2 yılda sakarya meydan muharebesi'ndeki insan kadar vatandaşımız öldüğünden*,
karşı çıkanların veya laf edenlerin bir kez daha düşünmelerini gerektirecek hadisedir.
son zamanlarda duvar diplerinde yetişen aciz, basiretsiz, bir kısım sefil türk gencinin, konuşmasını ayakta alkışladıği bir cuntacının*, ülkesinin kapılarını sonuna kadar a.b.d.'ye ve mandaya açtığı tarihtir 12 eylül 80...
işkencelerle, tecavüzlerle, kaza süsü verilmiş ölümlerle ve idamlarla geçirilecek bir dönemin başlangıç tarihidir 12 eylül 80...
evlerinde silah olanların değil, kitap olanların götürüldüğü tarihtir 12 eylül 80...
ne amaçla yapıldığı belli olmasına rağmen yine de her ne hikmetse tüm olayları bıçak gibi bir günde kesip atan , demokratik ülke seviyesinde bir level daha geri düşmemize neden olan özgürlük ve kendini ifade yeteneğini ortadan kaldıran , bu günkü genç yozlaşmış nesilin öncüsü uygulamalara sahip olmamızı sağlayan , elimizi belimizi her şeyimizi imf ye bağlamamıza neden olan hükümetleri ortaya çıkaran , türkiye'nin iyi yada kötü geleceğine ciddi bir darbe vurmuş baskı ve askeri diktatörlük günüdür.
not: kayıp insanların akıbetini hiç söylemiyorum bile.
(bkz: yargılansınlar netekim)
ideolojilerin insan doğasına olumsuz etkisine net ve sevimsiz bir örnektir. aynı sokağı paylaşamayan, dışarı çıkamayan ve birbirlerini gördüklerinde selamlaşmak yerine birbirine ateş edenlerin türemesine sebep olmuştur. aynı dönemde insanlar, yeni taşındıkları bir şehirde hem tercüman hem hürriyet gazetesi alarak ideolojilerini saklama yolunu seçerdi. amerikalı yazar harriet beecher stowe' yi haklı çıkaran zamandır: ' ideolojiler bizi ayırır, düşler ve kabuslar birleştirir. '
yaşanan tüm can sıkıcı olaylara rağmen, pekçok aşk hikayesinin ortaya çıktığı, hazin ayrılıkların, heyecanlı koşturmacaların yaşandığı; hakkında onlarca roman, sinema, müzik eserleri verilen zorlu dönemin en önemli tarihidir. bir milenyum genci olarak, sırasında yetişkin olarak yaşamış olmayı zaman zaman hayal ettiğim tarihtir. işte böyle garip bir fantaziyi bende uyandıran eserlerden biri:
ezginin günlüğü
1980
**
sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
yokluğun ah yol yol olsa uzasa unutmam seni
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri
gitme gitme el olursun sevdiğim
incitir beni
akşam vakti sardı yine hüzünler
kalbim yangın yeri
gel kurtar beni senden
akşam vakti dolaştım sokaklarda
yırtık bir afiş
seni gördüm duvarda
hakkında çuval dolusu komplo teorileri üretilmiş ve bu kadar komplonun arasında asıl gerçeğin anlaşılamadığı, birileri mi yaptırdı, birileri mi yaptı gerçeğinin henüz bilinmediği darbe, ihtilal. üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala yapılması gerekli miydi, gerekli değilmiydi tartışmalarının devam ettiği tarihi bir gerçek. 1961 anayasasının özelliklerinden bir tanesi birey temeline oturtulmaya çalışılmış yani temel hak ve özgürlüklerin artırıldığı bir anayasa olmasıydı. bu durum bir ölçüde fikirlerin beyinlerde değil sokaklarda çatışmasına yol açtı. sonrasında gelen tutuklamalar, geniş kapsamlı 1974 affı, ve sonrasında yine anarşi ve terör ortamı, hangi zümreye mensup olursa olsun ölen insanlar. ve en nihayetinde 1980 ihtilali. normlar hiyerarşisinde, uygulamaların kanundan üstün olduğu süreç, ihtilallerin en önemli özelliklerindendir. şimdiki anayasamız, devlet temelli bir anayasadır ki, bu da özgürlüklerin 61 anayasasına nazaran daha kısıtlı olması anlamına gelir. belki de üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala ihtilalin getirmiş olduğu anayasayı kullanıyor olmamızdan ötürü, halen 1980 ihtilali tartışılmaktadır ve tartışılmaya devam edecektir.
günümüz gençliginin tüm köklerinden kopmasına ve yav$aklasmasına neden olan hadise.
