bugün

entry'ler (16)

pablo martin batalla

Batalla adına açılan fotoğraf sergisi... Bursa'da günün konusu:
http://www.yenieksen.com/...10a-ozel-fotograf-sergisi

nuri kolayli

Başkanlığını uzun süredir yürüttüğü Bursa Gazeteciler Cemiyeti'ni, değeri milyon dolarlarla ifade edilebilecek bir avm ve basın kültür sarayına kavuşturmayı başaran bir yöneticidir...
(bkz: )Bursa Gazeteciler Cemiyeti

murdoch yazılı basına 20 yıl ömür biçti

Rakamları iyi bilmeden yorum olmaz...
ilk parametre gazete satışları... Türkiye'de 2005'te satılan günlük gazete sayısı 5 milyonun üzerinde...
Türkiye'de bugün satılan günlük gazete ortalaması 3.5 milyon civarında...
Üstelik araya Habertürk gibi 250 bin satan yeni gazeteler girdi, üstelik Zaman gibi gazeteler bedava dağıttıkları gazete sayısını (sanki tek tek satıyormuş gibi yapıp listelere ekleyerek) 500 binlerden 800 binlere çıkardı... Buna rağmen rakam sürekli düşüyor...
Çooook yakında... Önce mahalle bakkalı niteliğindeki gazeteler düşecek', ardından süpermarket sayılanlar... Hipermarketler ise az sayıda kalacak ama yaşayacak.. Murdoch'un sözünü ettiği 20 yıla ulaşanlar da, sadece bu hipermarket gibi gazete grupları (ya da zincirler) olabilir...

Çünkü ikinci ve en esas parametre, reklam gelirinin dağılımı...
Türkiye'de küçük işletmeler çoktan rahmetli oldu... Küçük esnaf gitti... (Ayakta kalanlar da veda turlarında)... Şimdi Türkiye'de üretilen reklam bütçesinin sahibi, büyük avm zincirleri... Ve bu avm zincirlerinin reklam pastasına katkısı, outdoor ile başlayıp, görsel medya (radyo-tv) ve gazetelerle sürüyor... internet çoook geriden geliyor...
Outdoor reklamcılığı alıp başını gidiyor. Bugün gazetelerin 1 numaralı rakibi, radyo ve tvler değil, outdoor reklamcılık denen raket, billboard vs... Üstelik internetin basına vurucu etkiyi gözden ırak tutmaya... insanlar gazete satın almak yerine artık haberleri portallerden okuyor... Yakında gazete satın almayı da bırakıp, herşeyi ipad'den okuyacaklar...
Bu tabloya alıcı gözle bakan herkes, hayali değerlendirme gibi görünen Murdoch'un sözlerinin doğru olduğunu, hatta gereğinden (veya olacağından) fazla süre bile biçtiğini görür...
Bu değerlendirmeyi Uludağ Sözlük'ten 2016'da, 2017'de okuyacak olanlar, yahu bunu daha 2010'dayken yazan kişi, Nostradamus gibi adammış diyecekler ama...
kıymeti kalmayacak...

murdoch yazılı basına 20 yıl ömür biçti

Rakamları iyi bilmeden yorum olmaz...
ilk parametre gazete satışları... Türkiye'de 2005'te satılan günlük gazete sayısı 5 milyonun üzerinde...
Türkiye'de bugün satılan günlük gazete ortalaması 3.5 milyon civarında...
Üstelik araya Habertürk gibi 250 bin satan yeni gazeteler girdi, üstelik Zaman gibi gazeteler bedava dağıttıkları gazete sayısını (sanki tek tek satıyormuş gibi yapıp listelere ekleyerek) 500 binlerden 800 binlere çıkardı... Buna rağmen rakam sürekli düşüyor...
Çooook yakında... Önce mahalle bakkalı niteliğindeki gazeteler düşecek', ardından süpermarket sayılanlar... Hipermarketler ise az sayıda kalacak ama yaşayacak.. Murdoch'un sözünü ettiği 20 yıla ulaşanlar da, sadece bu hipermarket gibi gazete grupları (ya da zincirler) olabilir...

