öğretilmeyen bilgi kalabalığını ve notla korkutarak dizginlenen öğrencileri ve mezun olunca bir çift tarih, edebiyat, felsefe sohbeti yapmamayan, bilgiyi hayatında kullanamayan, aklını eğitmemiş, okuduğunu anlamayan, görebildiğinden anlam çıkaramayan insanları varsayarsak doğrudur.
düşüncesinde birisi olarak her zaman bu inancımı saklamışımdır. çünkü toplum tarafından taşlanma durumları vardır şükür ki sözlük diye bir yer var her ne kadar çok az kişi yazılanları okusa da okuyan da yine anlamak için okumasa da burada da taşlansak bile kullanılan silah en fazla kelimelerle sınırlı kaldığı için sadece kişinin düşüncesini söylemesi bile yeterli olabiliyor.
neyse konunun felsefesini teğet geçersek eğer, bence bütün öğretmenler kendisini tatmin etmeye çalışan siyasetçilerdir. evet siyasetçilerdir, bu siyasetçilerin özgeçmişlerini okursanız büyük çoğunluğununun öğretmen kökenli olduğunu görürsünüz. üniversite hocası profesör falan filan.
insanın insanı yönetmek istemesi zaten başlı başına bir hastalıktır. umarım gelecekte her birey kendi kendisinin yöneticisi, öğretmeni olacaktır. bunun başka bir çaresi de yoktur. yine ilerde bilim insanları tarafından psikolojik deneylerle bu konunun netleştirileceğine inancı olan biriyim.
kutsal mı değil mi konusunu ilahiyatçı öğretmenlerimize soralım, buyurun.
Ne kadar üzücü, dersleri bittikten sonra öğrencileri için daha verimli olmak için saatlerce emek veren öğretmenlerin emeklerini görmezden gelenler var. Evde bir iki tane çocuğu çekemeyenip, sabah 8 akşam 5 onlarca cocukla uğraşan insanların emeklerine laf edenler var. Günümüzde atanamayan asgarî ucretle haftada 6 gün çalışan ogretmenler var. Toplumda bilginin kıymeti olursa kiymet görür ogretmenler.
bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen hazreti ali,
eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkar öğretmendir diyen mustafa kemal atatürk,
yeryüzünde öğretmenlikten daha şerefli bir meslek tanımıyorum diyen diyojen,
dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez diyen sokrates..
bir düşüncenin değerli olmasını sağlayan şey, düşüncenin kaynağı olan kişinin belirli bir seviyeye gelmiş olmasıdır.
öğretmenlik deyince aklına maaş ve tatilden başka bir kelime gelmeyen insanların böyle bir fikir beyan etmesi gayet doğaldır.
bir insanın güvenini kazanıp, ona ahlak ve bilgi eğitimi vermek dünyanın en zor işidir.
öğretmen gençliği, gençlik geleceği şekillendirir.
gençliğin mevcut hali öğretmenliğe değer vermeyen zihniyetin eseridir.
hepimiz öğrenci olduk. o yüzden şöyle bi hatırlayalım.
-öğretmenle dalga geçmek büyük fors sağlardı.
-arka sıralarda oturup gürültü patırtı yapmak büyük zevkti.
-kopya çekmek çok tatlı ve beleş getirisi olan bişeydi.
bunlar ve daha pek çok şeyi o zamanki ergen ruhumuz sebebiyle yapıyorduk.
bunlar normal bir insanın katlanacağı şeyler değil. bi örnek vereyim. içinizde 3-5 kişinin amirliğini yapmış insanlar vardır. bi düşünün siz iş veriyorsunuz. onlar sizle kafa buluyor, arkanızı döndüğünüzde işleri savsaklıyorsunuz.
ne yapardınız?
işten kovardınız, büyük ihtimalle.
işte öğretmenlikle diğer meslekler arasındaki fark burada başlıyor.
kovamazsınız. katlanmak zorundasınız. yukarıda saydığım o ergen hareketlerini şimdide 50 ile çarpın. hadi sınıfın çoğu efendi diyelim. 10 la çarpın.
ve şimdi söyleyin. öğretmenlik kutsal mı değil mi?
