bugün

http://www.yenisafak.com/...mi-ve-kabe-baskini-574251

https://www.youtube.com/watch?v=pgVXMX-Uzp4

20 Kasım 1979 sabahı Kâbe imamı Şeyh Muhammed el Subayyil Kâbe'de toplanmış 50.000'den fazla Müslümana sabah namazını kıldırmak üzere son hazırlıklarını yapıyordu. Bilmediği şey birkaç dakika sonra neler yaşanacağıydı. En az 400 kişilik silahlı bir grup 'Allah-ü Ekber' nidalarıyla imamı durdurdu, içeridekilerin büyük bir kısmını dışarı çıkardı, kapıları kilitledi ve iki görevliyi öldürdü. Yüksek noktalarda savunma, minarelerde sniper pozisyonları alındı. Kâbe işgal edilmişti.
Baskıncılar Kâbe'nin ses sistemini ele geçirdi ve liderlerine mikrofonu teslim etti. Liderleri Neced'de El Kasım bölgesinin önde gelen kabilesi Uteybe'ye mensup Cuheyman bin Muhammed bin Seyf el Oteybi idi. Oteybi'nin babası ve dedesi Kral Abdülaziz'e karşı ayaklanmış olan Suudi ihvanı'na mensuptu. Oteybi, monarşinin nasıl 'gerçek' Suudi devletine ihanet içerisinde olduğu hikâyeleriyle büyümüştü. 19 yaşında Ulusal Muhafız Ordusu'na katılmış, 18 yıl sonra ayrılmış ve Medine'ye taşınarak islam Üniversitesi'ne girmiş ancak oradan da üniversite monarşiye çok bağlı olduğu için ayrılmış, Riyad'a yerleşmişti. Daha sonra kız kardeşiyle evlendiği Muhammed bin Abdullah el Kahtani ile de monarşi karşıtı bir gösteri sonrası hapishanede tanışmıştı. Çeşitli kaynaklara göre, Oteybi rüyasında Kahtani'nin Mehdi olduğunu görmüş ve her şey böyle başlamıştı.

'MEHDiCiLER'

Oteybi, Harem-i Şerif'te Mehdi'nin geldiğini söyleyip yanında bulunan Kahtani'nin Mehdi olduğunu ilan ederek ona biat edilmesini istediğinde Hicri Takvim'e göre 1400 yılı Muharrem ayının birinci günüydü. Ayrıca Kahtani'nin adı ve babasının adı Hz. Muhammed'in (s.a.v.) adı ve babasının adıyla aynıydı. ikisi Kıyamet alametlerinin gerçekleştiğini düşünerek bir diğer alameti gerçekleştirmek üzere yola çıkmıştı. Kendilerine katılan grup içerisinde Suudi Arabistanlı ve Mısırlıların yanı sıra Müslüman olmuş Amerikalı ve Kanadalılar da vardı. Basına 'Mehdiciler' olarak yansıyan baskıncıların amacı 'Batı'nın kuklası olmuş Suudi hanedanını devirmek'ti.

Baskın için iyi hazırlanılmıştı. Kabe'nin altında bulunan ve bin civarında odadan oluşan dehlizlere mühimmat ve gıda depolanmış, yer altı yolları tutulmuştu. Silahlar ayrıca tabutlar içerisinde, bazı görevlilere rüşvet verilerek de içeri sokulmuştu. O dönemde Kâbe'de tadilat yapılıyor olması büyük avantaj sağlamıştı. Tadilatı yapan şirket ise, sıkı durun, Usame Bin Ladin ailesine ait olan Bin Ladin inşaat Şirketi idi.

Baskının hemen ardından güvenlik görevlileri Kâbe'yi geri almaya çalıştıysa da başaramadı. El Cezire yoktu, iPhone, Twitter yoktu. Suudi Arabistan yönetimi, durumu saklamak için telefon hatlarını kesince dünya yaşananları ancak bir gün sonra öğrenebilecekti. Akşama doğru Mekke şehri boşaltıldı. Her türlü şiddetin yasak olduğu Kâbe'deki işgali bastırmak için kan akıtılabileceğine dair fetva çıkarıldı ancak işgal durdurulamadı. Baskın ancak iki hafta sonra, Suudi yönetiminin isteğiyle yardıma gelen Pakistan askerlerinin ardından, GIGN (Fransız özel amaçlı birlikleri), CIA ve Vinell timlerinden destek alınarak durdurulabildi. Gayrimüslimlerin girmesi yasak olan Mekke'ye giriş için askerlere fetva verildi, Mekke'ye varmalarından önce kendilerine Kelime-i Şahadet okutuldu ve Kâbe'nin çevresi sarıldı. Bundan sonra olanlarsa, Kâbe'de yaşanmasının imkansız olduğu sahnelerdi. Şehir su şebekesinden borular vasıtasıyla Mescid-i Haram'ın altındaki labirente tonlarca su sıkıldı, ardından bu suya elektrik verildi. Geriye kalansa, Kâbe'de yüzen cesetleri toplamaktı. Dışarıda 127, içeride 117 kişinin öldüğü söylendi ancak daha fazla olması muhtemel. Canlı olarak ele geçirilen Oteybi ve 62 (bazı kaynaklara göre 170) kişi, ibret olsun diye 8 ayrı şehirde önce kolları, sonra bacakları, hala hayatta kalanlarınsa başları kesilerek infaz edildi.

BiN LADiNLER

Tabii o dönemde El Kaide yoktu. Usame bin Ladin belki bu olaylar yaşanırken henüz okulu bırakmamıştı. Baskının bastırılmasından 20 gün sonra Sovyetler Afganistan'ı işgal edecek ve Bin Ladin belki Mekke'ye gayrimüslimlerin girmesine olan öfkesinin de etkisiyle Abdullah Azzam'a katılmak için Afganistan'a gidecekti. Bu normal bir durumdu; nitekim Türkiye'de dahi, bugün 'otoriteye karşı çıkmamak gerektiğini' söyleyen isimler o günlerde 'Mehdiciler'in baskınından çok Mekke'ye gayrimüslimlerin sokulmuş olması yüzünden öfkeli vaazlar veriyordu.

Ancak Bin Ladin ailesinin şirketinin bu sürece olan dahli pek çok soru işareti bırakıyordu. Yazar Steve Coll 'Bin Ladinler' adlı kitabında Kâbe Baskını'nda Bin Ladin kardeşlerden birinin ya da ikisinin tutuklandığını anlatıyor. Haa'retz, Sunday Herald, New Yorker gibi kaynakların 11 Eylül 2001 saldırısı sonrası haberlerine göre de, Usame Bin Ladin'in üvey kardeşi Mahrous Bin Ladin, 60'larda rejim aleyhine çalışıyordu, 'Mehdiciler' onun yardımıyla ve aile şirketinin imkânlarıyla Mekke'ye silahları sokabilmişti. Mahrous, baskından sonra sağ yakalanmasına rağmen öldürülmedi ve bir süre sonra da serbest bırakıldı. Ama Usame ile baskın arasında bir bağlantı kurulamadı.

BASKININ ARKASINDA KiM VAR?

Baskın sürecinde Sünni cihadçı grupların varlığı bilinmediği için, Washington'da gözler, 1979 başında islam Devrimi gerçekleşmiş olan iran'a döndü. ilk ifadeler, baskının, iran devriminin genişleyerek tüm islam Dünyası'na yayılmasının bir parçası olduğunu yönündeydi. Ayetullah Humeyni buna radyo kanalıyla cevap verdi ve baskının, Amerikalılar ile Yahudiler'in işi olduğunu söyledi. Bu, başta Pakistan olmak üzere, islam ülkelerinde ABD büyükelçiliklerinin önünde kanlı protestolar düzenlemesine yol açtı.

iran belki haklıydı. Rus yazar Yaroslav Trofimov, 'Mekke Kuşatması' isimli kitabında baskına katılan iki Amerikalıdan birinin, 'Kâbe'nin altındaki zemzem kuyusunda bırakılan cam şişelerden molotof kokteyli yaptığından bahsediyor; en az bir Amerikalı isyancınınsa, ABD Büyükelçisi John C. West'in günlüklerine dayanarak, nasılsa serbest bırakıldığını ve ülkesine döndüğünü aktarıyor. Ancak iran da o gün için değilse bile birkaç yıl sonra ABD'yi haksız çıkarmıyor ve 1987'de Mekke'de Humeyni emriyle iran istihbaratı tarafından, çoğunluğu hacı 402 kişinin ölümüyle sonuçlanan Şii ayaklanması yaşanıyor.

