amerika'nın alışık olduğu profesyonellikte 2'li oynadığını düşündüğüm esrarlı ve islam'ın(!) lekesi olan olaydır. aksi takdirde büyük resim gölgede kalıyor,tutarsız ve mantıksız. günümüzde yaşanan olayları baz alırsak(ışid-el kaide) olayla bağlantısız olmadığını anlamak güç değil.
şeriatı yaşamayan bir amerikan köpeği olan suudi arabistan kralı halid bin abdülaziz'in bu tavrına karşı ülkede şeriat düzenini tesis etmek isteyen bir grubun kendilerini ve rehîneleri kabe'ye kilitlemeleri olayıdır.
baskın öncesinde kabe'ye alttan su verilerek altındaki dehlizlerde bulunanlar öldürülmeye çalışılmış; bu yöntem işe yaramayınca da suya elektrik verilmiştir. sonrasında silâhlı fransız güçleri kâbe'ye dalmış ve önlerine çıkan herkesi taramışlardır.
fransız jandarma özel harekatın operasyon düzeneldigi baskındır. fransız gign timleri kabeye girer selamun aleyküm der teröristleri öldürür ve rehin alır sonra araplara teslim eder. sonrada araplar teröristlerin meydanda başını keser.
--spoiler--
Fars illerinde bir zulüm idaresini misilsiz bir perçinleşme hareketiyle yıkarken, din ve dünya anlayışı bakımından daha büyük bir zulme yol açan bir güdümün islâmî hamle yerine geçmek istediği bugün…
Mukaddes topraklarda, itikad arsası bozuk şekilde yükseltmek istedikleri Şeriat duvarına yaslanıp Allah’ın Evini basmaya kadar giden, Mehdi izinde yol aldığını ve Şeriatı tepetaklak edici bu durumu islâmiyet bilen, böylece yahudilik ve islâm düşmanlığı ekmeğine yağ süren gaflet ve cehalet sürfelerinin daha ilk günde yumurtalarını çatlatmaya başladığı bugün…
Fas’ta bonmarşecilik, Cezayir’de çıkartma kâğıdı esnaflığı, Tunus’ta coplu küfür; Libya’da mektep kaçağı, çocuk oyuncakçılığı, Mısır’da tavizci maslahatçılık, Suriye ve Irak’ta ise solculuk afyonkeşliği manzarasını yaşatan bugün… Umumiyetle tepeden inme hesapsız bir miras gelirinin savrula savrula tükenmez giderinden ibaret bir iktisat markası bugün… Böyle bir bedavacılık nimetinin hakikatte ne büyük belâ olduğundan ve zaman ve mekânı fethetme işinde bunların asıl silâh değil, silâha hedef teşkil ettiğinden habersiz bir ruhîyat damgası bugün… Bir takım kabuk üstü yeltenişlerden ve “reform” kakafonilerinden başka tek ses vermeyen bugün…
Hele, Yeniçeriliğin modern hortlayışından başka birşey olmayan 1960 gece baskınından sonra, bütün değerlerinden ve dengelerinden olmuş ve islâm’da bile, kesik bir süt gibi yarık yarık ve çatlak çatlak hâle gelmiş, halbuki zamanın en büyük emanetini daima omuzlarında tutucu mesuliyetten düşmemiş Türkiyesi ile bugün…
Nihayet, tamamıyla ayrı ve kütüphânelik mevzu olarak Batı dünyasının her iş ve inanış şubesinde iflâsını ilân ettiği ve “tek tecrübe etmediğimiz islâm’dır!” demeye başladığı bugün… Ve eğer islâm tükenmez bir petrol kuyusu gibi, Batı içinden kendi idrak âletleriyle fışkıracak olursa bu defa islâmı müslümanlara öğretmeye ve onları dinlerini anlamamış olmakla suçlamaya mecbur kalacağı ve hiçbir paya lâyık görmeyeceği bugün… Ve, ve, ve… Fikirde ve aksiyonda asır yenileyicisini gözleyen, onu Türkiye’den bekleyen, Türkiye’yi evvelâ içinden fethedici, sonra islâm âlemini birleştirici, daha sonra da topyekûn insanlığa arzedici destanlık role çağıran bugün… Ikınıp sıkınmaya ve evirip çevirmeye ne hacet:
Biz “Esfel-i Safilin” dedikleri aşağılıkların en aşağısından yüksekliklerin en yükseğine zıplamak gibi bir memuriyet altındayız! Bizim için orta yer yok! “Ya tepeye zıpla, ya olduğun yerde can ver!” ihtarını getiren yeni çağın başındaki tesbitimiz budur.
