bugün

filmin giris bolumu cok hosuma gider
bir sniperin konsantrasyonu :
Ben bir taşım.
Hareket etmem.
Yavaşça,|ağzıma kar atarım,
böylece, nefesimi göremez.
Zamanımı kullanırım.|Onun yaklaşmasına izin veririm.
Tek mermim var.|Gözüne nişan alırım.
Yavaşça, parmağım|tetiğe dokunur.
Titremem.
Korkum yok.|Artık büyük bir çocuğum.
(bkz: vassili zaitsev)
jude law filmi ikinci dunya savasına ruslar acısından bakan ender filmlerden filmin buyuk boolumu stalingrad'da gecer
ve buranın ruslar acısından onemi basarıyla vurgulanır cunku sehir liderleristalin'in adını tasımaktadır
jude law'ın filmin başlarında 5 mermi ile 5 headshot yaptığı,bombalama sahneleri süper olmuş güzel film.
giriş bölümü oldukça kaliteli olan film. rusların almanlarla karşılaşmasını bir keskin nişancı üzerinden akıcı bir şekilde anlatır. aksiyonu bol olan filmin görsel öğeleri de oldukça zengindi. içerisine aşk öğesini de katarak holivud burada diye seslenmiş filmdir ayrıca.

--spoiler--
jude law ve rachel weisz'ın sevişme sahnesinin bu kadar açık yansıtılması bence fazlaca pazarlama amacı taşıyordu, aralarında birşey olduğunu yansıtmak normal ama rachel weisz'in orasını burasını göstermenin savaş filmi için biraz gereksiz kaçtığını düşünüyorum.

--spoiler--
kırk yılda bir babamızla sinemaya gittik, ayıp be.*
--spoiler--

--spoiler--
Gülün Adı (The Name Of The Rose),Ayı (L'ours), Sevgili (L'amant), Tibet'te Yedi Yıl (Seven Years In Tibet) gibi filmlere de imza atan yönetmen Jean-Jacques Annaud dan ikinci dünya savaşını bitirdiği var sayılan (en azından ruslar böyle iddia eder ve amerikayı savaşı bitirmeyi sahiplenmekle suçlarlar) stalingrad (st.petesburg) savunmasının bir kesitini iki keskin nışancı (sniper) çevresinde gelişen olaylarla çok başarılı bir şekilde aktarmayı başarmış bir film. benim için en etkileyici yanı alman sniper in filmin sonunda mağlup olduğunu kabul edip şapkasını çıkartarak rakibine duyduğu saygıyı ifade etmesidir.
izlenmesi gerekir, tek kötü yönü bütün ikinci dünya savaşı filmleri gibi yahudi dokundurmaları yapmasıdır. zira bu olay baya baymıştır.
amerikan sineması'nın rusya'ya ilk defa objektif olarak yaklaştığı ve saving private ryan'dan (er ryan'ı kurtarmak) sonraki en mükemmel savaş filmidir.
bu filmin bazi sahneleri call of duty oyununda birebir tekrar edilmistir. Sovyet literaturundeki kahramanlik edebiyatinin ic yüzünü, insani tarafini aktarmasi anlamında degerli bir filmdir. Savasin icindeki iki karakterin kendi aralarindaki psikolojik savas i sergiler film.
(bkz: stalingrad)
dün akşam show tv de, -nedense geç saatlerde- yayınlanan bir başyapıt.
Rus askerlerinin teknelerle nehirden karşıya geçtiği sahnede Birol Ünel 'in rus subayı olarak oynadığı, Call of Duty oyunundaki benzer bölümü ile içime iyice sinmiş başarılı film.
komiser danilov filmde hissedileni kelimelere de dökmüş:

"Komşusunu bile kıskanmayacak, eşit bir toplum yaratmaya çalıştık.
Ama her zaman kıskanacak birşey vardır.
Bir gülüş...
Bir arkadaş...
Sahip olmadığın ve sahip olmak istediğin.
Bu dünyada, Sovyetlerde bile Her zaman zengin ve fakir olacak."
tekrar tekrar izlenesi film. savaşın ne demek olduğunu, fedakarlığın ne olduğunu sasha'dan öğrenmemiz gereken film.
(bkz: major konig)
--spoiler--
şimdi beni dinleyin melek annelerin yetiştirdiği cesur askerler, beni iyi dinleyin. güçlü olun çocuklarım, güneş bizim için doğacak biliyorum..
--spoiler--

--spoiler--
- aslında sana çok da kızmadım sasha, çok cesurca davrandın, ben bile sana saygı duydum inan bana, ama işime gelmedi. ikimiz de asker sayılırız, ama biz düşmanız. yani kısacası beni anladın değil mi? sen bana yemin ettiğin halde sözüne sadık kalmadın değil mi? sana duyduğum saygıya rağmen, yapmak zorunda olduğum şeyler var..
--spoiler--

savaşın nasıl bir şey olduğunu gayet etkileyici anlatmış film.
bazı savaş filmlerinde sıkça kullanılan tırışkadan aşk ve düdükleme olayı klişesiyle gına getirmiş ehh eytre beeeh! dedirtmiş bir film. hayır bu klişeleri çıkarttığınızda ortaya kurgu adına elle tutulur bir yanı kalmıyor. ayrıca binbaşı tamamiyle kurgusaldır. gerçek vassili zaitsev ile binbaşı arasında hiçbir zaman filmde anlatıldığı gibi bir sniper davası olmamıştır.

