evet, bu entry i yazarken ziyadesiyle doluyum. abimin devre arkadaşı şehit edildi. hem de tanıdığı, yakın bir arkadaşı. 24 yaşında, ve muhtemelen hayatında kimseye kayda değer bir zarar vermemişti. birileri ise ona yaşamayı çok gördüler. bir kızı sevmeyi, bayramda annesinin elini öpmeyi, arkadaşlarıyla okey oynamayı çok gördüler. ateş gerçekten de düştüğü yeri yakıyormuş. bir sürü şehit haberi alıyoruz, 45 saniyeliğine * kahraman ilan ederdim, ama ölümün o yakıcı soğuk yüzünü hissedemezdim yüreğimde. ilk kez böylesine çarpıldım, sarsıldım. hiç öyle sosyal medyadaki ergenler gibi o gence bu yaşta kara toprakları uygun görenlere ana avrat küfretmeyeceğim, onlardan intikam almak gibi bir hırsım da yok. sadece böylesine hissizleşebilen bu insanı karşıma alıp sormak isterdim. neden? bunu neden yaptığını tam olarak açıklayabilir misin? halkını kurtandın mı şimdi? kürt ölmesin diye türkü öldürdün değilmi? peki ama reva mı? değdi mi? artık ellerin kanlı, ne kadar yıkasan da geçmeyecek, farkında mısın? insan üst kimliği nerede peki? sana daha iyi günler mi getirdi/getirecek? neye hizmet ettiğini bile tam olarak biliyor musun? peki ya milyon tane gözyaşı? vebalini ödeyebilir misin? bu kadar mı donuk yüreğin? ya sen ölsen orada bunun için, değecek mi? bak, can almak hiçbirşeyin çözümü olmadı, olmuyor. ateşse evet, düştüğü yeri yakıyor. sen öleceksin annen ağlayacak, seni bir maşa gibi kullananlar ise şaraplarından birer yudum alıp keyifle arkalarına yaslanmaya devam edecekler. sense ölmeye ve öldürmeye devam edeceksin. boşu boşuna...
terörü, vahşeti, anarşizmi, şiddeti kendine yol olarak seçenlerin vicdanlı ve mantıklı olmasını beklemek hayal olur. eğer öyle olsaydı dünyada savaş olmazdı. işin en kötü tarafı bu şiddet çevresel etkilerinden dolayı genetikleşiyor ve normalleşiyor. ama şu unutulmamalı ki rüzgar eken fırtına biçer!