Güvenlik zafiyetinden kaynaklanan katliamdır. istediği kişi istediği yorumu belirtsin. Orada 2 3 polis olsa o olay yaşanmazdı. Tabii polis halay çekiyor diye saldırmazsa iyi.
Acıyı ve öfkeyi dile getirmeye kelimeler yetmez. Kayıplarımız geri gelmez. Fakat onlar da biliyordu ki, hasret kalınan mutluluk ve refah dolu günlere ulaşmak isteyenlere bu yolda düşmek de vardır. Onlar işçi ve emekçilerin en iyi evlatları olarak siyasi bir mücadele içindeydiler ve karşılaştıkları saldırı da siyasi bir saldırıydı. Bu sebeple siyasi sonuçlar doğacak, mücadele sürekli ve yeni koşullar altında da sürecektir, sürmelidir.
Sınıf mücadelemizin tarihsel, esas hedefi olan burjuvazinin değişik türden grupları bugünkü ortamda hedef şaşırtmak için ''terör saldırısı''ndan, ''dış mihrak''lardan söz ediyor. Amaçları kendi sınıf diktatörlüklerinin failliğini gizlemek, faşizme karşı örgütlü, kesintisiz, militan kitle mücadelesini engellemektir. Bu yüzden toplumu kasıp kavuran ''kim yaptı?'' sorusuna sosyalist anti-faşistler ve ileri işçiler net bir cevap ortaya koymalılar, halkın hedef tahtasına koyulması gerekene karşı bilinçli önderliğini geliştirmeliler.
Peki ne yapmalı? Önceden altını çizdiğim gibi bize ne gözyaşları, ne de pasif-bireysel protesto ve kınamalar, sadece kesintisiz örgütlü ve militan kitle mücadelesi yardım edebilir. Artık sessizliğin buzlarını kırma ve halkın öfkesini işçi sınıfının siyasi ve örgütsel önderliğinde faşizme karşı devrimci bir harekette birleştirme, bunu nefret edilen faşizm üzerinde milyonlarca halkın bir zaferine dönüştürme zamanıdır. Bu noktada başlangıçta siyasi kitle grevi ve mitingleri ile dayanışma eylemleri çok önemlidir. Bunları kotarmak ve işçi cephesinin birliğini ve eylemciliğini yükseltmek için devrimci güçler yoğunlaşmalıdır. Sendikaların ilan ettiği 12-13 Ekim genel grevi ve sonrasındaki hareket bu bağlamda ele alınmalı, işçi kitleleri kucaklayacak, önü alınamaz bir sel haline getirecek şekilde desteklenmeli ve devrimci yönde geliştirilmelidir. Çünkü burjuvazi ve faşist hükümet - çete bloğu boş durmuyor.
Yeni bir devrimci yükseliş kaçınılmazdır ve halka kandan, gözyaşından başka bir şey vermeyen ve veremeyecek olan faşist blok yeniden güçlenen devrim karşısında bir ölüm mahkumudur. Emekçi halkı, en önde de işçi sınıfını nihai toplumsal kurtuluşuna, mutlu ve refah dolu o günlere götürecek olan devrimdir ve bu uğurda toplumsal güçler ve tarih tarafından bizim dileklerimizden bağımsız olarak şekillenen koşullarda kaçınılmaz olarak daha çok kan dökülecektir. Bu göze alınmalıdır. Her şeyden önce, ülkemizde devrimin ve iktidar savaşını kazanmış bir proletaryanın her yönden sosyalizmi kurmaya girişmeden önce, zor gücüyle yok etmesi gereken karşı-devrimci, sosyalizm ve işçi-halk düşmanı yuvalanmalar sadece IŞiD düşünüldüğünde bile görülecektir ki fazlasıyla çeşitlenmekte ve gelişmektedir. Bunların en önemli işlevi de, burjuvazinin ve artıklarının devrime karşı bütünüyle kırılması gereken direncini ve savaşan halkın kurbanlarını artırmak olabilir. Ama bunu en aza indirecek, halkın gördüğü zararı en aza indirecek yine ‘’silahlı işçiler’’in kararlı öncülüğünde devrimin başarısı olacaktır.

''Cellatların döktüğü kan
Bir gün onları boğacak,
Bu kan denizinin ufkundan
Kızıl bir güneş doğacak!''
(Enternasyonal Marşı)
Kahrolsun Faşizm!
Kahrolsun Emeği Sömürenler, Kan Emiciler!
Yaşasın Ekmek, Özgürlük, Adalet!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!
ilk bulgular suruçtaki düzenek ve zamanlama ile paralel olduğu yönünde. Yani işid i gösteriyor. Fakat işid kimin işi? Müslümanlardan başka katlettiği kimse olmayan bu örgütün müslümanlık ile alakası varmıdır? Tabii ki yok. O zaman kimler var arkasında? Bilin bakalım kim?