ülkeyi 100 yıl geri götüren ve bu ülkenin aydınlarının ı$ıgını söndüren utanç duyulan tarih. hatırlanması, çıkarımlar yapılması ve ders alınması gereken tarih.
27 mayıs darbesiyle birlikte ülkedeki gerici/liberal grupların siyasetten uzak kalmasına dayanamayan küresel kuvvetlerin yardımıyla yapılan darbedir. 27 Mayıs darbesini savunuyor muyuz? Hayır! Herhangi bir müdahaleyi savunuyor muyuz? Hayır! 12 eylül 1980 sonrasında idamlara alkış tutan, televizyonlarda kimin eli kimin götünde programları izleyen, üniversiteleri bir orgazm ve kocaman hamburger araçları olarak gören, hayatı boyunca 3. bir şahsın hayatını düşünmeyen, her türlü farklı düşüncenin şiddetle ortada kaldırılmasını çare olarak gören, mayfa babalarına, güce tapınan, dünya, türk, anadolu klasiklerinden uzak, diye düşünüyorum cümle sonlarına sahip, okumasa da kitabını alıp sevdiği yazarlara sahip, kendine olan güveni sıfırlanmış, üretime karşı satın almayı ve kredileri benimsemiş, laiklik-şeriat çatışması zokasını yutmuş, parti liderlerine dağıttıkları hediye ölçüsünde oy veren, oy verdiği partinin programını bir kerecik olsun bilmeyen, sosyal demokratlığı büyük solculuk zanneden, tepkisiz, alışmış, kendi fikirleri televizyonun ekran ölçüsü ve kanal alma gücüyle sınırlı olan, işçi-köylü yerine halkların özgürlüğü zokasını yutmuş sözüm ona sosyalist partileri olan, 5 yıl önce ana avrat söverek hapisaneye gönderdiği hemşerisi iş adamını geri dönüşünde bir iş bulabilme umuduyla davul-zurna ve kurban merasimleriyle karşılayacak kadar bencil, iyi bir geleceği; güzel bir araba, bol paralı bir iş ve taş gibi hatunlar olarak özetleyen, zamanın en revizyonist gazetesi cumhuriyeti en koyu marksist gazete zanneden, sırf dinine bağlı diye insanları bir numaralı adam olarak gören, akşam rakı içip sabah bayram namazına camiye gidecek kadar geniş görüşlü, hangi ünlünün kiminle nerede ne bok yediğini merak eden, akşam haberlerinde deprem haberinden sonra hayvanat bahçesinde sevişen pandaları izleyebilecek kadar entellektüel, yatarken bile takımının forma renklerinde pijama giyen, arabasını arkadaşı olarak gören, her gördüğü sakallıya dede diyen, yazarların en iyi oylanan ve en kötü oylanan entrylerini aynı başlıklar haline sokan düşünce sistemine sahip, yabancı dil eğitimini yabancı dilde eğitim haline sokan, urfadan gelip kebapçı açan yurdum insanının dükkanının ismini keb-up koyduğu, kopyala yapıştır, çevir-cilala-bastır mantığıyla çalışan yazarları olan, memet ali bey neöölüür diye yalvarttırılan, yalvarma kültürüne sahip, üniversite profesörlerinin alanı dışındaki diğer bilim dalıyla dalga geçtiği bir topluma sahip olduk. Ne olur Kenan Evren denen zatı alkışlayan gençleri hor görmeyin. Zira onların gözlerinin önünde kocaman bir perde vardır.Kısa bir süre içinde de kalkmayacağı malumdur...
Sanıldığının aksine sola değil demokrasiye ve dolayısı ile halka yapılmış olan darbedir. Darbeci paşalardan Bedrettin Demirel, darbeyi bir sene önce yapacaktık fakat olaylar artsın halk darbeyi kabul etsin diye 1 sene bekledik diyebilmiştir. Netekim darbe sonrası zaten sadece adı olan demokrasinin adıda gitmiş ruhuna el fatiha okunmuştur. Velakin beni asıl dehşete düşüren ise bir belgeselde Kenan Evrenin ayrımcılık olmasın diye arada ülkücüde asıyorduk demesidir. Tavuk mu kesiyorsun netekim?
