tanım: bir ucu açık bir ucu kapalı olan sokak türüdür. giriş vardır çıkış yoktur.
bir keresinde bilmediğim bir semtin ara sokaklarında seyir ederken, önümdeki taksi ye olan sonsuz güvenimden kaynaklı girmek zorunda olduğum sokak türüdür. nerden bilebilirdim ki taksicilerinde kaybolabildiğini, çok güvenmiştim sözlük çook...
yıllardır bir çok tiyatroda farklı kimseler tarafından sergileniyor. elbetteki tavsiye ediyorum. oyunun kitabı 1980 yılında yazılmış. 1981de milliyet sanat dergisi-abdi ipekçi ödülüne aday gösterilmiş. kitap olarak fransa ve romanyada yayımlanmış, bulgarcası da yayına hazırlanıyormuş. abd'de de sinema filmi yapmak için koşullar bekleniyormuş. öyle de bir yapıt bu çıkmaz sokak.
işkenceci bir polis ve işkence gören kızın yıllar sonraki hesaplaşmalarını konu ediyor oyun. devrim zamanında komünistlerin gördüğü işkenceleri ve sistemin işleyişini anlatıyor. lenin'e değindirmeleri filan var. ama benim dikkatimi esas çeken, hatta oyunu beğenmeme en sebep, bahsi geçen polisin bir konuşmasıydı. içerik olarak bizim beynimize şunu işledi, devletin el attığı eğitim sistemi öyle ağır dersler, öyle ağır müfredat koyuyor ki, gençler siyasetle ilgilenemiyor. kendi dertlerine düşüyorlar. öyle diyordu polis. aman aman diyordu, kafanızı kaldırmayın ki derslerden, komünist olmayın diyordu.. ki tuncer cücenoğlu tarzı da bu değil mi, toplumsal sorunlar vs'ler..
Tuncer Cücenoğlu'nun yazdığı aslen Yunanistandaki "albaylar cuntası"** döneminde toplumda yaşanan çatışmaları anlatsa da, tam dozunda ülkemizde de olmuş olan 80 askeri darbesi sonunda göz altına alınan kişilerin uğradığı insanlık dışı işkenceleri de konu edinen ve 11 Ekim 2009'a kadar FATiH REŞAT NURi sahnesinde gösterimde olacak olan iBB şehir tiyatrolarındaki oyundan biri.
3 kişilik oyuncu kadrosuyla - ASLI NARCI , ERHAN ÖZÇELIK , HÜMAY GÜLDAĞ - gayet başarılı biçimde "insanlığı" anlatma çabası ön planda. özellikle Hümay Gülbağ'ın canlandırdığı "Angelica" rolü oldukça başarılı. Oyun; darbe sırasında neler yaşandığı, işkence gören kişinin, annesinin onu işkence edilmiş ve hastaneye kaldırılmış halini görmesinden kaynaklanan ölümü üzerine ona işkence eden polisi yıllar sonra sorguya çekmesi üzerine kurgulanmış ve esas olan bedelin ancak demokrasi ile sağlanması gerektiğini anlatmakta.
oyundan aklıma kare kare işleyen bi dialog;
-----y*söyle söyle söyle... günlerce yemeden içmeden sadece tadına sıklıkta baktığım elektriğin ve tekmelerin altında bana sunulan bir tek cümle,
x* suçsuzum, ben sadece bana söylenenleri yaptım,
y* hatırlıyor musun; yanında hep sesini duyduğum biri vardı, "yeter artık, daha fazla yapmayın, kesin" diyen bir adam vardı.
x* işine son verdiler, aç kaldı, sonrada akıl hastanesine yatırdılar.
y* namuslu biri olduğundan, evet.
söylesene bana, işin ne senin?
x* nasıl?
y* devletten neyin karşılığından maaş alıyorsun? ne yapıyorsun sen?
x* düzeni koruyorum.
