ölenlenlere rahmet diliyorum ama onca yıl geçmiş hala güzel ülkeme yalanlar söyleniyor. 18 bin kişiymiş. çok daha fazla insan oldu bunu biliyoruz hepimiz. resmi makamların bi tarafına girsin bu açıklamalar. ayrıca bi haltmış gibi bugün yıkımına başlanacak binalar varmış. çooook anlamlı cidden, alkışlarsınız artık kameralara gösterirsiniz bakın yıkıyoruz, depreme dayanıklı yapıcaz hem de böyle bir günde yapıyoruz. şak şak şak.. o. çocukları.
Tarihlerden 17.08.1999
Gece yarısını geçmiş, hava o kadar sıcak ki hala balkondayız. Evimizin arka bahçesindeki köpeğimiz huzursuz. Sürekli ağlar gibi sesler çıkarıp, zincirini zorluyor. Bahçeye elimizde fener ile indik babamla. Acaba bir şey mi var bahçede diye baktık ama yok. Babam sinirlenip eve çıktı ve köpek bizi o gece uyutmadı. Gece saat 3 sularında köpeğimiz ulumaya başladı ve nasıl bir güçtür bilemiyorum zincirini kopardı ve sitenin içinde havlayarak koşmaya başladı. Evden yakalamak için çıktım 13 yaşında bir çocuk olarak. Sanki başım dönüyormuş gibi geldi bir an köpeğin peşinden koşarken. Herhalde uykum geldi dedim. Köpeği yakalayıp döndüğümde babam, annem, kardeşim ve komşularımızın da sokakta olduğunu gördüm. Derken elektrikler kesildi. Bütün büyükler çok şiddetli bir depremdi nerede oldu acaba diye düşünüyordu. Aydın' da hissedildiği için bizim aklıma ilk gelen yer Afyon' du. Ertesi gün oldu hala elektrikler kesik. Babam aradı. Bu kesinti hayra alamet değil. Deprem istanbul tarafında oldu sanırım dedi. Evdeki walkmanin radyosundan depremi öğrendik kahvaltıda o gün. Ne ben ne 9 yaşındaki kardeşim duyduklarımızdan hiç bir şey yiyemedik. Hatta çocuk kafasıyla kardeşim "Gidelim anne biz de gidelim, pil gönderelim, ışık yoktur orada karanlıktır" dedi. Akşama elektrikler geldi ama içindeki yaşam ışığı sönen tek biz değildik sanırım televizyonda gördüklerimiz ve duyduklarımızdan sonra. Ateş her eve düştü o gün. Her evde yas, her evde gözyaşı, her evde sessizlik vardı. Allah ölenlere rahmet geride kalanlara sabır versin diyoruz hala. Depremi yaşayan tanıdıklarım var. Gözdem var. O anlatırdı, ben dinlerdim; beraber ağlardık. Çocukluğuna dair üniversiteye giderken yanına aldığı fotoğrafından başkası olmayan bir arkadaşım. Aklıma geldikçe hala gözlerim dolar. "Düşünebiliyor musun, bir anda hiç kimsenin, hiç bir şeyin artık olmadığını aklına getir aklına. Annem, babam, kardeşim... Arabanın radyosundan öğrendikten sonra beni tutamadılar Bursa'da. Dedemle yola çıktık ama Yalova yolu konvoy. 1 metre bile ilerlemiyor arabalar. Dedemle otostop çektik. Sağ olsun biri aldı bizi Adapazarı' na geldik. Her yer yerle bir. Ağlamaktan konuşamıyorum. Evimize koştum. Hiç kimse yok, yıkılmış. Maliyeciler okulun bahçesinde dediler koştum gittim. Bağırmaktan sesim kısıldı artık anne baba diye. Önüme gelen herkese annemi babamı soruyorum. Babamı gördüm önce, üzerinde beyaz bir atlet, kolu mosmor... Sonra anneme götürdü. Sarıldık ama kardeşimi bile soramadım yaşıyor mu diye. Düşünsene ya öldüyse ya enkazda kaldıysa diye düşünüyorum. Eda o zaman çocuk küçücük. Annem anladı sonra kardeşin arabada uyuyor dedi. Eda' nın odasının kapısı kapanmış deprem sırasında babam açabilmek için kapıyı omuzlamış. O kadar ağladım ki anlatamam. O gün ben yeniden doğdum" diye anlatırdı. O günden sonra yatağının karşısına devrilebilecek kitaplık, dolap bile koymadı, kapıyı da tam kapatmadı. Hep aralıktı ya da açık.
Tarihlerden 17.08.1999
O günden sonra herkesin hayatı değişti. Unutmak ne mümkün...
22 yaşındaydım. onca yıl geçmiş hala aynı soruları soruyoruz.
Deprem yönetmeliğimize göre yapılması gereken 4 yıllık bina nasıl domino taşları gibi birbirinin üstüne yıkılmıştı?
Bu binalara deprem kuşağında yaşadığımızı bile bile ruhsat veren belediyeler hayatın faili mechul katilleri değil miydi?
Sonra Gölcük depreminden sonra her gece yatağımın başına koyduğum o çantayı hatırladım.
Neredeydi acaba?
DASK diye bir deprem sigortası vardı; nasıl bir uygulama acaba?
Cep telefonumu her gece yatağımın başına koyup mu uyusam; ne olur ne olmaz acaba?
Evimiz yeterince sağlam mıydı acaba?
Deprem olunca ne yapmalıyız acaba?
iyi de ben bu soruları 99 depreminde de sormuştum.
Bulduğum cevaplar neredeydi acaba?
Yoksa hayatın faili mechul katillerinden biri de ben miydim?
herkesin üzerinden vicdani mastürbasyon yaptığı ve kendini tatmin ettiği tarih. böyle yapacağınıza gidin dilenciye para verin de tatmin olun. gerçekten bu depremde birilerini kaybetmiş birisi eğer acıları üzerinden dikkat çekmek istemiyorsa veya acıları üzerinden övünme payı çıkarmıyorsa bu başlığa hiçbir şey yazmaz. mesela benim bu depremde dayım ve dayımın büyük kızı öldü.yıllardır hiç yazmadım hatırlamamak için. her bu başlığı gördüğümde düşüncesizce bu başlığa yazıp beni yeniden kahredenlere '' sizin tüm sülalenizin enkazdan çıkmış leş halini tek tek sikeyim orospu çocukları '' diyorum.
türkiyenin en can yakan anılarından biridir. Gök kırmızı yer kırmızıydı. Betonların üstünü örttüğü kanı gökyüzü yansıtmıştı adeta. Çok can yandı çok insan ağladı çok yuva yıkıldı..
Hatırlıyorum da 17 Ağustos depremi sonrası şu cümleler kurulmuştu. Gittikçe ahlaksızca yaşayan insanlara Allah' ın gazabıdır. Ocaklar sönerken yine çayını hüpürdeterek konuşan bir güruhtu bunları söyleyen. Biz böyle vicdanlarla bırakıldık bu ülkede. içimizde ki deprem süregelmekte bu yüzden..
Bundan iki yıl önce Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, duble yolları halktan toplanan deprem vergileriyle yaptıklarını itiraf etmişti. Yaklaşık 100 bin insanın hayatını kaybetmesinin beklendiği büyük istanbul depremi gerçekleştiğinde AKP kurmayları acaba halka ne söyleyecek? Kamu kaynaklarını "Kanal istanbul" gibi uyduruk projelere harcamanın planlarını yapanlar ve beklenen deprem için 10 yıldır kılını kıpırdatmayanlar, enkazların altından kurtarın bizi çığlıkları yükseldiğinde hiç utanmayacak mı?
oda arkadaşımın deprem zamanı gölcükte yaşadıklarını her hatırladığımda tüylerim diken diken olur. bende depremde Yalova'daydım ama ne bana ne ailemden birinin başına ufak tefek yaralanmalar halinde hiçbir şey gelmedi. yani şanslı olan ailelerdendik. ama elvan öyle değildi. iki odalı evlerinin tek odasında bulabildikleri ailelerinin ve tanıdıklarının cesetleriyle iki hafta yaşamışlardı. yanyana, aynı evde. hem ölü hem diri. sırf dışarıdaki isimsiz kefensiz bir hiç olarak toprağa verilmiş olan o insanlardan farkları olsun diye.
elvan her gece uyumadan önce gözlerine siyah bi bant geçirirdi, uykuya rahat dalabilmek için. eğer uyurken istemediği bir felaket olurda üzerine bir kolon yıkılırsa, ve göçük altında kalırsa hiçbir şey göremesin diye. göçükten kurtarmak için çabalarken kaybettiği annesini hatırlamamak için. annesinin gözlerini son defa öyle gördüğü için.. o uyumadan ne ben uyuyabilirdim ne elvan'ın gözleri..