Baştada söylediğim gibi darbe sadece sola yapılmamıştır. Netekim o dönem yamulmuyorsam diyanet işleri başkanlığına getirilen Süleyman Ateşinde desteğiyle namaz vakitleri dahi değiştirilmiş, akşam rakısını içer sabah namazını kılar laik atatürkçü dindar dinini Kurandan öğrenen entelektüel müslümanlar tam gazla yetiştirilmeye başlanmıştır.Bunun gibi belki çok örnek verilebilir fakat yeter bu kadar netekim..
ülkücü açıdan yorumlanacak olursa yalnızca piyonları mahkum edip, fikirlerini yaşatmış olan darbedir. ülkedeki kapitalist sermaye gücünü artırmak bu darbeye başvurmuştur. ve bu darbe sonucu ülkücülerin fikirleri iktidara gelmiştir. zaten bunu kendileri de söylemiştir: "kendimiz burdayız(hapishane) fakat fikirlerimiz iktidarda." bu darbede olan yalnızca halka olmuştur.
darbeci generallerin "Sağdan bir tane soldan bir tane asalım " sözleri durumun vehametini çarşaf gibi gözler önüne sererken, darbecilerin mantalitesini belli etmesi açısından, tarihe altın harflerle yazılmıştır...
Ülkemizde yaşanan üç darbeden en ağırın geçtiği tarih. Bu darbenin sonunda birçok kişi işkence maduru olmuş ve idamla yargılanmış.Bir okadar insan da kaybolmuştur...
hala hakkında kitapların yazıldığı, filmlerin yapıldığı, 26 yıl geçmesine rağmen unulmayan ve unutulmaması da gereken, tek bir kimlik oluşturma amacıyla yapılmış faşist, insanlık dışı darbenin yapıldığı tarih.
bir adam karısı ve 3 yaşındaki çocuğu ile beraber evinde oturuyor. küçüklüğünde yapmadığı iş kalmamış, tek gayesi dürüst olmak ve ailesini geçindirmek olan, dönemin etkin fikirlerinden etkilenmiş bir adam. kapı çalınıyor. içeri giriyorlar. "sorun nedir" demeden evi arıyorlar. bir kaç dergi* buluyorlar. nüfus kimliğine bakıyorlar. "diyarbakırlı" . o noktada kopuyor olay. "anne babamı nereye götürüyorlar?" sesi duyuluyor bir taraftan. o ve onun gibi binlercesi..
önce götürüyorlar adamı manisa işkence evine. çırılçıplak soyuyorlar adamı. aklınıza gelebilecek en iğrenç şeyleri yapıyorlar. "neden?" diye haykırıyor adam? sebep; polsi tek şey diyor "tüm kürtler ibnedir!". neden diyor adam? "solcusun!" işkence yapılıyor daha fazla. insanların düşüncelerinden korkuyorlar. ezelden beri yaptıkları şeyi yapıyorlar, düşünceyi güç ile, silah ile, zorbalık ile bastırıyorlar. bu işlerin böyle yapıldığını sanıyorlar.
sonra adamı alıp diyarbakır a hapisaneye yolluyorlar. 400 kişilik hapishanede 3000 kişi kalıyorlar. solcular ve kürtler. onlara göre o dönemde insanların en çok korkması gereken iki şey. insanlar çıldırıyor burda. aklıma geliyor 2. dünya savaşında yahudilere yapılan işkenceler.. bir polis ölüyor hapisanede, 7 kişi birden üstleniyor suçu. sebep? insanlar işkenceden kurtulmak istiyor artık. üstlenmek istiyor polis in faili meçhul ölümünü. 12 eylül ağzına sıçıyor işte bu insanların hayatlarına.
işte pkk. neden? niye yıllar boyunca bu millet ile beraber yemiş, beraber uyumuş bir millet şimdi dağlara çıkıyor? niçin?
çok belli değil mi cevabı? sizce bir canavar kendi kendine mi uyandırılır? onu birileri dürtmeden neden katliam a başlar? 12 eylül ün belki de en acı sonucu pkk dır. o dönemde organizasyon seviyesi en alt seviyede olan bu örgütün 1990 lardaki azılı hareketlerinin temelidir bu darbe. en son görmüştük nu nesilin çocuklarını, abbas güçlü nün "genç bakışında", o kenan evren i ayakta alkışlayan gençleri. analarının babalarının düşüncelerini hiçe sayarak, 1 dirhem bile utanmadan, saygısızca alkışlarla toprağa gömen gençleri.
ki o düşüncelerini yok ettikleri insanların oğlusunuz. ki annelerinizin babalarınızın sicillerinde hala yazıyo emin olun siz her ne kadar göremesiniz de "bu bir kürt! olsa da olur olmasa da!" "bu bir solcu, istediğinizi yapın, hayatı zorlaştırın onun için."
