uefa şampiyonlar ligi tarihinden şahaneler şahanesi bir maç daha, bir nevi bir "demetrio albertini vs rivaldo" düellosu; hani şu turnuva tarihinden en güzel 5 maçı say deseler bana, bunu direk dahil ederim. 2000-2001 sezonu şampiyonlar ligi h grubu 4. hafta mücadelesidir, grubun diğer iki takımı da hatırlayacağımız üzere leeds united ve beşiktaş'tır.
iki takım da o dönem liglerinde kepaze durumlarda olsa da hatta katalanlar haftasonu la liga'da superdepor karşısında 2-0'lık bir yenilgi almış olsa da avrupa'da işler farklıydı. rossoneri ilk maçta beşiktaş'a san siro'da fark atmış, ikinci maçta elland road'da dida'nın yağmurda mal gibi tutamadığı top sayesinde lee bowyer ibişini çocuklar gibi güldürmüş, 3. maçta nou camp'ta kalesinde sayısız tehlike yaşayıp da katalanlara 2-0'la dersini verip ispanya'da ilk kez şampiyonlar ligi galibiyeti kazanmış ve buraya gelmişti. bordo mavili rakibi için durum biraz daha acıklıydı; ilk maçta nou camp'ta leeds united önünde alınan göz kamaştırıcı 4-0'lık galibiyet, akabinde beşiktaş deplasmanındaki 3-0'lık dağılış, hemen ardından iç sahada ac milan önünde alınan 0-2'lik mağlubiyet. havlu atmak istemiyorlarsa rossoneri'yi deplasmanda yenmek zorundalar. real madrid'in ve fc barcelona'nın özellikle ligde sıçtığı zaman avrupa'da aksine epey iyi gittiğini biliyoruz, bu durum tersine olduğu tek sezondur benim bildiğim. barça avrupa'da da sıçmaktaydı, böyle bir ortamda oynanan maça geçelim:
derbiler misali, böyle büyük maçlarda gösterilecek performansları da hiçbir zaman önceden kestiremezsiniz. hugh dallas'ın yönettiği maçın öncesinde san siro'nun tribünlerinde yanan meşalelerden mütevellit oluşan o bildik dumanlı, puslu ortamda takımlar 79.945 biletli seyircinin önüne çıkmıştı. zaten san siro'da bugüne dek izlediğim maçların %90'ı hep böyle bir ortamda oynanmıştır. burada fc barcelona formalarına değinmek isterim, gri zemin üstüne ortada barça amblemi, hemen altında da nike amblemi yer alan ve kanat kısımlarında bordo mavi şeritler içeren bu deplasman forması tek kelimeyle manyaktır, şahanedir. o sezon* psg'nin giydiği gümüş-beyaz karışımı mükemmel deplasman formasıyla beraber sırf bu forma için maç izlenirdi. vaktiyle bu formayı yakından görmüştüm, o formanın kolunda yer alan sarı renkteki ufacık "barça" yazısı da hoştu. italyanlarsa klasik kırmızı-siyah çubuklu forma ve siyah şort ile sahadaydı. sponsorlar adidas ve opel'di.
neyse maç başladı ve nou camp'ta iyi iş çıkaran dida'nın yerine keçi sakallı sempatik christian abbiati kaledeydi. daha 20 dakika dolmadan sağ çapraza yakın bir noktadan barça serbest atış kazandı ve atışı kullanan rivaldo mükemmel bir vuruşla topu zıplayan barajın ayakları altından gönderdi, abbiati bu topu ağlarında gördü, konuk ekip de 0-1 öne geçti. şimdi efendim ronaldinho 2006 senesinde werder bremen'e nou camp'ta benzer bir frikik golü attığında meydan ayağa kalkmıştı "uzaylı bu", "insan değil", "yok ebenin amı" şeklinde ama bilmedikleri bir şey vardı ki rivaldo bunu zaten yıllar önce bu maçta başarmıştı ama pek bilinmez, belki önceden de başkası başarmıştı kim bilir?
bu esnada gerçekleşen bir enstantane de maçın hatta futbol tarihinin en komik görüntülerinden biridir; bir hava topu mücadelesinde aynı topa yükselen takım arkadaşları philip cocu ve emmanuel petit kafa kafaya çarpışınca ikisi de kanlar içinde yere yığılmışlardı ama petit tabiri caizse cocu'ya havada muhittin dayı kafası çakmıştı, epey gülünç bir manzaraydı. cocu "kim lan bu?" bakışıyla kafasına kanlar içinde yatmaktaydı. pek sevmediğim petit böylesi bir kazmalık yapınca epey eğlendiydik, zaten elin kalası kafayı artık nasıl çaktıysa kendi adamına, yerini reiziger'e bıraktı bu über-malca hareketten sonra. cocu ise sarılı kafayla oynamaya devam etti.
