Halbuki krizin etkilediği gelişmiş ülkelerin çoğunda, kamu müdahalesiyle istihdamı artırma, işçi çıkarmalara karşı tedbir alma biçimindeki politikalar tartışılmaya başlanmıştır.
Dünya Bankası son tahminlerinde, gelişmekte olan ülkelerdeki yoksulların sayısına 400 milyon kişi daha eklemiştir.
Kriz bir işsizlik krizine dönüşmektedir.
işsizlerle birlikte, çalışan yoksulların sayısı artmaktadır.
Küresel krizin yanında AKP iktidarının izlediği ekonomik politikalar, emekçi sınıfların çalışma ve yaşam koşullarının daha da kötüleşmesini beraberinde getirmektedir.
Krizin Türkiye de emekçileri teğet geçmediği gün gibi ortadadır.
Ülkemizde krizin etkisi, gün geçtikçe artan yaygın ve kitlesel işten çıkarmalarla en çarpıcı biçimde yaşanmaktadır.
Resmi işsizlik oranı her geçen gün artmakta, kayıtdışı işsizliğin hesabı bile yapılamamaktadır.
Denizli, Bursa, Kocaeli, Gaziantep gibi ucuz emeğe dayalı ihracat merkezlerindeki faaliyetler durma noktasına gelirken, işten çıkarmalarda metal ve tekstil işkolları başı çekmekte, işsizlik, alt ve yan sektörlerde giderek yaygınlaşmaktadır. Hizmetler alanında bankacılık, medya gibi sektörlerden başlayan işten çıkarmalar, turizm, inşaat gibi sektörlerde yaygınlaşarak sürmektedir.
Emekçilerin reel ücretleri ve özellikle asgari ücretin gerçek karşılığı sürekli erimektedir.
Krizin alevleri bazı sektörleri yalarken, tarım sektörü çoktan yanmaya başlamıştır. Krizin tarımdaki gerçek etkisinin yaz aylarından itibaren daha çarpıcı bir biçimde ortaya çıkması beklenmektedir.
Bu nedenle, ekonomide 2008 Temmuz-Eylül aylarında gözlenen yaklaşık sıfır büyümenin, 2009 da daha da daralacağı açıktır.
işsizlik krizine dönüşen kriz, aynı zamanda bir demokratikleşme krizine dönüşmektedir.
Çalışanları yoksullaştırmakla kalmayan kriz, onların eşit, barışçıl ve demokratik bir ülkede yaşama zeminini de tahrip etmektedir. Krizi daha az yara ile atlatabilmek, emekçilerin karar alma mekanizmalarına doğrudan katılımı, toplumsal alanın demokratikleştirilmesi, sorunların çözümünde diyaloğun esas alınmasıyla mümkün olacaktır.
Krizin etkilerini son iki yıldır dalga dalga yaşamaya başlayan emekçiler, çalışma, örgütlenme, iş güvencesi haklarını ve ücretlerini korumak için giderek daha da yaygınlaşan bir eylemlilik içine girmektedir. Grevler, işgaller, mitingler, basın açıklamaları, yürüyüşler ile yaygınlaşan bu direnme eğilimi, emek hareketinde belirgin bir canlanmaya işaret etmektedir.
Her gün ülkemizin bir yerinde, kurumlarımızın alt birimleri il ya da bölgesel bazda omuz omuza yürüyüşler mitingler gerçekleştirmektedir. Bıçak kemiğe dayanmıştır.
ETUC üyesi üç emek örgütü TÜRK iŞ, DiSK, KESK olarak; bu tespitlerden hareketle diğer emek ve meslek örgütleri ile güçlerimizi birleştirerek krize ve krizin yarattığı sonuçlara yönelik EMEK CEPHESi nin sesini ve mücadelesini yükseltmeye kararlıyız.
Acil çalışma ve mücadele programı olarak,
1- Krizin yol açtığı işten çıkarmalara, işyerlerinin kapatılmasına, işsizliğe, pahalılığa ve yapılan zamlara karşı örgütlerimizin verdiği mücadele ortaklaştırılacak ve dayanışma yükseltilecektir.
