bugün

şüphesiz sinema tarihinin en büyük filmlerinden biridir 12 kızgın adam. baştan sonra tek bir odada geçen ve enfes diyalogları ile inanılmaz kurgulanmış film, 12 tane adamın bir çocuğun suçlu olup-olmamasına karar veriş öyküsünü anlatıyor.

neticede çocuğun suçlu olup olmayışının hiçbir önemi yoktur. önemli olan şey insanların kendi hayatlarında edindikleri *tecrübelerin onları başka konularda ne derece ön yargılı yaptığıdır. bir çocuğun suçlu olup olmayışına karar verirken hiç düşünmeden kendi hayatlarında yaşadıkları olumsuzluklardan ötürü önyargıyla karar verebiliyor olmalarıdır. kısaca kendi hayatlarının hıncını çocuktan çıkartmak istemeleridir.

bir filmi izlerken 'ne' sorusunu değil de, benim gibi 'nasıl' sorusunu soranlardansanız, kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
"sinema nedir?" sorusunun karşılığı olarak izlettirilip "sinema budur" denebilecek, her zaman izlediğim en iyi filmler listesinde bir numarada kalacak, tüm oyuncuların devleştiği, tek mekanda geçen, henry fonda'nın tavırlarından ve tartışma tekniklerinden ders alınması gereken, 57 model mustang tadında 57 yılına ait siyah beyaz film.
Eğitim Bilimine Giriş dersinde izletmilerdi. 12 insan bir oda ve kimse kimsenin adını bilmiyor sadece numaralarla hitap ediyorlar* iyi bir yöntemdi.
1957 diye burun kıvırılmaması gereken ve dikkatle izlenilmesi gereken nefis bir film . bunun yazılı halini lisedeyken ingilizce dersinde işlemiştik . ders falandı hoca kastırmıştı ama gene de çok eğlenceliydi .
sidney lumet yapımı müthiş bir film.diyalog ağırlıklı filmlerden hoşlananların kesilikle izlemesi gerekmektedir.henry fonda mükemmel bir oyunculuk sergilemiştir.filmdeki oyunculardan sadece 5. jüri rolündeki jack klugman şuan hayattadır.o da 87 yaşındadır malesef.
"Ne bulurlar 50 yıllık filmlerde de dünyanın en iyi 250 filmi (IMDb top250) arasına sokarlar bu filmleri anlamıyorum ki?" diyen herkesi düşüncelerini aksi yöne çevirmeleri için ikna edebileceğiniz filmlerden birisi bu. Bu filmle alacağınız tadı The Man From Earth'ten de almak mümkün. Bir odada geçen bir film kendine ne kadar bağlayabilir ki izleyiciyi sorusunun cevabı iki film de. Müthiş diyaloglar, çoğunluğun (sürü psikolojisi) kararının demokrasi/adalet demek olmadığını size gösterecek mutlaka izlenesi bir film bu...
"yahu bu kadar da iyi film yapılmaz ki" der insan bu filmi görünce. tahmin edilebilir sonlara ancak bu kadar güzel erişilebilir, bu sebeple sonuca değil sürece dayalı film. herkesin izlemesi gereken bir başyapıt, önyargılar ve çeşitli insan davranışları üzerine muhteşem bir tespit. söz konusu olay tek mekanda geçer, müzik yoktur. 12 amcanın tartışmaları, tavırları, atarlanmaları, mimikleri, jestleri öylesine detaylıdır; konu öylesine sürükleyicidir ki insan kendini alamadan izler.