kurgunun eksik ve mantık hatalarıyla dolu olması filmi sıkıcı, savaş atmosferi ve özellikle uçakların gemilere saldırması, bina bombalaması gibi sahneler filmi etkileyici yapan unsurlar arasında.

kurgu olarak vasat, görsellik olarak güzel bir filmdir.
sonu boktan biten film. alman binbaşı rus salaktan daha karizmatik ve beceriklidir.
askerdeyken vizyona girmiş ve beni askerlik zamanımda çok fena gazlamış bir filmdir.
sonunu herhangi bir uyarı belirtmeden yazmanın izlemeyenler ve yakın tarihte izlemeyi planlayanlar üzerinde bok gibi bir etkisi olacağı film. çok teşekkürler.
savaş sahneleri teknik açıdan saving private ryan ile karşılaştırıldığında gerçekten basit kalan bir film. özellikle taarruz sahnesinde göze batan bu basitlik, filmin savaş sahnelerinin etkileyici olmasına engel değil tabii ki. bir de filmin müzikleri tanıdık geldi, sanırım troy filminde de aynı müzikler kullanıldı.

yukarıda bahsi geçen filmde de bir "sniper" sahnesi var nefesleri kesen. işte düşünün ki bu filmin yarısı öyle, ve bir kısım holivud pislikleri de dahil elbette.

--spoiler--
sacha sonuna kadar hak etti yaptıklarını, kusura bakmasın da. könig fazladan sabırlı bile davrandı. ve de çok aptal öldü könig zaten.
--spoiler--
ed harris'le jude law'ın olduğu sahnelerle introsu hariç izlenecek adam gibi bi karesi olmayan filmdir.

--spoiler--
vasili' yi meşhur eden komiser danilov rolündeki joseph fiennes' in ''binbaşıyla hesaplaşmaya gidiyorum'' dediği sahne duygulandırıcı olmaktan uzak hatta komiktir. be güzel kardeşim ulan vasili olmasaydı 15. dakkada postu deldiriyodun o 8 derece miyop gözlüğüyle mi major konig'e headshot çakacan. koskoca memlekette kız mı yok anasınısatiim. ulan maden hiçbişey yapamıyorsun bari erzurumlu taklidi yap. çerkes kızı ayarla bi tane, ben ibrahim erkal'ın yalancısıyım söylenenlere göre hepsi dadaş diye can atıyormuş zaten.
--spoiler--
jude law'un köylük yerde kurt avlayarak kendini yetiştiren vassilij zaitsev'i, ed harris'in ise alman ordusunun gözbebeği, savaş yıllarında bile etlisiyle sütlüsüyle kendisine mükellef sofralar kurduran, sniperlık ilmini okulunda öğrenmiş, binbaşı könig'i canlandırdığı film. bir nevi alaylı-mektepli sniper çatışması olarak da adlandırılabilinir
hayatımda izlediğim en doğal sevişme sahnesine sahip,ed harris'in oyunculuk budur dedirten filmi.
birbirine düşman iki sniper ustasının düellosu şeklinde geçen, savaş filmi olmasına rağmen pekçok filmden daha fazla geren film. keskin nişancıların beklerken nefes almayan sahnelerinde izleyicide de bir nefes almama eğilimi oluşturuyor.
filmin girisinde, nazilerin avrupada ki ilerleyisi bir harita üzerinde gösterilmektedir. ne var ki bu ilerleyisin en dogusu istanbulun avrupa yakasini dahi kapsamaktadir. henuz baslangicta carpik bir tarihi bilgiyle dikkat cekmis filmdir.
evet bildin ahbap! koskoca filmde dikkatimi celbeden yer bu oldu.
beni çok etkileyen iki sahnesi vardır.

--spoiler--

--spoiler--

ilki daha önce bahsedilmiş olan gördüğüm en doğal sevişme sahnesi.

ikincisi ise ikili ajanlık yapan çocuğun annesine çocuğun taraf değiştirdiğinin söylenmesi. annenin yanıt olarak "vatanımıza ihanet edeceğine ölse daha iyiydi" demesini bekledim. haberi getirenler de "aslında o vatanı uğruna casusluk yaparken öldü" diyecekler, anne de gözyaşları, acı ama gurur içinde tanrıya şükredecekti. fakat öyle olmadı. anne, annelik içgüdülerine uygun bir tepki verdi, bir annenin nasıl da çocuğunu her şeyin önüne aldığını gösteren sözler söyledi. gerçekçiliğe ve gerçekçiliğin işleniş tarzına hayran kaldım.