"geberse de olur gebermese de!"
bu darbe şunun anlaşılmasına sebebiyet vermiştir. türkiye nin aslında en çok korkması gereken ordu ve polis tir en güvenmesi gereken değil. çünkü bu ülkede tek suçun düşünce özgürlüğü olduğunu biliyoruz. evet, düşündüğünüz anda var değilsiniz, artık yoksunuz. çünkü her daim sizin düşüncelerinizden korkan insanlar olucak. birileri sizin düşüncelerinizi yok etmelerine kimse ses çıkarmayacak. uyuşturucu yedi bitirdi diyoruz kendimizi. ama gümrükten kamyonlarca eroin i sırf satış amaçlı taşıyan polisleri unutuyoruz. bir gece canı sıkılıp da fahişeleri sokaktan toplayan, sonra da "bize verin! yoksa tüm geceniz nezarette geçer" deyip de fahişlelerden bile çıkar sağlayan adamları unutuyoruz. hrant dink suikast ınan sonra "ortala hoca ortala! arkasındaki "vatan toprağı kutsaldır" yazısı da çıksın" diyen jandarmayı unutuyoruz; ki bu öyle bir olay ki başka bir ülkede olsa bir hükümetin düşmesine sebebiyet verecek bir olay. duyarlı bir toplum un, o ülkenin dışişleri, içişleri başbakan vs vs sini bırakmayacağı bir olay. ama öyle bir ülkede yaşlıyoruz ki şu anda, malatyaspor un bir maçta sırf hrant dink malatyalı diye "ermeni malatya" sloganı atan insanları görüyoruz. trabzonspor maçında "ayağa kalkmayan ermeni!" sloganı atan insanları görüyorz, bir allahın kulu çıkıp da susturmuyor bunları.
vatan - millet - sakarya ve bu üçlemeden çıkar sağlayan insanlar. .... fason milliyetçilik... baba oğul kurtuluş savaşına gidip de 7 sene sonra sadece oğul akli dengesini yitirmiş bir şekilde döndüğü savaştan, hala vatan - millet - sakarya edebiyatı ile ceplerini dolduran insanlar.. 12 eylül ün tohumları.. bu ülkenin görebileceği en kötü insanlar. ne yobazı ne kürdü ne ermenisi. işte içimizdeki irlandalılar...
türkiye'nin gelişim takviminde saatlerin yirmi yıl geriye alındıgı zamana tekabül eder.an itibariyle dunya tarihinde 1987 leri yaşamamıza neden olmuş darbedir.
30 yaşında Mamak Cezaevi'ne giren TRT çocuk programcısı Meral Bekar'ın cezaevi müdürü Albay R.T.'den duyduğu sözler ve darbecilerin ruh hali...
"Herkesi "ölü balık gözü" gibi bakar hale getirdik. Ama kadın tutuklularda ne varsa bunu yapamadık. Belki kadınların ay hali var ve bunun öncesinde sinirli oluyorlar. O yüzden de böyle davranıyorlar."
12 eylül 1980 darbesi,kendinden 2 yıl sonra yapılan anayasasıyla ve toptan kendisiyle akıllara zarar bir darbedir,60 darbesiyle ve anayasasıyla (detay için (bkz: #1506641)) demokratik hatta bütünüyle siyasi anlamda hiçbir ilgisi yoktur.
80 darbesinde mgk'nın tüm amacı iktidarı tek elde,kendi elinde toplamak ve halkı kendi baskıcı yöntemleriyle yönetmekti.bu darbede, düşünülen halk değil, yalnızca yönetmek için ele geçen fırsattı.
bu darbe, sonuçta devleti şimdiki malum haline getirdi ve gerek anayasasıyla,gerek kendinden sonra gelecek iktidarlara verdiği cesaretle devleti ortaokullardaki tanımla "gelişmekte olan ülke" statüsünden "gelişmemiş ülke" statüsüne getirdi.
şimdiyse, kişilerin amacı malum kişinin ellerini,kulaklarını filan kesip kendi haline bırakmak, duvarlara çarparken onu izleyip gülmektir.
benimse en büyük dileğim; allah, iktidar hevesi gözünü kör etmiş ve sırf hırsları uğruna halka bütün bu ölümleri,işkenceleri yaşatan bu zavallı insanlara akıl fikir versin!