17 ağustos 1999

entry900 galeri38 video5
    66.
  1. marmara bölgesi insanları için milat. hayatımı depremden önce ve depremden sonra diye ikiye böldüğüm acı tarih.
    ey gidi günler..
    1 ...
  2. 67.
  3. hala izlerini taşıyan insanlar vardır yüreklerinde.. bir toplumun ortak acısıdır. bir depremin yıktığı binalardan fazlası olmuştur o tarihte.
    5 ...
  4. 68.
  5. artık çocukluktan çıkma vaktinin geldiği habercisi tarih. ruhumu acıtan hâlâ düşündükçe beni benden alan tarih. yüreğim kanıyor sözlük ben bu yarayla nasıl yaşadım 9 yıl aklım ermiyor hâlâ.

    Ah kavaklar ah kavaklar
    Bedenim üşür yüreğim sızlar

    Beni hoyrat bir makasla
    Ah eski bir fotoğraftan oydular
    Orda kaldı yanağımın yarısı
    Kendini boşlukla tamamlar
    Ah omuzumda bir kesik el ki
    Hala hala durmadan kanar

    Ah kavaklar ah kavaklar
    Acı düştü peşime

    Ah kavaklar ah kavaklar
    Ardımdan ıslık çalar

    *
    3 ...
  6. 69.
  7. http://www.hosaf.org/vide...apazari-depremi-belgeseli can dündarın belgeselinde görüldüğ üzere doğal afetten ziyade insan afetinin görüntüleri. (bkz: unutmadık unutturmayacağız) demekle olmayan dğal bir afet olsa yeniden aynı yıkımı uğrayacak doğamız.
    3 ...
  8. 70.
  9. üstesinden gelmeye calıstıkca bir sekilde bir yerleri tekrar kanatır. bazen yururken duydugunuz o agır ceset kokusu olur gelir burnunuza, bazen de sesimi duyan var mı diye cınlar icinizde bir yerlerde. ama unutmazsınız, unutmak istemezsinizde belki. 12 kasım 1999 duzce depremiyle birleştiginde ise acınız, zor durursunuz ayakta, aldıgınız onca yardımın destegin, bes para etmedigini tekrar tekrar kanıtlar size sol frame'de deprem hakkında gordugunuz her baslık. her seferinde acılır o yaralar, durduramazsınız kanar, kanar...
    4 ...
  10. 71.
  11. korkunc marmara depreminin tarihi, yarin 9. yildonumu... degirmendere sahilinde o siralarda dayimla icmekte olan riza amca soyle anlatmistir depremi, gulsem mi aglasam mi bilemem her aklima geldiginde:

    "sahilde oturuyoruz.. hayat guzel hersey guzel. bi baktim! ucuor mna koyim! ben kolay kolay sarhos olmam, baktim, lan ataturk vapuru ucuor, agacin tepesine firlamis! firladim sandalyeden attim siseyi kostum iceri, dedim neler oluyor allahim? sarhos degilmisim meger, deprem olmus"

    hey gidi hey..
    5 ...
  12. 72.
  13. 73.
  14. yazın şıpıdık terliklerde dolaşıp parkta sallandığı dönemler... adapazarı...

    bursada yaşayıp her yaz soluğu teyzesinin yanında alan minik bir kız çocuğu. tüm masumiyetiyle sallanıyor o parkta, ölüm nedir bilmeden... iki tane abisi var, karşı apartmanda en alt katta kalan. * üniversite okuyorlar sakaryada. bakkaldan dondurma alınıp sevindirilen küçük bir kız kardeşsiniz onların gözünde. onlarsa sizin için salıncağı sallayan, düşünce yaralanan dizlerinize yarabandı yapıştıran iki süper kahraman.

    bursa'da bir gece yarısı, o gün gelinmiş adapazarından... gözleriniz kapalı, tıpkı salıncakta sallandığınız gibi sallanmaya başlıyorsunuz. küçücük bir beden, depremin ne olduğundan habersiz uyanıveriyor, çığlıkları göğü delen bir korkuyla...

    abileri salıncakta salladığında korkmayan bedeni, depremin sarsıntısıyla korkudan tir tir titriyor. sarsıntı durduğunda gözlerinden süzülen yaşlarını teyzesi siliyor. çıkıyorlar dışarı, her yer insan. anlamsız, uykulu ve korkan gözlerle birbirlerine bakılıyor. bursada bir hasar yok. ancak teyze çok iyi biliyor ki bu kadar büyük bir depremde hiç hasar olmadan atlatılmıyor. telefonlara sarılıyorlar.. eski adapazarı depremini bilen teyze korkarak arıyor adapazarını, yaz okuluna giden üç kuzeninizi, yani çocuklarını. ulaşılamıyor..

    sonrası felaket...

    elektrikler yok...
    telefonlar yok...

    o korkuyla dualar ediliyor, Allahım lütfen olmasın, kuzenlerime birşey olmasın diye, ama o sırada iki süper kahramanınızı unutuveriyorsunuz. Teyze hiçbirşeyden habersiz yola çıkıyor, sizse küçüksünüz ve evde kalmalısınız...