--spoiler--
film bir mahkemede 12 jüri üyesinin verecekleri kararla, cinayet suçunu işlediği delillere bakınca gün gibi ortada olan bir çocuğu ölüme gönderme/göndermeme hikayesidir. söz konusu çocuğun babasını sustalı bıçakla öldürdüğü iddia edilir. kanıtlar ise bir kenar mahallede konumlanmış cinayet mahalinin alt katındaki yaşlı bir adamın, çocuğun babasına "seni öldüreceğim" diye bağırmasını duyduğunu ileri sürerek tanıklık etmesi, gene cinayet mahalinin karşısında oturan bir kadının cinayet vaktinde aradan bir banliyö geçerkene, banliyö penceresinden cinayete şahit olmasıdır. 12 jüriden yalnızca biri cinayetin gerçekten işlendiğinden emin olamaz, kanıtları birer birer çürütür, insanları birer birer ikna eder. ancak bu öyle bir ikna ediştir ki, her türlü tartışma durumuna şahit oluruz. çekimserler vardır, kalıplaşmış düşünceler, kenar mahallelere dair önyargılar, kendi düşüncesine destek buldukça zafer kazandığını düşünen duygusal insanlar, hayatlarına belki hiçbir etkisi olmayacak bir tartışmayı hayat memat meselesi haline getirenler, ufacık detaylara dikkat ediyor olmanın bir insanın hayatını kurtarabilecek olması...

bir insanın hayatına son vermekte etkili olacak kocaman bir kararı verirken bile bazı jüriler "bitse de gitsek","vaktimi burda harcamak istemiyorum" gibi sözler sarf ederler. ancak harcadıkları birkaç saat bir çocuğun yıllarını kurtarmıştır belki de, umursamazlıkları yüzümüze çarpar 12 angry men.

insanlardan bir şey öğrenemeyeceğini düşünerek, birileri konuşurken öksürüp tıksıran, kalkıp giden 10 numaralı jürinin "bu kenar mahalle çocukları nasıldır bilirim" tarzı buram buram önyargı kokan konuşması esnasında herkes masadan kalktığında neye uğradığını şaşırır adam. aynı şekilde birçok yerde ağızlarından çıkan söze dikkat etmeyen jüriler laflarını birer birer yerler.

jüri üyeleri birbirlerini hiç tanımamış olsalar da, bu tartışmanın içinde herkes birbirinin ne olduğunu görür. ikna olunca fikir değiştirten adalet duygusu da vardır insanlarda, ikna olmak istemeyen sabit fikirliler de. sabit fikirli olmasak belki ne çok şey kazanırız şu hayatta.

mahkeme çıkışında herkes dağılırken, 9 numaralı detaycı jüri amca, belki de birlikte verdikleri güzel karar sayesinde tanımış olduğu 8 numaralı jüri ile tanışır. "tanıştığımıza memnun oldum" sözünün anlam kazandığı bir sahnedir bu.

bir de herkes düşündüğü şeylere kendi yaşantılarından, gördüklerinden örnekler verir. ne çok ortak yönleri vardır insanlarıni, ne de olsa herkes tecrübeleriyle bilir hayatı.

--spoiler-- **
sadece 12 kişi,küçük bir odada bir masa etrafında,diyalog dolu 2,5 saat ,60 sene önce yapılmış siyah beyaz bir film. sıkıcı mı duruyor? evet ama hayır. hepsi ve daha fazlası için...*
gerçek zamanlı bir filmdir. yani hikayede süre atlaması yoktur, filmin süresi kadar olan zamanı kesintisiz aktarır.
(bkz: 12 angry men)
sadece diyaloglardan ibaret olan ama buna rağmen oldukça sürükleyici olan büyük bir klasik. sonradan çekilmiş versiyonlarıda vardır ama 1957'de çekilen ilk filmin tadı bambaşkadır.
--spoiler--
Latin kökenli bir Amerikalı genç babasını bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle birinci dereceden cinayetle suçlanmaktadır ve mahkeme önüne çıkarılır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, mahkemeye sunduğu savunma oldukça zayıftır ve kurbanın çığlıklarını ve katilin kaçışını duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır, dava kısa sürecek gibi görünmektedir. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir. Jüri üyeleri kararı açıklamak için odalarından döndüklerinde şaşırtıcı olmayan sonuçlar ortaya çıkar: oniki jüri üyesinden onbiri genç adam hakkında "suçlu" hükmünde bulunmuşlardır. Sekiz numaralı jüri üyesi Davis henry fonda "suçsuz" hükmü yönünde oy veren tek üyedir. Davis'in jüri üyelerini kararlarını tekrar düşünmeye ve eldeki kanıtları tekrar değerlendirmeye ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin "suçlu" kararı vermesinin arkasında aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkar.
--spoiler--
esasen bir tiyatro oyunu olan aynı isimle sinemaya uyarlanan bir başyapıttır. bu yüzden tek mekanda geçer ve uzun diyaloglara sahiptir. odanın sıcaklığı gerçekten önemli etmenlerden biridir. filmde amerikan hukuk sistemi ağır bir şekilde eleştirilirken önyargı, vicdan, insan hayatının önemi vb birçok kavram sorgulanıyor.
gurur, önyargı, kibir, umursamazlık, çekingenlik, çoğunlukla hareket etmek ve bunların karşısında vicdan.
bu filmi izlemek için çok geç kalmayın.
farklı mesleklerden 12 takım elbiseli adamın jüri rolünde tek bir masa başında saatlerce küçük bir çocuğun suçlu olup olmadığına dair yaptıkları muhteşem beyin fırtınasıdır.

