şirin babanın iksir defterleri "iktidara zarar verecek" gerekçesiyle toplatılırdı,
huysuz şirin her şeye itiraz ettiği için hapse atılırdı,
şirine dekolte giydiği ve zina yaptığı için tutuklanırdı,
şakacı şirin'in yaptığı şakalar tayyip şirin'in hoşuna gitmediği için şaka malzemeleri toplatılırdı,
her seçim öncesi şirin çileği dağıtılırdı,
........
Tarım ürünlerine kota konur,çiftçi şirin yerli şirin çileğini mumla arar,en nihayetinde gargamelin kapısına dayanırdı.
Ressam şirin'in henüz çizmeyi planladığı resimlerin tüm taslaklarına el konurdu.Şirin baba ve bilgiç şirin darbecilikten içeri tıklır,şirinler köyü arazisi 'dost ve müttefik' bir köye satılarak tüm evler yıklırı üzerine alışveriş merkezi dikilir,en büyük hisse de Gargamel'e verilirdi.Şirine hem eğitiminin orrasında henüz bacak kadar veletken başkanın oğluna 'okulundan alınarak' gelin edilir,işi kılıfına uydurmak için de Tabiat Ana kandırılırdı.Madenci şirin madende mahsur kalınca 'kaderi bu' denir akabinde madeni özelleştirilirdi.Aşık şirin zinadan yargılanır,hayalci Şirin de tüm hayallerinden ötürü Silivri'ye gönderilirdi.
şirinler refaha ve özgürlüğe kavuşurdu. kendi değerlerini, gerçek karakterlerini keşfedebilecekleri, kendi potansiyellerini ortaya koyabilecekleri kapitalist bir köyleri olurdu.
ayrıca; kapitalist şirin diye bir şirin çıkar.( bunu kötü sözlükteki hesabımdaki yazımdan aldım. aynı zamanda nickim.)
kapitalist şirin:
ormandan toplanan meyvelerin şirin baba tarafından( şirin baba burada devleti temsil ediyor. ulan bir de devlet ortadan kalkacak diyorsunuz. şirinlerde bile duruyor.) eşit paylaştırılıp paylaştırılmadığı üzerine kuşkuya düşmesi sonucu, şirin babanın cepcilik yaptığını öğrenen şirin. ayrıca biz niye özgür değiliz, neden 'şirin baba' bu kadar otoriter diye düşünür bu şirin..sonra da proudhon'dan esinlenip: 'mülkiyet hırsızlıktır' lafını terso yatırıp:'mülkiyet özgürlüktür' mottosu ile hep pataklanıp dışlanan gözlüklü şirinle ortak olup şirin babayı devirirler. sonra da özgür, insancıl bir toplum kurarlar. böyle işte...
samanyolu tv nin projesiyle önceden hayata geçen bir fikirdir. şirinlerin farklı şekilde seslendirilmesiyle vuku bulmuştur. hatırladığım 2 şey var:
1) hey şirine bacı, şirin baba nerede? -namaza kadar gitti.
2) şirinlerin şu akılda kalan müziği var ya hani lalalallalaa şeklinde sevgi çemberi oluşturuyorlardı; işte o melodi şöyle seslendirilmiş; la ilahe illallah, allahu ekber. *
-şirinlerin çoğu evini geçindiremez halde, bankalara borç batağı içinde kaldığı halde, onlara bir avuç, cipleri ile gezen türbanlı ve badem bıyıklı şirin örnek gösterilerek, ekonominin ne kadar da geliştiği anlatılır, ancak ne ilginçtir ki, o evlerini geçindiremez, borç çamurunda ki bazı şirinler, ağızlarından salya damlayan moron bakışı halinde alkışlar bu açıklamaları.
şirine saçlarını topuz yapıp tepede toplar, kafasına fıstık yeşili satenden türban bağlar, altına da dasdaracık beyaz pantolon ve apartman topuk ayakkabı giyip köyün içinde cipiyle ''dindar dindar'' tur atardı.