    Sabaha doğru elektrikler geliyor. Televizyonun karşısında korkudan ağlayan bir çift göz, ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ve edilen onca duaya inat adapazarını gösteriyor televizyonlar. her artçı sarsıntı kalbinizi biraz daha acıtıyor, her saniye dualarınız daha da ses buluyor...

    Enkaz altında kalan üç kuzen...
    ve duaların kabul olduğuna inanan minik bir kız çocuğu...
    onca duası boşa gitmiyor ve sağsalim burunları bile kanamadan kurtuluyorlar enkazdan. Bursaya geldiklerinde öyle sıkı sarılıyorsunuz ki, değerini anlamış onca varlığın. Keşke daha çok sevseymişim diyorsunuz, daha çok sarılsaymışım.

    Kahvaltı yok sizin için artık, onca korkuya ve üzüntüye o küçücük bedeni taşımaya çalışıyorsunuz. içinizi çeke çeke sabah karşı uyumalarınızı saymazsak uykudan da yoksunsunuz.

    Sonrası mı?

    aklınıza o zaman geliyor süper kahramanlarınız. O salıncak, sallanan küçük bir kız, yenilen dondurma ve şevkatli iki çift göz depremin üçüncü sabahı aklınıza düşüyor. Acaba diyorsunuz? Evet tam olarak depremin üçüncü günü acıyı ilk kez tadıyor o küçücük beden.

    Televizyon açık...

    Enkaz çalışmaları, "sesimi duyan var mı" sesleriyle her gününüz gece, her geceniz kabusa dönüşmüşken, bir salıncak görüyorsunuz. gözünüzü sallanırken diktiğiniz tepedeki ağaca benzetiyorsunuz gördüğünüz ağacı ve karşıdaki evi de süper kahramanlarınızın evine. yanında hep dondurma aldığınız market...

    olmamalıydı ama deseniz de elinizde kumanda kalakalıyorsunuz. yine aynı ses kulaklarda "sesimi duyan var mı" diye. bu sefer bir "evet" cevabına o kadar ihtiyacınız var ki. hadi diyorsunuz, hiç olmazsa duvara vursan, evet demesen de olur, bir kerecik vurun ne olur.

    ses yok..
    yanaklardan yaşlar tekrar süzülürken dua etmeye başlıyorsunuz, geç kalmış bir dua olmamasını dileyerek. ne olur allahım birşey olmasın, ne olur sallanırken baktığım o kocaman ağaç gibi yemyeşil gözlerini tekrar açsın süper kahramanım diye.

    nafile..
    ses yok..

    televizyon açık, elden düşmüş kumanda, ağlayan bir çift göz, belki de yüreği allaha hiç bu kadar yakın olmamış bundan önce. salıncak aynı salıncak, bakkal da öyle, ağac da tanıdık... ve ses yok... tek bir evet oysa istenilen. ama nafile... yavaş yavaş enkaz çalışmaları başlıyor.

    saatlerce bekliyorsunuz en alt kata gelinmesini. hala bir umut var...

    ve göz yaşları sel oluyor, cansız çıkan iki bedeni görünce. ölümü idrak edemeyen bir beden için bu acı aslında çok fazla. sadece biraz tozlanmış, salıncağı sallarken ki yakışıklılıkları hiç bozulmamış diye geçiyor içinizden. süper kahramanları ölmez bilirdim oysa deniyor. bembeyaz nur gibi yüzleri kameraya yansıyor. ölümleri hiç inandırıcı gelmiyor. sanki biraz sonra salıncağa bineceksiniz de kalkıp sizi sallayacaklarmış gibi. hiç acı çekmemişler gibi. süper kahramanlar ölürken bile gülümsüyorlar.

    kuzenleriniz için dua ederken onları unuttuğunuzdan kendinize kızıyorsunuz. oysa dua etseniz bir sonraki sene yine o salıncakta, yaralanan dizlerinize inat gülümseyip sizi sallayacaklarına o kadar eminsiniz ki. Hiç affetmiyorsunuz kendinizi...

    işte bu yazı o iki süper kahraman için yazıldı. belki hatırlamazsınız o küçük kızı ama o minik yürek sizi hiç unutmadı.