jürideki 12 kişiden sadece bir tanesi çocuğun masum olduğunu düşünür ve beyin fırtınası başlar işte o anda.

imdb nin top 250 listesinde en beğenilen filimler arasında 7 sıradadır.
önyargılar ve önyargı ile verilen kararlar üzerine insanı güzelce düşürten bir filmdir.
kadıköy anadolu lisesinde ingilizce dersinde gösterilen film . en azından bizim zamanımızda öyleydi .
12 adam ve sadece bir oda kullanılarak yapılan,şimdiki filmleri solda sıfır bırakan başyapıt.iyi film yapmak için neye ihtiyaç duyulduğunu gayet iyi anlatıyor.filme gelince çocuk bence 'guilty'.tipten o anlaşılıyor yani.
siyah beyaz çekilmiş bir film ancak bu kadar sürükleyici olabilir. ötesi yok..
1957'de çekilmiş. of.
siyah-beyaz. off.
tek mekanda geçiyormuş. offf.
aksiyon falan yokmuş, hep konuşuyorlarmış. offff.

imdb'nin listesinde 7. sırada olmasa belki de kimse beni izlemeye ikna edemezdi bu filmi.

bak, nasıl bir ön yargı?

filmin anlattığı şey de bu işte, ön yargı.

izledikten sonra sadece ön yargınızı yıkmış olduğunuz değil, ön yargılarınızı yıkabilmeyi öğrenmiş olduğunuz filmdir bu film.
--spoiler--
filmin sonunda sanığın* gerçekten suçlu olduğu açıklansaydı; imdb de 7 değilde 1 numarada olabileceğini düşündüğüm film.
--spoiler--
--spoiler--
filmin sonunda çocuk suçsuz bulunuyor.
--spoiler--

bu mu abi spoiler anlayışınız?
bak işte bu filmdir.

edit: yalnız bu eksiyi anlamadım gardaş. bi açıklık getirelim bu duruma.
sinema tarihinin gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden.
"bak ben mesaj veriyorum" demeden mesajın âlâsını veren, günümüz dünyasının en girift sorunlarına değinen fevkalade, 1957 yapımı bir film.

ayrıca bir film nasıl tek odada geçip de insanı sıkmaz anlamış değilim. isviçreli bilim adamlarını göreve çağırıyorum.

ayrıca davis* karakterini, kararlı ve mantıklı tutumundan ötürü tebrik etmek istiyorum. valla çok sevdim ben bu adamı.
iy guzel film ama cok hizli gectigine inaniyorum. bu oyunu universitede oynadik ve senaryoyu okuyup sahnede oynayinca cok daha anlasilir ve cok daha vurucu gelmisti bana. bicak sahnesinin ve yasli kadin olayinin tam anlami ile vurgulandigini sanmiyorum. yine de bir saheser.