2- Örgütsüz halk kesimlerinin mücadelesine destek olunacak, onları yalnız bırakmayan bir anlayışla, sorunlarının çözümü için kamuoyu oluşturulacaktır.
3- Yapılan zamlara sessiz kalınmayacak, etkili bir muhalefet ile zamların geri alınması için mücadele verilecektir.
4- illerde ve bölgelerde kurumlarımızın planladıkları etkinlikler birleştirilecek, yerel birimlerimizin ortak etkinliklerine merkezi destek verilecektir.
Örgütlerimizin etkin katılımı, emek ve meslek örgütlerinin aktif desteği ile 15 Şubat 2009 Pazar günü istanbul Kadıköy de "KRiZiN BEDELiNi ÖDEMEYECEĞiZ, iŞSiZLiĞE VE YOKSULLUĞA KARŞI BiRLEŞiK MÜCADELE! EMEK VE DEMOKRASi Mitingi" gerçekleştirilecektir.
işçileri, emekçileri, işsizleri,
Ayın sonunu getiremeyen emeklileri,
Tencere kaynatmakta zorlanan ev kadınlarını,
Geleceği karartılan gençlerimizi, kadınlarımızı,
Yok edilmek istenen çiftçilerimizi ve tarım emekçilerini,
çözüm önerisi olarak makro düşünmeyen platformların iyi niyetli mitingidir.
zira yapılması gerekenler;
- likitite sıkıntısı varken para basmanın karlılığından faydalanmak
- talebi arttırmak için memur ve emekli maaşlarına çok yüksek oranlarda zam yapmak
- yüksek oranda vergi indirimine giderek hem fiyatları düşürmek, hem de talep artışı ile vergi gelirlerini vatandaşa yük olmadan arttırmak.
- sermaye piyasalarında ayrışmayı sağlamak.
- bankalar kanalıyla piyasaları hareketlendirmeyen kredilere daha dolaysız çözümler üretmek.
- faizleri düşürmek.
- kamu harcamalarını sektörel dağılım etkisine göre har vurup harman savurmadan optimal derecede arttırmak.
- paranın dolaşım hızını arttırıcı önlemler almak.
- gümrük birliğinden çıkmak ve ihracatçıyı desteklemek.
- yerli üreticiye ithalata karşı koruma duvarı oluşturmak.
gibi önlemler alınmalıdır. sektörel bazda mikro uyarlamalar düşünülmelidir. akp iktidarı bunların hiçbirini yapmamış, aksine tersini yapmaktadır.
liseli gençsol'un desteğini hiçbir şekilde esirgemeyeceği mitingdir. insanlar sevgilileriyle 14 şubat'ı kutlarken, gençsol miting için hazırlık yapacaktır ve 15 şubat'ta krize ve savaşa karşı kadıköy'de krizin bedelini ödemek istemeyen diğer kişilerle buluşacaktır.
DiSK, KESK, TÜRK-iŞ tarafından düzenlenen miting. miting için sodap'ın bildirisi:
15 Şubat'ta Tüm Gücümüzle Kadıköy'e...
2009 yerel seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde pembe tablolar bir bir önümüze sürülürken, kapitalizmin krizi, hem dünyada hem de ülkemizde etkilerini hissettirmeye devam ediyor. Ardı arkası kesilmeyen zamlar, işten atmalar, ücretsiz izinler, kapanan kepenkler ve yoksullaşan halk... işte kapitalizmin krizinin yarattığı gerçek tablo.
Küresel düzeyde yaşanan tüm bu sorunların kaynağı kapitalizmin bizzat kendisidir. Bedelini ödemesi istenen ise her zaman olduğu gibi yine işçisiyle, işsiziyle, emeklisiyle, esnafıyla, köylüsüyle, öğrencisiyle, kadınıyla bu ülkenin halkıdır. Her ne kadar AKP iktidarı halkla alay edercesine krizin "psikolojik" olduğunu söylese de, kriz bahane edilerek işçiler işlerinden atılmış, zorunlu izne çıkarılmış, gençlerin geleceği karartılmış, çiftçiler ve tarım emekçileri gözden çıkarılmış, mutfakta tencere kaynamaz olmuş ve çok sayıda esnaf iflas etmiştir.Sosyalist Dayanışma Platformu olarak, kapitalizmin yaratmış olduğu bu krizin bedelini ödememek için mücadele edeceğimizi bildiriyoruz. Burjuvazinin ve onların siyasi temsilcilerinin bu krizin faturasını sırtına yıkmak istediği işçilerle, emekçilerle, gençlerle, kadınlarla yoksullarla birlikte fabrikalarda, sokaklarda, alanlarda, varoşlarda direnişi büyüteceğiz.