    6 sene sonra gitti o parka, sizi çalan o apartmana, duydunuz mu bilinmez o küçük kızın dualarını ama bir tek o salıncak kalmış sizden hatıra...

    son kez oturup, son kez sallandı gözlerini gökyüzüne dikip, ve ilk kez ağladı o salıncakta.
    sonra da sordu kendine..

    "dizlerimdeki yaraları iyileştirebiliyordunuz süper kahramanlarım, peki ya yüreğimdekileri ?"
    62 ...
  15. 74.
  16. yaklaşık 3 saat sonra yıllar öncesi yaşanan sıkıntıların başlangıcının yıldönümü...

    çadır hayatı, o gün olan randevum ve deprem nedeniyle gidemeyişim dolayısıyla onun da gelemeyişi hatta bir daha randevulaşamamamız, ben de ölebilirdim demek, biraz büyümek, yok yok gereğinden fazla büyümek...

    vay be...

    allah tekrarını yaşatmasın... amin...
    5 ...
  17. 75.
  18. 76.
  19. 9 yıl öncesi tam bu vakitleri onbinlerce insanımızın deprem nedeniyle öldüğü üzücü olayın yaşandığı gün.
    5 ...
  20. 77.
  21. 9 yıl önce şu an izleyerek sigara içtiğim parkta bir sürü insanın ölümden kurtulmuş olmanın rahatlığı; fakat ulaşamadığı yakınları yüzünden çekilen sıkıntıları, ve hepimizin çaresizce binaları seyrettiğimiz o anı hatırlayınca gözlerimin dolmasına sebebiyet veren tarih.
    4 ...
  22. 78.
  23. Binlerce insanımızı şerefsiz müteahhitler yüzünden kaybettiğimiz acı gün...

    allah rahmet eylesin, kalanlara sabır versin.
    4 ...
  24. 79.
  25. inşaat malzemesinden çalıp, üç kuruş fazladan kâr etmek için yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan şeref yoksunu müteahhitlerin günü.

    (bkz: deprem öldürmez bina öldürür)
    3 ...
  26. 80.
  27. türkiye nin yüreğinin parçalandığı gün. allah tüm türkiyemizi böyle musibetlerden korusun.
    6 ...
  28. 81.
  29. 9 yıl önce bugün bile yaşanan acıların başladıgı tarih.
    2 ...
  30. 82.
  31. tühh! hüsamettin özkan ''yapılan yardımları oraya harcasaydık, orası paris olurdu'' demiştir.
    2 ...
  32. 83.
  33. caresizligi, korkuyu, ansizin kaybetmeyi hatirlatan tarihtir.
    2 ...
  34. 84.
  35. birden ışıkların sönmesi ile yaşandı, çok sıcak ve çok bunaltıcı gecenin sonunda bu yüksek gürültü ile karardı tüm ışıklar, "sesimi duyan var mı?", "yardım edin" çığlıkları daha depremin enkazı kalkmadan kulaklarımızdan ne çabuk silindi, yoksa darvin hakılıydıda biz acaba geçmişte balıkmıydık da hafızamız bu kadar zayıftı.
    (bkz: sesimi duyan var mı)
    4 ...
  36. 85.
  37. Hic kimsenin ders almadigi depremdir. Bugun deprem olsa sehir yerle bir olur. Allah gostermesin.
    2 ...
  38. 86.
  39. lanet gece.hatırlanmak istenmeyen ve fakat unutmanın kolay olmadığı gölcük,izmit merkezli depremdir. marmara depremidir.hatta dahasıdır;

    ne olduğu hala idrak edilememiş ve tanımlanamayan bir sesin gürültüsüyle yataktan fırlamaktır, bir anlık rekleks ve kuvvetle anne babanın odasına koşmak tam da kapı eşiğindeyken hızlanan sarsıntıyla eşikte yere düşmek ,başına düşen ve o an ne olduklarını anlamadığı şeyleri elleriyle itmek, gözleri sıkı sıkı kapatıp bunun bir rüya olduğunu hemen uyanması gerektiğini kendi kendine bağırırken gözünü tekrar açıp rüya olmadığına inanmak zorunda kalmaktır.

