
28 Şubat'ın zirve yaptığı günlerde, Genelkurmay ikinci Başkanı hâlâ hizaya girmeyen köşe yazarlarından şikâyetini, ünlü gazete patronuna iletmiştir. Gazete patronu, biraz da çalışanlarını koruma kaygısıyla olsa gerek yazarlarla 28 Şubat'ta adı çok sık duyulan bu generali bir toplantıda yan yana getirir.
Taha Akyol, şu soruyu sorar: "Niye Türk toplumunun geleneklerine bu kadar karşı çıkıyorsunuz? Bunun için Türkiye'de çok değerli sosyologlar var. Niye onlara danışmıyorsunuz?" Cevap, 28 Şubat'ın düşünce dünyasını özetlemektedir: "Eğer sosyologlara danışırsak bu konudaki kararlılığımız dağılır." Aynı generalin imzasını taşıyan "Batı Harekât Konsepti" başlıklı metinde, aslında gazeteci Akyol'un sorduğu sorunun cevabı bulunmaktadır. Belgenin "irticaî faaliyetlerin yakın gelecekteki durumuna dair değerlendirme" ana başlığının altında, ilk iki sırada yer alan "Gelir dağılımı dengesizliğinden kaynaklanan tehdit", "işsizlikten kaynaklanan tehdit" alt başlıklarından sonra üçüncü sıradaki başlık aynen şöyledir: "Türk milletinin dinine, örf ve âdetlerine bağlılığından kaynaklanan tehdit."
--spoiler--
tekrar edeyim :
"Türk milletinin dinine, örf ve âdetlerine bağlılığından kaynaklanan tehdit."
aczimendiler, fadime şahinler filan bir gecede bitti, vay be, helal olsun, keşke bizi asker yönetse madem bütün sorunlar bir gecede bitiyor, ne, yoksa onlar kurgu muydu, yok canım, gazeteler hep yazdı, ne, andıç mı, servis haber mi, yok canım, herşey güllük gülistanlık. demokrasi de bir yere kadar ama, adamlar az daha cumhuriyeti yıkıyordu, orada demokrasi çiğnenecek tabi, ne demek nasıl yıkıyorlardı, gazeteler yazdı, herkes söyledi, nasıl, ne yani yarın aynı bahaneyle başkaları da tam tersini yapabilir mi, kolay mı canım, demokrasi var..
ikiyüzlü yüzsüzler, vatan hainleri, hortumcular, din düşmanları, doğum gününüz kutlu olsun..
demokrasinin d'sini anmayanların birden demokrasi demokrasi diye çığırmalarına neden olmuştur.
bunlar nerede yaşıyorlardır merak etmekteyim, ülkemizdeki *demokrasi ne derece yerine oturmuştur bilgilenmeleri gerektiğini düşünmekteyim.
darbe değildir. sadece demokrasiye balans ayarı çekilmiştir. mesaj iletilmek istenen yere çok güzel ulaşmıştır. bunca kıyametin kopmasının sebebi budur.
erbakan ve saz arkadaslari gibi hicbir tarafa yaramayan tipleri ortadan temizledigi icin iyi olmustur. fakat bu temizlik sirasinda, evinizi asker basip ta (evet evet, asker basmasi!) evde bulunan kuran yuzunden ahaliyi gozaltina aliyorsa, bunun altinda baska seyler de aranir.
birilerinin "cambaza bak" aldatmacaları eşliğinde başka birilerinin malı götürdüğü ve türkiye'nin gördüğü en büyük ekonomik krize yol açan darbedir. bazı arkadaşların zannettiği gibi, meclisin feshedilmemesi, hükümetin düşürülmemesi vs. gibi sonuçlarına bakarak darbe diyemeyeceğimiz iddiası tamamen geçersizdir, sonuçta 'devletlu'lar istediğini yapmış, istemediğini indirmiş, istediğini çıkarmıştır. ha, bunda sivillerin payı yok mudur; elbette asli maddi faillerden birisi de o günün sözde sivilleri, stk'ları, üniversitesi ve hele de medyasıdır. yukarıdaki entrylerden bazılarında darağacı ile tehdit eden arkadaşlara da şu beyti armağan ediyorum ki, azıcık insaf ve vicdanları varsa çifte standartlarından vazgeçsinler:
od ile bizi korkutma vaiz,
çün canımız yanmaya mutad eyledi.
başbakanlık konutunda tarikat şeyhlerine yemek veren başbakana askerin verdiği ayarın tarihidir. dar ağacında olmadıkları için allah şükretmeliler. zira her darbenin ardından dar ağacına giden birileri olmuştur. bu darbede ne dar ağacı vardı nede kan ...
kimsenin bu ülkenin rejimine halel getiremiyeceğini anlaşılması açısından iyi olmuştur.
ardında 40 milyar dolarlık vurgun bırakan hareket.
vural savaş gibi biri bugün emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyor. harekette yer almış paşaların birçoğuysa, devasa holdinglerde danışmanlık yapıyorlar. vaziyet o ki, vural savaş dışında bu hareketin "ideolojik" tabanlı bir şey olduğuna inanan yokmuş.
40 milyar doların ne zaman araklandığına bakacak olursak; sibel can, zekeriya beyaz, mehmet ali erbil, orhan pamuk... gibi isimlerin "yükselişleri", zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olmaya başlaması bu dönemden sonraya tekabül eder. biz bir taraftan bu simalara konsantre olup, diğer taraftan "irtica" kabuslarıyla uykusuz kalırken; bu ortamı tesis edenlerin yaptığı vurgunun* insanlık tarihinin en büyük soygunlarından biri olduğunu görebilmemiz imkansızdı. magazin "aleminin", dizi furyasının, "islam'ı çağa uydurmak" aldatmacasının kulağımıza fısıldanmasıyla hemen uykuya daldık.