--spoiler--
1979 yılının 10 haziran günü necip fazıl "müjdelerin müjdesi" başlıklı yazısını salih mirzabeyoğlu 'na ithafen islam sancağı keyfiyetiyle meydan yerine diker.
mirzabeyoğlu da allah, peygamber ve islam düşmanlarının karşısına necip fazıl olarak dikilir, mirzabeyoğlu olarak yürür... zülfikar misali...
baskın olarak adlandırılan kabenin ele geçirilmesi mi yoksa kurtarılması anlaşılamayan olay.
400 kişilik silahlı Sünni grup kabeyi basıp haftalarca hakimiyet altına alıyor. Başlarındaki kişi kayınpederini mehdi ilan ediyor.
Tek başına yetersiz kalan suud yönetimi fransa'dan yardım istiyor. içinde en ufak bir canlının öldürülmesinin bile uygun olmadığı yere komiktir ki gayrimüslimler kelimei şehadet getirtilerek sokuluyor.
Şeytani dehaya sahip fransız timleri kabe'nin altındaki dehlizlere su basıp elektirik veriyor. Mekke'nin fethinde bile hiçbir kan dökülmemişken bu olayda kabe içinde yüzlerce insan ölüyor. Sağ yakalananlar islami kurallara uymayacak şekilde işkencelere uğrayarak idam ediliyor.
Baskının başındaki kişinin suud yönetimi tarafından idam edilmesine rağmen mehdi ilan edilen kahtani yabancı güçlere teslim ediliyor. Ki en çarpıcı iddialar da bundan sonra başlıyor; (#16205107)
şeriatı ıslah etmek adına suud ailesine başkaldıran ve bu konuda gayet radikal bir adım atmış olan isyancıların lideri c. bin uteybe'nin kayınbiraderini mehdi ilan etmiş olması ayrı bir manyaklıktır.
ayrıca sözde allahın evini hak dinden olmayan fransız güçlerinin yardımlarıyla kurtarmıştır suudiler. bak mısırlı veya türk değil.
bu olay kabe'nin başına gelen ilk olay değil. emeviler döneminde iki kere mancınıkla yıkıldı ve avlusunda kıtır kıtır insan kesildi. karmatiler baskın yaptıklarında hacıları kesmekle kalmayıp, hacer-ül esved'i de indira gandi yaptılar. osmanlı döneminde de avlusunda sayısız kere çatışma çıktı.
T: Cüheyman el uteybi öncülüğünde 1979'da başlatılmış kanlı olay.
Konuya değinmeden önce baskının lideri cüheyman'ı tanıyalım. Cüheyman 19 eylül 1936 doğumlu eskiden suudi arabistan ordusunda hizmet vermiş eski bir asker. Cüheyman'ın babası 1921 yılında suudi hükümeti tarafından ihvan ayaklanması meseleleri yüzünden suçlanıyor. Cüheyman'ın bu eylemi dini meselelerden çok bir tür intikam duygusu yüzünden yapıldığı teorisi de üretilebilir.
Cüheyman "el-uteybi" ismini mensubu olduğu bedevi uteybi kabilesinden alıyor. Cüheyman'ın dede ve babası başta olmak üzere birçok aile üyesi sabilla savaşında suudi hükümetine karşı savaşmış ve cüheyman da küçüklükten itibaren bu savaşın içinde kalmıştı ve suudi hanedanına karşı "dini" gerekçelere sadık kalmama mazeretiyle içten içe küçüklükten itibaren kin güderek büyümüştü. Cüheyman okul ve kitapları sevmiyordu ilkokul 4'ten sonra okulu bırakmıştı ancak dini ve islami konuları çok seven bir çocuktu zamanını bu konular üzerinde harcıyordu. 1955 yılında yani 19 yaşındayken suudi arabistan ordusuna katıldı 37 yaşına kadar da askerlik yaptı başarılarından dolayı rütbesi albaylığa kadar yükseldi.