14 yıl önce yaşanmış olan garip, komik ve akıllarda hep kalacak olan korku dolu anların yaşandığı gecedir.
deprem denen doğa olayını ilk defa görmüş olan bir nesil yetişti sanırım 14 yıl önce.
o gece askere gitmeden önce son ziyaretleri yapan kuzenimin korkudan balkonu sahil zannederek sahile gidelim orası güvenli olur diye bizi zorla balkona çıkarmak istemesi ve babaannemin bağırarak getirdiği şehadetleri hiçbir zaman unutmayacağım sanırım.
o insanların televizyonda çığlıklarını hatırlıyorum. enkazdan çıkan insanların kireç kalıntıları yüzlerinde, akıllarından geçen belli; ben kurtuldum peki yakınlarım ne haldeler. benimle yaşıt çocukların çırpınışları, ayakları yalın ayak oradan oraya koşarak ağlamaları... orada olan olmayan biraz hatırlayan tüm bünyeleri acıya boğmuştur. bir daha olmaz umarım... bizim canımız yandı.
birde garip bir şekilde 7.5 yetmedi mi diye yazılar yazanlar var, bize yeten tek şey orada devletin bizden kıyım kıyım sakladığı, gölcüğün affet bölgesi olmasın diye 20.000 ölü var dediği fakat hepimizin adı gibi bildiği 100.000 lik can evet yetti. bu insanları ölüme sürükleyen binaları yapan insanların davalarının zaman aşımına uğraması evet, yetti. devletin yine müthiş ilgisizliği evet, yetti. türkiye cumhuriyeti başbakanının olaydan 8 saat sonra haberi duyması evet yetti. ecevit i depremden sonra hemen uyandırmamaları evet yetti... ve son olarak yaşamını yitirenleri saygı ile anıyorum.
"devlet bölgeye yardım için ulaştığında, yurt dışından gelen sivil toplum örgütleri çalışmaya enkazdan can kurtarmaya başlamıştı bile" bu türk halkı hiç bir şeyden çekmedi türk devleti dışında yahudisiymiş ermenisiymiş yunanıymış ingiliziymiş yalan yani...
10 yaşındaydım. düzcedeydik çok sallandık. evimizin balkonuna çıktık. herkes birbirine bakıyor. herkes ne yapacaz diyor. kısa bir süre sonra 12 kasımda bizde 7.2yi yaşadık. göçük altında yangınlar, gelen sesler. arkanızdaki binanın yıkılması toz içinde kalmak. anne babanız sizi arabanın içine koyuyor. araba sürekli sallanıyor. babanız arkadaşlarınız merak ediyor. oysaki birazdan kahvede buluşacaklardı. ama o adam enkazın altındaydı.
2 yaşındayken yaşadığım deprem. Allaha şükür ailemden kimseye bir şey olmamıştı fakat o sarsıntıyı asla unutamayacağım.Allah o gece vefat edenlere rahmet eylesin.
Bugüne dair hatırladıklarım hiç bağım olmamasına rağmen bana büyük bir yürek acısı hissettiriyor. Tamamiyle kilometrelerce uzakta ama içimde hissettim. Bugün tekrar o güne dair videolar ve belgeselleri izledim. Ağlamamak için zor tuttum kendimi.
Bugüne dair hatırladıklarım hiç bağım olmamasına rağmen bana büyük bir yürek acısı hissettiriyor. Tamamiyle kilometrelerce uzakta ama içimde hissettim. Bugün tekrar o güne dair videolar ve belgeselleri izledim. Ağlamamak için zor tuttum kendimi.
deprem olduğu gün didimde tatildeydik. depremle ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum. ama annem bir şey demişti. "normalde tıklım tıklım olan sahilde deprem sabahı 1 kişi bile yoktu"
sonu, en başından yazılmış bir hikaye gibi birşeydir. çürük binaları ve ihmalkarlıkları kastediyorum yani.
her neyse geçen gün arkadaşın biriyle bunun konusu geçti. arkadaş, gizli '7.4 yetmedi mi?'cilerdenmiş meğer... bu demez mi 'insanlar çok azıtmıştı, o yüzden allah da öyle cezalandırdı' diye. kızın oda arkadaşı bile 'yuh seda, saçmalama' diye uyardı. ben de ona o an şu haarp olayını öne sürdüm çenesi kapansın diye. tabi hakkında hiçbir şey bilmediği haarpten konuyu açınca sustu. haarp'e tamamen, körü körüne inanmak saçma geliyor bana ama olmaz diye bişey de yok. yani, kesin haarp yaptı demem ama yapmış olabilirler belki diyebilirim sanırım. öyle ya da böyle sonuçta binlerce can gitti. ruhları şad olsun.