bu aralarda yeşil sahalarda görmeye pek alışık olmadığımız bir hareket meydana geldi, demetrio albertini kardeşimiz topu aldu ayağına ve orta saha yuvarlağının hafif ilerisinden, 35 metre civarından deli dumrul bir şut yolladı. o dönem barcelona taraftarını eroin bağımlısı yapan fransız kova richard dutruel de şahane yumurtlayınca fezadan gelen bu golle rossoneri skoru 1-1 yaptı. bu golü rüştü'nün aggelos basinas'tan havan topu menzilinden yediği gole benzetebiliriz.
uzun menzilli gol düellosu bununla da bitmedi ve en şahane "son 5 dakika"lardan birini yaşadık. 39. dakikada kaleyi cepheden gören bir noktadan ac milan frikik kazandı, demetrio albertini ilk seferde vurmadı, bir daha gerildi, ikincisinde öyle bir gömdü ki hami mandirali'yı bile kıskandırdı. bu şahane frikik golüyle italyanlar 2-1 öne geçti, nadiren gol bulduğuna şahit olduğumuz demetrio albertini'nin 15 dakikada 25 metre ve üzeri mesafelerden 2 adet mükemmel gol atması bu maçı tarihteki nadide parçalardan birisi yapar. hatta albertini'nin barcelona ile ac milan ile fc barcelona arasında oynanan jubile maçında frikikten attığı şahane gol o anda aklıma bunu getirmişti ne yalan söyleyeyim. o dönem bir talihsizlik olarak şampiyonlar ligi maçlarından sonra da yorum yaptırılan ömer üründül 458 kere albertini'yi daha önce böyle görmediğini belirtmiştir.
velhasıl italyanların sevinci kısa sürdü, bunun sadece 3 dakika sonrasında çirkin suratlı rivaldo ilk golü attığı noktanın biraz gerisinden bir kez daha frikik kullanacaktı. ilk golde şahane ketenpereye getirilen baraj, bu sefer uyanık olduysa da yüksekten atılan şut önce abbiati'nin eline, sonra üst direğe, akabinde abbiati'nin sırtına çarparak içeri girdi ve skor 2-2 oldu; keçi sakallımız ve san siro için bombok bir an...
2 isim tarafından tamamı uzaktan atılan 4 gol sonucu oluşan 2-2'lik skoru ve bu şahane düelloyu hemen 2 dakika sonrasında bozan da bir ispanyol oldu. oliver bierhoff'un altıpas üstünden yolladığı ve dutruel'in çıkardığı topu boş kaleye abanarak gönderen jose mari ilk yarının son dakikasında gelen bu golle rossoneri'yi soyunma odasına 3-2'lik üstünlükle gönderdi. ilk yarıdaki müthiş çekişmeyi geçtim, atılan 5 golün 4'ünün jeneriklik olması bu maçı benim kafamda hep tarihin unutulmazları arasına sokmuştur.
nitekim ikinci yarı ilk yarı kadar manyak değildi, tipik defans futboluna dönen ac milan karşısında yüklenen fc barcelona meyvesini tam 23 dakika sonra alabildi. bir dönem katalanların sol kanadını adeta koridor gibi kullanan ve 90'larda fc porto'da mükemmel işler yapan ljubinko drulovic-mario jardel ikilisi misali barça forvetlerine 4 milyon tane asist yapan efsane 12 numara sergi barjuan tıfıl gennaro gattuso'dan mükemmel sıyrıldıktan sonra ortasını açtı içeri, rivaldo yere doğru vurdu kafayı ve yerden seken top ağlara gitti, skor da 3-3 oldu, brezilyalı hat-trick yaptı. barça o sezon ilk tur gruplarında elenip gitmesine rağmen rivaldo turnuvanın en golcü adamlarından biriydi.
sönük bir ikinci yarıdan sonra maç 3-3 sona erdi ve fc barcelona 4 maçta 4 puan toplayarak ikinci tura büyük oranda adios çekti. akabinde leeds'le deplasmanda 1-1 berabere kalarak tüm şansını yitiren barça, bütün hıncını son maçta beşiktaş'tan çıkarmış ama alınan 5-0'lık galibiyet mastürbasyondan ötesine geçememişti. uefa kupası'na kaldıktan sonra gitmişler gitmişler, çakma yunan aek'ya 5 tane sallamışlar, yarı-finale kadar gelmişler ve orada liverpool'a elenmişlerdir. hatta rövanş maçında isimlerinin ingiliz rejisi tarafından "fc bareclona" olarak hatalı yazılması bile o sezon ne kadar kan ağladıklarının bir tür göstergesiydi. ac milan'sa o haliyle ikinci tura iyi bir şekilde çıktı ama galatasaray'la ve kan ağlayan psg ile baş edemediler.
"bunları yazdın da noldu lan işsiz güçsüz adam?" diyerekten üzerime gelmeyin, ezilirim. ciddi anlamda götümün tavana vurduğunu hissediyorum şu anda, ne zamandır bu şahane maçı sözlüğe taşıyasım vardı. evet bu satırları okuyarak benim izlediğim vakit aldığım hazzın %1'ini bile almadınız, pek şeyimde değil açıkçası, kendimi tatmin ettim, canım da sıkılıyor zaten.