y* s.ktir. düzeni koruyormuş, sizin düzen dediğiniz yasalarda öngörülen olası bir suçlu olsam bile beni yargı merciine göndermek yerine bomboş bir kağıda yapmadığımız her bi haltı sonrasında futürsuzca yazıp, sadece cenin şeklini alabilecek bi hücrede günlerce tutmanız, sonunda sidik ve yanık et kokusunda arkadaşlarımızın işkencelerini seyrettirip, üstüne ailemize bize neler yaptığınızı yada yapabileceklerinizi göstermek uğruna yanık bir halıya dönen vücudlarımızı göstermekti. sizin sağladığınız o düzenden dolayı artık adet bile olmuyoruummm... kadınlığımı, sevdiğim tek adamı aldın ulan benden. şimdi bir de karşıma geçmiş, "ben emir kuluyum" deyip yaptıklarından muaf mı olabileceğini düşünüyorsun.
bu ülkede sen ve senin gibileri yargılayabilecek bir tek yargı organı var mı?...----
iyi Seyirler..
**yunanistan'da 1960'larda yönetime el koyan sağcı komutanlara ve o dönemdeki yönetime verilen isim.
Bir daha dünyaya gelsem
Yine seni severdim
Beni üzesin diye
Beni deli divane edesin diye
Biliyorum
Sen de bir daha dünyaya gelsen
Yine beni sevmezdin
Kahrımdan öleyim diye
sokaklarda deli gibi top koşturulan dönemlerde en güzel mahalle maçlarının yapıldığı, en güzel saklambaçların oynandığı, en uzun iplerle ip atlanıldığı, ucunun bi yere çıkmadığı için arabaların pek fazla işgal etmediği tenha sokak.
sözleri can arpaç'a ait olan, ışıl yücesoy'un mükemmel yorumuyla defalarca dinlenmeye değer bir şarkıdır. çemberimde gül oya'nın bir bölümünde ışıl yücesoy bu şarkıyı söylemiştir ki o sahne şok edicidir,akılda kalıcıdır...
"en çıplak ağaca asın kalbimi" kısmındaki yükseliş ise; tüylerle dalga geçmektedir.
çıkmaz bir sokaktı aşkımız
çaresiz ayrıldık, köşesinde
yaşlı bir çınar gördü yalnız;
ıslanan kederi gözlerimizde
yapraklar döküldü ardımızdan
bulutlardan yaş, gözlerden yaş...
en çıplak ağaca asıp kalbimi; öldürdün yavaş yavaş...
sıcak bir kumsaldı sevgilim,
başlayış noktası aşkımızın.
beyaz bir tekne oldu sonu.
gittin bir mendil sallamaksızın!
dalgalar götürdü aşkımızı,
kumsalda bir iz bırakmadan.
bir yıldız kaydı her şeyiyle sen
bir şarkı bitti.
anladım;
yelkenleri siyah bir tekneydi sürüklenen...
fecr-i atinin önemli isimlerinden şahabettin süleyman'ın aynı konakta yasayan refika, cavide, makbule isimli üç lezbiyen kadından refika ve makbulenin cavideye ilgi duymaları ve ona sahip olmak için birbirlerine karşı olmadık ihtiraslar içinde oluslarını ve yaptıkları planları işlediği piyesidir.
Bir daha dünyaya gelsem
Yine seni severdim
Beni üzesin diye
Beni deli divane edesin diye
Biliyorum
Sen de bir daha dünyaya gelsen
Yine beni sevmezdin
Kahrımdan öleyim diye
Ülkede terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği Uğur Mumcu kitabı.
the kene nin, 28.02.2004 tarihinde yazdığı şiiridir.
Çıkmaz bir sokaktayım, geri dönüşü olmayan,
Etraf kocaman duvarlarla kaplı, üstünden atlanılmayan,
Gökyüzünde yıldız kalmamış merdiven dayayacak,
Bende derman kalmamış, tünel kazacak..
Duvarlara tırmanmak boşa,
Tünel kazmak boşa,
Geriye dönmek nafile,
En iyisi koşmak son bir umutla..
Ne vardı sanki, hiç girmeseydim bu yola,
Girenlere gülüp geçseydim,
Sıçrasaydım yıldızdan yıldıza,
Kocaman güneşten ufacık aya..
Neyse ki rüyaymış uyandım,
Başımı kaldırıp ufka uzandım,
Yıldız yine yok ama önemli değil,
Onsuz da yaşanırmış anladım..