Futbolcuların kramponunu öpen, popçunun imzaladığı albümü yalayan, izlediği dizi karakterine aşık olan ezik orospu çocuğu afik müştemilat infantilist pigmelerin anlayamayacağı kutsallıktır.
Sikik kanepelerinizde dünyayı kurtarıp sistemin çarkına dişli gibi oturup kukla gibi yaşamayı şiar edinmeye devam edin sizden bir bok olmaz.
Sadece öğretmenlik değil, bir insana bir şey öğreten tüm meslek, sanat, a posteriorik unvan ve dalların hepsi kutsidir. Bu bir izci enstitüsü bile olsa, bu bir yüzme eğitmeni de olsa, bu bir ressam, aşçı da olsa içinde birine öğretmekle ilişkilenen her şeyde bu kutsiyet muvaffaktır.
evet kutsaldır. peygamber(sav) ilim öğrenmek müslümanlara farzdır buyurmuş. bir farzın yerine gelmesine vesile oluyorsun.
iyi bir şey öğretiyorsun kalıcı, onlar çevrelerine öğretiyor, onlar diğerlerine, hele bir de öğrencilerin arasından öğretmen çıktı mı yaşadın... sen ölsen bile öğrettiklerin belki kıyamete kadar gidecek ve işini layıkıyla yaptıysan eminim mükafatını alacaksın.
öğretmenler çok fazla tatil yapıyor deyince kızıyorlar hatta benim gibi saygın üniversitelerde akademik kariyer yapmış birine bile trol diyecek kadar saçmalıyorlar.
öğretmenlerin tatillerini gelin beraber hesaplayalım:
1) haftada 2 gün hafta sonu tatili, haftada 2, ayda 8, yılda ise tam 96 gün hafta sonu tatili var bu arkadaşlarımızın.
2) şubatta 15 gün ara tatil. koy 96'nın üzerine 15 daha etti mi 111 gün.
3) haziran'dan 1 hafta, temmuz bütün, ağustos bütün, şöyle böyle eylül'den de 1 hafta yaz tatili nereden baksanız 70 günde oradan desek eder sana 180 gün.
4) bunun 9'ar günlük bayram tatilleri, resmi günlerde yapılan tatiller, kullanılan izinler, 1 mayıstı, 23 nisandı, 29 ekimdi, 30 ağustostu cırtıydı curtuydu şusu busu derken at üzerine 20-25 gün daha al sana yılda 200 gün tatil. tamam 250 demişim biraz abartmışım ama bir öğretmen yılda ortalama 365 gün içinde 200 gün civarında tatil yapıyor. yattığı yerden de vatandaşın vergilerini hoop cebe indiriyor çoğunun bilgisi de akla karayı birbirinden ayıramayacak kadar az. tabi bunu söyleyince suç oluyor.
görevini ve mesleğini layıkıyla yapan herkes saygındır kutsal değildir. kudsiyet: ilahi menşei olan şeydir. yani kutsallık; cenâb-ı hakka mensup ve doğrudan ona bağlı olma; kur'ân gibi. risalet görevi dahi tebliğ olarak nitelendirilmiş ve bir ilahi görev (peygamberlik) olarak tanıtılmıştır. ama hiçbir peygamber kutsal değildir. arada çok fark var.
kutsal allahtan gelen demek. yani siz ancak peygamberlik görevinde olduğu gibi hiçbir ücret almadan allahın dinini tebliğ ediyorsanız ki buna memur ve mezun olan sadece kendisine yetki verilmiş rasih ulemadır, o halde cenabı allahın işini yapıyor olursunuz ki bu durumda kutsal bir göreviniz olabilir. dikkat edin yinede kutsal olan siz değilsiniz sadece göreviniz. ee şimdiki öğretmenler sadece dünyevi konularda insan yetiştirmeye çaba sarfediyor. hemde muhakkak geçimlik bir bedel karşılığında. kudsiyet bunun neresinde?
peygamberler ücret almaz. ücret alıyorsa şayet bu kim olursa olsun dini temsil eden alimlerden olamaz. asla olamaz.