Askerlik hayatından sonra medine'ye taşındı burada islami dersler veren bir akademiye kaydoldu. ilerleyen süreçlerde de kendisinin gelecekte eşinin abisi olan ve baskında mehdi olduğunu ilan edeceği kişiyle yani kayınbiraderiyle tanıştı. Daha sonra dini bir tarikata katıldı. tarikat, üyelerinden para isteyince bir araba tamircisi olarak yaşamaya başladı ve bundan para kazandı. yaşadığı bu dönemlerde tarikattaki arkadaşlarıyla gerçek islamın neler olabileceğine dair sürekli tartışıyor, Kadınlar, suudi hükümeti gibi konularda son derece radikal kararlar alıyorlardı. Tarikat içinde bazı ayrışmalar sonucunda kendi kurduğu el-ihvan denen grubun lideri oldu. 1970'li yılların sonunda başkent riyad'a taşınıyor ancak onun bir teşkilat lideri olmasından şüphelenen ordu kendisini tutukluyor daha sonra mahkemede suçsuz bulunup serbest bırakılıyordu. Cüheyman'ın öfkesi de gün geçtikçe büyümeye devam ediyordu.
Takvimler 20 kasım 1979'u gösterdiğinde ise (islami takvime göre 1400 yılının ilk günü) cüheyman ve tahmini 300-500 kişiden oluşan grubu kabe'de sabah namazı kılındığı esnada baskın yapıyor. Namazı ve cemaati durdurarak kabe'yi kuşatıyor ve iki güvenlik görevlisini öldürüp imamı da esir alarak kabe mikrofonunun başına geçiyor. mehdi'nin dünya'ya geldiğini (kayınbiraderini mehdi olarak tanıtıyor) ve suudi rejiminin gerçek şeriatı reddettiğini söyleyip aynı zamanda ülkelerini batıya peşkeş çekmekle de suçluyor. Cemaate ise kendilerine katılıp mehdi yolunda savaşmalarını ancak istemeyenlerin de kabeyi terkedebileceğini bildiriyor.
Cüheyman'ın bu uçuk fikri uykusundayken kayınbiraderini mehdi olarak görmesiyle ve bu duruma kendisini inandırmasıyla başlıyor. Kabe o dönemlerde tadilat altında olduğu için zamanında yer altından kendilerine yollar açarak buralara silah, yiyecek depoluyorlardı yani Baskın önceden zekice hazırlanmış bir stratejideydi. Ayrıca minarelere silahlı gözlemciler koyulmuş bu sayede suudi ordusunun herhangi bir atağına karşı hazırlanmıştılar.
Çeşitli sıcak çatışmalarda eline bir şey geçemeyeceğini anlayan hükümet pakistan'dan ek asker temin etti ancak bu askerlerde isyancılara karşı ağır bir bozguna uğramışlardı.
Bunun üzerine fransa'dan anti terör timi gign'in gelmesi talep edildi ancak bir sorun vardı kabe'ye gayrimüslimler giremiyordu. Yasak, bir kadı'nın fetvası üzerine feshedildi ve gayrimüslimlerin de kabe'ye girebileceği bildirildi. Fransızlara bölgeye girmeden önce kelime-i şehadet okutulmuş böylece kabe'ye girmeleri de kesinleşmişti.
Bölgeye giren tim kabe'deki tadilatın durumunu da göz önünde bulundurarak dahiyane bir plan kurdu. Tadilattaki tüm su şebekelerinin yönünü kabe'ye ve yer altındaki yiyecek, silah depolanan yollara çevirdiler tonlarca suyu bir anda boşaltıp aynı zamanda da suya elektrik akımı verdiler. Böylece isyancılar tek tek ölüp yüzeye doğru çıkmışlardı.
Cüheyman'ın kayınbiraderi de bu anda ölmüştü ancak kendisi ve birkaç adamı sağ yakalanmıştı. ilerleyen süreçlerde de cüheyman ve adamları suudi arabistan'ın en gözde şehir merkezlerinde canlı kanlı önce kolları sonra bacakları ve en nihayetinde de kafaları kesilerek öldürülmüş ve 2 hafta süren kabe kuşatması bu olayla son bulmuştu.
Bugün bile kendisi gibi suud rejimini sevmeyenler onu bir kahraman olarak görür ancak mehdilik iddiasını ve eylemi kabe'de gerçekleştirmesini yanlış bulmaktadırlar.
Ebabil kuşlarının grevde olduğu bir güne denk gelmiş, Suudi yönetiminin kiraladığı Fransız anti terör timleriyle grev kırıcılığı yapması sayesinde bastırılabilmiştir.