bugün

Türk kökenli kişiler dışında her ırka mensup Türk vatanaşının çağırıldığı yine kürtlerin maduriyet psikolojisi içine soktukları bir konferans olmuştur. Madem Türkiyenin sorunudur tüm etnik grupların sorunudur neden bir tek türk kökenli kişi çağırılmamıştır? Neden bir tek doğuda görev yapmış askere söz verilmemiştir?

PKK kamplarına kadar gidip Türkiye adına görüşmeler yapan aydın denilen ancak karanlığın kör kuyusu olan kişilerin yine ülke gündemini karıştırmak için mesnetsiz kelimeler kullandığı iç huzuru kaçıracak bir konferanstır kanımca. Barış olsun demek yetmez barışı engelleyecek cümlelerde kurmamak gerekirdi ancak amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan kişilerin katılım gösterdiği bir konferans olması dolayısıyla adı güzel ama içi boş bir konferans olmuştur.

barışı herkes istemektedr ama barış istiyoruz denilip ayrımcılık yaparak kendi topraklarında toprak sahibi milletin mensuplarını dışlayarak yapılan konferansın objektifliğinden şüphe edilir.
kamusal alanda kürtçenin kullanılması serbest bırakılsın, anayasa değişsin gibi tekliflerin sunulduğu konferanstır.

işte ben bu ülkede bunu anlamıyorum %95 in müslaman olduğu bir ülkede müslümanların başını kapaması sorun oluyor. sadece başı kapalılar destek oluyor kendilerine. %20 si kürt iken se neredeyse tüm türkiye kürtlerin yanında.. ben bir şey anlamadım ama neyse..
cumhurbaşkanı, başbakan, tbmm başkanı, muhalefet partisi konumundaki chp genel başkanı ve diğer siyasi parti baskanlarının ve milletvekillerinin davet edildiği fakat ilgi göstermedikleri konferans olup kolluk kuvvetlerinin de kameraman özentisi içinde düzelenen bu konferansa teşrif ettikleri bilinmektedir.

konferansın siyasi sonuç bildirgesi;

*Kürt sorunu 'şiddet ve terörizm sorunu' olarak adlandırılmaktan vazgeçilmelidir.

*Silahlı çatışmaların karşılıklı olarak acilen durdurulması, sivil çözümlerin üretilebilmesi için zaman kazanılmasına ve zemin hazırlanmasına olanak verecektir. Ateşkesin kalıcılaşması, şiddetsizlik ortamının sürekli hale getirilmesi, barış çalışmalarının başarı kazanmasını mümkün kılacaktır. Bizatihi bu kapsam da bir toplantının yapılması bile ateşkesin yaratığı olumlu iklim sayesindedir.

*Barış dilde başlatılmalı; ötekileştirici, yabancılaştırıcı ve düşmanlaştırıcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili, şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır. Siyasette soy mensubiyetine dayandırılan milliyetçi söylem ve özcü yaklaşımlar, karşıtını da doğurmakta, yurttaşlar arasındaki güven ve birlik ortamının oluşmasına zarar vermektedir.

*Kürtlerin siyasal alanın aktif özneleri olabilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Bunun için;

*Bugünkü yüksek seçim barajı, adil temsilin önünde bir engel olmaktan çıkarılmalıdır.

*Siyasi partilerin faaliyetlerini kısıtlayıcı ve yasaklayıcı tüm yasal engeller kaldırılmalı, demokrasinin ve siyasal alanın tesisinde bağımsız ve etkin bir rol oynamalarının yolunu açacak yeni bir siyasi partiler yasası çıkarılmalıdır.

*Yerinden yönetimin yolu açılmalı, böylelikle temsil ve katılımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.

*Toplumun, tüm unsurlarıyla müzakerelere katılabileceği ve çeşitli çözüm önerileri geliştirebileceği özgürlükçü ve barışçıl bir siyasal iklimin oluşturulmasına çalışılmalıdır.

*Kürtlerin siyasal temsilcileri ve partileri, barışın tesisi sürecinde her düzeyde meşru ve gerçek muhataplar olarak kabul görmelidir.

*Birlikte yaşama iradesinin bir ifadesi olarak; dışlayıcı tanımlardan ayıklanmış bir ortak siyasal kimliğin oluşmasını sağlayacak şekilde bütün yurttaşların hukuksal eşitliğini ve özgürlüğünü güvence altına alan ve onları eşit haklar ve sorumluluklar ile donatan yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

*Barışın inşa edilmesinde, çatışmalarda evlatlarını kaybetmiş anaların oluşturacakları ortak bir komisyon, barış çabalarımızı çok güçlendirecektir.

*Kadınların her düzeyde sivil, resmi ve siyasi kurum ve kurullarda yer almalarının önündeki tüm yasal ve fiili engeller kaldırılmaya çalışılmalıdır.

*Toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katılımı sağlayacak, planlanmış ve kamuoyu vicdanını rencide etmeyecek bir siyasi af veya demokratik katılım programı yürürlüğe konmalıdır.

*Olağanüstü hal rejiminin tüm izleri silinmeli ve olağan şartların ve hukukun geçerli olduğu bir yaşam biçimine geçilmelidir. Bunun için;

*Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, suçlu resmi görevliler korunmamalı, adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmalıdır.

*Koruculuk sistemi kaldırılmalı, korucular sosyal güvenceleri ile birlikte başka istihdam alanlarına kaydırılmalıdır.

*Zorunlu göçün neden olduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik tüm yıkımların etkilerini giderecek önlem alınmalıdır.