Velhasılıkelam, iran Devrimi'nden Sovyetler'in Afganistan'ı işgaline, Usame Bin Ladin'in ortaya çıkışından Sünni cihad ideolojisinin başlangıcına birçok olaya sahne olan 1979 yılı, bugünün 'Orta Doğu'suna giden süreçteki kırılmanın yaşandığı bir yıl. Aradan 34 yıl geçmiş olmasına rağmen, pek çok konuyu aydınlatacak olan gerçekler, her şeyin merkezindeki Kâbe Baskını'na dair bilgiler hala bir sır gibi saklanıyor.

alıntıdır.
Paradise kabeye mi gitmiş.
Çok kan akacak çok.
islam ahlakına uygun hamledir.
Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler... Hep birlikte Beyt-i Şerif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.
(Kıyamet Alametleri, s. 168-169)

insanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)

1979 (Hicri 1400)'de gerçekleşen bu Kabe baskınının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama'nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile iran'lı Hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile bir hadiste haber verildiği gibi "büyük günahlar işlenmiştir". Bu kanlı olaylar ilgili hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır:

Resulullah buyurdu: Ramazan'da bir seda, Şevval'de bir ses, Zilkade'de kabileler arasında savaş olur. Hacılar talana uğrar. Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur, öyle ki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan akar. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 31)

Ramazan'da bir seda olur. Şevval'de de bir seda olur. Zilkade'de kabileler birbiriyle çarpışır. Zilhicce'de hacılar talana uğrar. Muharrem'de gökten şöyle nida olur. "Dikkat ediniz. Filan kimse Allah'ın halkının hayırlılarındandır. Onu dinleyiniz ve ona uyunuz." (Ramuz El Hadis, 2/518-5)

Şevval ayında ayaklanma, Zilkade'de harb konuşmaları, Zilhicce'de ise harb vaki olacak. Hacılar soyulacak, kanları (Cemretül Akabe) üzerine akacak. (Kıyamet Alametleri, s. 166)

Zilkade ayında kabileler savaşır, hacılar kaçırılır, melhameler (kanlı harpler) olur. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 34)

Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur, yine Zilhicce'de Hacı talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir. Beyt-ül Muazzama'ın yanında büyük günahlar işlenir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)

Yukarıdaki hadiste, Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) içinde değil, yanında çıkacak olaylara dikkat çekilmektedir. 1407 yılının Zilhicce Ayı'nda (Hac mevsiminde) meydana gelen olaylar da ilkinden farklı olarak Kabe'nin içinde değil yanında gerçekleşmiştir. En başta anlattığımız olay ise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmuştur. Her iki olay da rivayetlerin işaretine uygun bir şekilde gerçekleşmiştir.

Kabe'de kan akıtılması, hacıların katledilmesi gibi, hadislerde haber verilen böyle önemli iki büyük hadisenin Mehdi hakkında bildirilen tüm alametlerin çıktığı dönemde birbiri ardına gerçekleşmesinin bir rastlantı olamayacağı açıktır.

Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur.

Hadislerde, bu savaş ve çatışmalardan, hacıların öldürülmesi konusu ile birlikte bahsedilmesi söz konusu olayların aynı zaman diliminde meydana geleceklerini göstermektedir. Aynı dönem, iran-Irak Savaşı'nın çıktığı, Ortadoğu ülkelerinde çatışma ve karışıklıkların en yoğun yaşandığı bir dönemdi.
kafayı mehdi'yle bozmuş ve de kabe'nin tarihinden bihaber olanların mehdi'nin zuhurunun işareti olarak gördükleri baskındır.

ey cahiller, islam tarihi boyunca kabe sayısız defalar basıldı ve sayısız defalar avlusunda kan akıtıldı.

en büyük saldırlar emeviler döneminde yapılan ve ikisinde de kabe'nin mancınıkla yıkıldığı iki saldırı ve karmatiler'in kıyamet kadar hacıyı öldürdükten sonra hacer-ül esved'i çalmalarıyla sonuçlanan saldırıdır. kabe memlükler ve osmanlılar döneminde defalarca saldırıya uğramış ve avlusunda insanlar katledilmiştir.

sizler bu kafayla giderseniz aynı olayların yaşanmaya devam edeceğinden hiç şüphe yoktur.

not: kimi cahil 1979 baskını için iran demiş!.. şunlardaki kafaya bak'.. lan aptal, basanlar belli, geçmişleri belli... hala daha ne konuşuyorsun?
kabeyi kan gölüne çevirmiş baskındır.
ilk defa duyduğum enteresan hadise.

ülkemizde gösterilen tepkinin baskının kendisine değil, gayrimüslim askerlerin kabeye girmesine olduğunu okuyunca tam oldu.
ebabillerin değil abd ve fransız özel kuvvetlerinin devreye girdiği baskındır.

sahi, ne oldu da ebabiller gelmedi bu sefer?

hadi benden size bir kıyak, "kabe emeviler tarafından iki kere mancınık atışıyla yıkılırken, karmatiler basıp, binlerce kişiyi öldürüp, hacer-ül esved'i araklarken ve daha sonrasında olan nice olayda ebabillerin nerede olduğunu sormuyorum. o kadarını izah zor olur.
islam dinini çürüten olaylardan biridir.