    bulunan ilk fırsatta ve hala sarsıntı devam ederken ayağa kalkmak ,kıyamet kopuyor diye bağırıp şehadet getiren anne babaya deprem diye bağırmaktır, "baba deprem" diye bağırmaktır kimbilir kaç kez. taa arka odalarda uyuyan kız kardeşi hatırlamak ve babaya hatırlatmaktır , evdekiler dışında hiç kimsenin akla gelmemesidir, bunun büyük bir deprem olduğu tahmin edilmediğinden "bu gece bitince deprem, nasıl uyuyacağım, uyuyamam ki ben" diye düşünmektir cahilce.

    bir yandan üstünü başını giyinmeye çalışmaktır , dış kapıya doğru gidilip gidilip sonradan ayakkabı dolabı olduğu görülen engele çarpıp geriye dönmek, kapıyı açamamaktır, nihayet sarsıntı bitince kendini evden dışarıya atıp , o an ki şok ile tüm çığlık dolu çağrılara rağmen en sevdiği ayakabıları giyip bağcıklarını muntazam bir şekilde bağlamak ve enkaza dönüşmesine ramak kalmış basamaklardan inerek sokağa çıkmaktır, sokakta görülen hengameyle olanların aslında korktuğundan çok daha fazlası olduğunu görmek ama haksız çıkmayı ummaktır, birbirine sarılmış evlerinden çıkan insanlar, çocuk çığlıkları ,arabalarını çalıştırmaya çalışan babalar ,dua eden kadınlardır.

    hala sağlam arabaya sahip olduğunu görüp daha emniyetli olduğu düşünülen yerlere doğru yola çıkmaktır, bütün bir geceyi ve sabahı radyo dinleyerek geçirmek ,yere düşmüşcesine yakın yıldızları seyretmek ,kayan yıldızları saymak , başedemeyeceğini anlayıp yarım bırakmak ve dudakları hiç kapatmaksızın içten ve sessiz dua etmektir.

    artık evine giremeyecek olduğunu bilmektir 17 ağustos, geçici bir süre de olsa yıldızların altında geçirilmiş bir kaç geceden sonra bir çadır kurup 30 kişi aynı çadırı başa çatı olarak kabullenmek ve buna şükretmektir, hat safhadaki böcek korkusuna rağmen bir köyün çiçekli böcekli tarlasına kurulmuş o çadırda * yaşayabilmektir.

    duyulan ölüm haberleri üzerine yakın hiçbir arkraba ve arkadaşını kaybetmemiş olmaya şükretmek, önceden sorun ettiği ufak tefek şeylere hayret etmektir.

    üzerinden yıllar geçse de her elektrik kesilişinde başını iki elinin arasına alıp, baba diye bağırıp yere çokmektir. 17 ağustos sadece 45 saniyedir. bir ömür aklınızdan çıkaramayacağınız, kısacık ama yaşananları hatırlayınca çok uzun bir süreymiş gibi gelen 45 saniye ve tüm yaşananlar bu bitmek bilmeyen 45 saniyelik sürede yaşanmıştır.
    8 ...
  40. 87.
  41. yaşayanlar için atlatması çok zor bir psikoloji. araştırma sonuçları büyük deprem yaşayanların depremin etkisinden 30-40 yıl arası tam olarak kurtulamadığını gösteriyor..
    o günlerde bu araştırmayı okuduğumda 'ulen ne olcak bikaç haftaya bişey kalmaz, hayat eskisi gibi devam eder' diyordum..
    ancak aradan geçen 10 yıl, dile kolay 10 yıl hiçbir şeyi unutturmadı, korkarım unutturmayacakta..
    ne zaman ufak bir sallantı olsa, koltuk herhangi bi sebepten oynasa, ampulde hafif bi sallanma görsem aynı duygu, aynı korku..
    unutmadık, unutamıyoruz..
    5 ...
  42. 88.
  43. boluda bu depremin yıkıcılığıyla karşılaşmadığım için hala şükrettiğim olaydır.
    2 ...
  44. 89.
  45. bir iddaya göre bu depremi amerikalı'lar yapmıştır. *
    2 ...
  46. 90.
  47. 03:02'de meydana gelen deprem. bugün yine durup dururken aklıma geldi. çok kötüyüm sözlük. marmara'da yaşamıyorum ama bu deprem aklıma geldikçe resmen yıkılıyorum.

    aslında sürekli hatırlamamız gerekir. hatırlamalıyız. deprem unutulduğu zaman geliyor. hazırlıklı olmalıyız.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük