aslında herkes tarafından gayet ozgurlukcu bilinen 1961 anayasasının aynısıdır fakat yapılan ancaklarla baslayan cumleler yuzunden son derece sikindirik bir anayasa olmustur. orn: herkes haberlesme ozgurlugune sahiptir ancak uygun gorulen durumlarda telefonlar dinlenebilir... vs...
yüce türk devleti ibaresiyle başlayan baştan sona birey-devlet dengesinde devleti ön planda tuta hatta kutsallaştıran anayasamız.bu size bi yerden tanıdık geldi sanırım..
(bkz: faşizm)
(bkz: adolf hitler)
bir de şöyle bir açılımı vardır:
1982 anayasasının hazırlanış aşaması neoliberal ekonomilere geçiş dönemine denk gelmiştir (24 ocak 1980).
neoliberal ekonominin öncelikli amaçlarından biri iç talebi daraltmaktır ve bunun yolu ücretleri düşürmekten geçer. eğer sendikal hak ve özgürlükleri sınırlandırırsanız yasal tepkileri ortadan kaldırır, ücretleri düşürebilirsiniz.
ayrıca 1980 darbesinden sonra, işçi sendikaları konfederasyonlarının faaliyetleri durdurulmuştur (disk 12 yıl). ayrıca işçi sendikaları önceki dönem de (yasa izin vermiş olmasına rağmen) güçlenememişlerdir. fakat tisk (türkiye işveren sendikaları konfederasyonu) son derece güçlü bir haldedir, ayrıca anayasanın oluşturulması sırasında son derece önemli bir rol oynamıştır. istekleri reddedilmemiştir.
sosyal devletin içi boşaltılmıştır. çünkü neoliberal politikalar küçülmüş devleti ve dolayısıyla minimum sosyal güvenliği talep eder (özel sigorta sistemleri ile işler).
ayrıca 1961 anayasasındalokavt kelimesi yerine 'işvren hakları'ndan bahsedilmişken ve lokavt yasada düzenlenmişken (keynezyen politikalar gereği), 1982 anayasası lokavt kelimesini kullanmıştır. yani işveren hakları anayasal seviyede düzenlenmiştir. bu işlem yine neoliberal politikaların gereği doğrultusundadır.
radikal değişiklerin yapıldığı anayasadır.1930larda korumacı, 50-70 arası liberal bir siyaset izleyen Türkiye cumhuriyeti bu tarihten itibaren sosyal hukuk devlet anlayışıyla yönetildiğini hissettirmeye başlamıştır.24ocak kararları ile yapısal uyum, ihracaata dayalı büyüme kavramları ile yeni liberal politika dönemine girilmiştir.
kökten değiştirilmesi mi daha iyi olur yoksa 95 değişiklikleri gibi geniş çaplı reformlarla içeriğini daha özgürleştirmek mi iyi olur konusunda ciddi tartışmalar çıkacak anayasadır. ancak cevap hangisi olursa olsun şu anki halinden kimsenin memnun olmadığı açık.
sabih kanadoğlu anayasa değişim paketi ile ilgili yaptığı bir açıklamasında şöyle demiş;
"geçici 15. maddenin anayasa'dan çıkarılması mutlak gerekir. o hükmün yer alması çağdaş bir demokrasi için ayıptır, utanılacak bir olaydır. ancak geçici 15. madde anayasa'dan çıkarılarak 12 eylülcülerin yargılanmasının önünün açılacağı düşüncesini aşılamaya çalışıyorsanız bu da ayıptır. çünkü halkımız yüzde 91 küsurla anayasa'ya evet dedi. o darbeyi yapanların tüm sorumluklarını, hem cezai, hem idari, hem mali, hem hukuki olarak ortadan kaldıran bir hüküm haline geldi. hukuk devleti bir afta dahi zaten bunu yapamaz. yani 'ben seni affetmiştim ama bugün vazgeçtim, seni yargılayacağım' diyemez"
kendisine 82 anayasası referandumunda şeffaf sayılacak derecede ince zarfların kullanıldığını, ve her sandığın başında ordudan askerlerin durduğunu hatırlatmayı bir borç bilirim. yüzde 91 küsur ya o bakımdan.
1961 anayasası tarafından yürürlükten kaldırılması gereken anayasadır. yapıldığı devirde aleyhine propaganda yapılması ve metin olarak basın yayın araçlarında yayınlanması yasaklanmıştır. kenan evren adlı abd postabaşısının atlantik ötesinden aldığı vahiylere dayanarak yazılmıştır.
hamiş: bugünlerde aynı dümen soyunda bir başka posta kadrosu en yeni vahiylerle yeni baskısını yapmaktadır bu faşist metnin.
4. madde ilk üç madde değişmez diyor. kimsenin aklına önce 4. maddeyi sonra diğerlerini değiştirmek gelmemiş mi? böyle mi koruyosunuz lan koca anayasayı?
ilk üç maddenin değiştirilmesine olanak sağlayan herhangi bir değişiklik yapılamadığı gibi teklif dahi edilemeyen anayasa*.
yapılan refarandum sonucunda yüzde 92 gibi yüksek bir oranda kabul oyu alarak hayata geçmiştir. halkımızın bu işlerden pek birşey anlamadığının açık kanıtıdır.