DiSK, KESK ve TÜRK-iŞ tarafından düzenlenen ve çok sayıda kurum tarafından desteklenen "Krizin Bedelini Ödemeyeceğiz. işsizliğe ve Yoksulluğa Karşı Birleşik Mücadeleye Mitingi"nde de krizi, işsizliği, zamları, yoksulluğu protesto ederek krizin bedelini ödemeyeceğimizi hep bir ağızdan dile getireceğiz.
Halkına iş, aş, huzurlu bir yaşam sağlayamayan bu sistemi meşru görmediğimizi duyuruyor, eşit, özgür ve adaletli bir dünya için sosyalizmde ısrarımızı haykırıyoruz.
Patronlara ve onların hükümetine, kapitalizmin krizini ödemeyi reddettiğimizi göstermek için işçileri, işsizleri, yoksulları, yok sayılanları SODAP saflarında 15 Şubat Pazar günü Kadıköy Mitingi'ne davet ediyoruz.
yağmurun, soğuğun, rüzgarın ve polisin hiçbirimizi engelleyemediği miting. ne yağmur söndürdü içimizdeki ateşi ne de polislerin kızgın bakışı. soğuktan halaylarımızla korunduk, rüzgar işimize geldi bayraklarımızı dalgalandırdık. her grubun attığı farklı birsürü slogana rağmen aynı anda "yaşasın devrimci dayanışma" diye haykırdık, haykırmaya da devam edeceğiz.
türk-metal sendikasının ergenekon'dan tutuklanan başkanları için slogan atması ve diskin de "çeteler halka hesap verecek" diye buna karşılık vermesi sonucu karışan ve amacından sapma noktasına gelen miting.
bugün üyesi olduğum tmmob çatısı altında katıldığım ve türk-iş'e bağlı Türk Metal Sendikasıyla disk'e bağlı Birleşik Metal-iş Sendikası üyeleri arasındaki 15 dakika süren arbede hariç olaysız geçmiş miting. ergenekon davasında tutuklu yargılanan ve ceza alıp almayacağı belli olmayan mustafa özbek için bir bardak suda fırtına koparılmasına üzüldüm. ayrıca komünist grupların taşkınlık yapmadan mitinge katılmasını takdir ettim. mitinge en az 100bin kişi katılmış ve ekonomik krize, çeteleşmeye, sendika ağalarına, darbecilerin * yargılanmamasına ve bölücülüğe karşı herkes hep bir ağızdan haykırmıştır. ancak bu haykırışlar, bunlara karşı bedel ödeme pahasına eyleme dönüştürülmedikçe * etkisiz ve boş laf olarak kalmaya devam edecektir.
mitingi krizin bedelini ödemeyeceğiz değil de ergenekon'dan tutuklu ağaları mustafa özbek'e destek mitingine çevirmek isteyen türk metal sendikasının provakasyonuna rağmen coşku ile sonlanan miting.
konu hakkında birleşik metal iş'in açıklaması aşağıdaki linkten okunabilir.
medyanın çıkan olayları çok fazla abarttığı miting. olay çıkmış mıdır çıkmıştır, ama bu olay bütün mitingi etkilememiştir. en fazla olayın etrafındaki kişiler zarer görmüştür. ki anladığım kadarıyla meydandaki çoğu kişinin ne olduğundan, neden olduğundan haberi bile yoktu. olayı çıkaranlar utanmalıdır çünkü amaçlarına ulaşamamış, mitingimizi mahvedememiş ve coşkumuza engel olamamışlardır.