Ufacık çocuklardan ne çekiyorsunuz acaba çok merak ediyorum. Allahtan şantiye şefliği filan yapmıyorsunuz siz her gün bir işci gelip bıçak filan çekse napacaktınız acaba.
Görevini ve mesleğini layıkıyla yapan herkes saygındır kutsal değildir. Kudsiyet: ilahi menşei olan şeydir. Yani Kutsallık; Cenâb-ı Hakka mensup ve doğrudan Ona bağlı olma; Kur'ân gibi. Risalet görevi dahi tebliğ olarak nitelendirilmiş ve bir ilahi görev (peygamberlik) olarak tanıtılmıştır. Ama hiçbir peygamber kutsal değildir. Arada çok fark var.
Kutsal allahtan gelen demek. Yani siz ancak peygamberlik görevinde olduğu gibi hiçbir ücret almadan allahın dinini tebliğ ediyorsanız ki buna memur ve mezun olan sadece kendisine yetki verilmiş rasih ulemadır, o halde cenabı allahın işini yapıyor olursunuz ki bu durumda kutsal bir göreviniz olabilir. Dikkat edin yinede kutsal olan siz değilsiniz sadece göreviniz. Ee şimdiki öğretmenler sadece dünyevi konularda insan yetiştirmeye çaba sarfediyor. Hemde muhakkak geçimlik bir bedel karşılığında. Kudsiyet bunun neresinde?
Peygamberler ücret almaz. Ücret alıyorsa şayet bu kim olursa olsun dini temsil eden alimlerden olamaz. Asla olamaz.
"...365 günün 250'sini tatil yaparak geçirdikleri için..."
Bu nasıl bir aymazlıktır, bu nasıl bir beyin sıçmığıdır.
Böyle düşünen herkesi, lise yıllarını düşünmeye davet ediyorum. Hocalara çektirdiğimiz eziyetleri, dalga geçmelerimizi, atarlarımızı falan.
Ulan en küçüğüyle aranda en az 5 yaş olan insanlar bunlar lise zamanında, yanlış mı?
Millet sanıyor ki anasının babasının avutamadığıyla bebelerle uğraşmak çok kolay. Gel 1 hafta dur o sınıfın içinde, elim götüme kaçsaydı da o entryi yazmasaydım dersin.
Bir de sanılıyor ki öğrenciye tatil olan her gün öğretmene de tatil. Öğretmen dediğin de sonuçta memurdur. Bu cümle yeterli sanırım.
Ulan yine durduk yere trolle cevap verdik ya...
Bizim zamanımızdaydı o kutsallık. Sorduğumuz tüm sorulara (sadece dersle ilgili değil) cevap alabildiğimiz, bize sadece ders anlatmayan her şeyi öğreten öğretmenler zamanındaydı.
Malezyanın başkentini sorduğunuzda ay Malezya ne yeni bi dans akımı mı instagramda diye soran bir coğrafya öğretmenine kimse kutsal dedirtemez bana.
Öğretmenlik benim zamanımda kutsaldı. Her öğretmen gerektiği gibi davranırdı, tüm öğrencilerine örnek olurdu sadece okul saatleri içinde de değildi. Hayatlarının her anında böyleydiler. Şimdi ki öğretmenlere bakınca tüm büyüsünün bozulduğunun farkındayım. Sağolsunlar yeni nesil biraz şey... Imm... Şey işte ya... Şey...
Öğretmrnlik sadece okulda olmaz, parkta da olur, sokakta da olur, bakkal dükkanında da olur. Ama öğretmenliği sadece okulda yaptığın için para alırsın. Bu yüzden kutsaldır. Bir de böyle düşünün.