Çünkü ikinci ve en esas parametre, reklam gelirinin dağılımı...
Türkiye'de küçük işletmeler çoktan rahmetli oldu... Küçük esnaf gitti... (Ayakta kalanlar da veda turlarında)... Şimdi Türkiye'de üretilen reklam bütçesinin sahibi, büyük avm zincirleri... Ve bu avm zincirlerinin reklam pastasına katkısı, outdoor ile başlayıp, görsel medya (radyo-tv) ve gazetelerle sürüyor... internet çoook geriden geliyor...
Outdoor reklamcılığı alıp başını gidiyor. Bugün gazetelerin 1 numaralı rakibi, radyo ve tvler değil, outdoor reklamcılık denen raket, billboard vs... Üstelik internetin basına vurucu etkiyi gözden ırak tutmaya... insanlar gazete satın almak yerine artık haberleri portallerden okuyor... Yakında gazete satın almayı da bırakıp, herşeyi ipad'den okuyacaklar...
Bu tabloya alıcı gözle bakan herkes, hayali değerlendirme gibi görünen Murdoch'un sözlerinin doğru olduğunu, hatta gereğinden (veya olacağından) fazla süre bile biçtiğini görür...
Bu değerlendirmeyi Uludağ Sözlük'ten 2016'da, 2017'de okuyanlar, yahu bunu daha 2010'dayken yazan kişi, Nostradamus gibi adammış diyecekler ama...
kıymeti kalmayacak...

mustafa qemal

(k) harfi varken, (q) harfini alfebeye almaya Türkçe kullanış bakımından bir yarar yoktu...
Arapça harflerinden dönüşüm yapılırken, ingilizce (ya da Latince) alfabeden çok, o harfin Türkçe sözcükler yazılırkenki kullanım kolaylığına bakılmış olmalı...
Böyle gereksiz bir konu üretip, bundan bile Mustafa Kemal'e laf çakma fırsatı üreten beynin önünde saygıyla eğiliyorum...

allah ın işine karışmak

meteoroloji... yahu size ne nerede kar yağcak.. 10 gün önceden söylenir mi?

mobese bursa da devreye girdi

Magandanın yandığının fotoğrafıdır... Kırmızı ışık ihlali, aşırı hız...
Araba plakasından hareketle adres saptanarak, eve gelen kırmızı ışık ihlal fotoğrafları...
-O yanında oturan sarışın kim?
-Sarışın mı?

atatürk 5 10 kişiyi bile yönetemezdi

Cuk oturan cümle: Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır...
Daha cuk oturan cümle: Bu kadar cehalet, ancak tahsille mümkündür...

YARBAY MUSTAFA KEMAL'E DAiR GERÇEK ŞUDUR:
"...Komuta ettiği birliğin küçüklüğüne gelince, muharebenin ilk gününden (25 Nisan) itibaren Arıburnu Kuvvetleri Komutanı olur, kuruluşundaki üç piyade, bir topçu alayına ilaveten bir piyade alayı daha emrine verirler, yani ilk gün beş alaya komuta eder. 27 Nisandan itibaren 7 alaya yani iki tümene, 1 Mayıstan itibaren 11 alaya yani yaklaşık 4 tümene komuta eder ve rütbesi yarbaydır. (bir ay sonra, 1 Haziran'da başarısından dolayı albaylığa yükseltilir, savaşın geri kalanında birliklerini bu rütbeyle yönetir) Anafartalar Grubu Komutanı olduğu 8 Ağustos'tan itibaren önce 8 tümene, sonra 3 kolorduya olmak üzere yaklaşık 10 tümene komuta eder. Aynı dönemde Albay Mustafa Kemal'in komşusu Kuzey Grubu Komutanı Yanyalı Esat Paşa'nın emrinde 3 tümen, Seddülbahir kesimindeki Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa'nın emrinde iki kolordu halinde 5 tümen bulunmaktadır. Yani Mustafa Kemal'in emrindeki kuvvetleri Kuzey Grubu ile Güney Grubu kuvvetlerinin toplamından daha büyüktür ve cephedeki kuvvetlerin yarısından fazlasına komuta etmektedir. Dolayısıyla cephenin kaderini, hem kuvvet itibariyle hem de stratejik sonuç bölgesinde bulunmakla elinde tutmaktadır."

Yani neymiş?
1-Topu topu bir yarbay mı koca savaşı kazanmış diye soru soran safdiller, iki şeyi öğrenecek. O günkü Osmanlı ordusundaki rütbeler ve emir altında birliklerin niteliği (ve asker sayısı) bugünküyle karşılaştırılabilir gibi değildir.
2-Savaş başladığı dakika itibarıyla ihtiyat tümeni komutanı olan Mustafa Kemal'in birliğinin ihtiyat (yedeklik) görevi, 25 Nisan'da çıkarmanın başladığı daha ilk saatlerde sona ermiştir.
3-Beş-on kişiyi bile yönetemezdi diyebilmek için cahil olmak yetmez... Daha fazlası lazımdır...

spartacus

Spartacus savaşı kazansaydı, en fazla yapacağı ya da yapabileceği şey, Roma'da Sezar'ın yerine geçmek olabilirdi...

Köleliği kaldırmayı planladığı net değildir... Demokrasi filan getirip, çok partili sisteme geçmesi, 4 yılda bir seçimler yapması, iktidarın seçimlerle el değiştirmesi, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş vs. soz konusu olacak değildi elbette...
Köle Spartacus, o günkü bilgi birikiminin müsaade ettiği şeyi yaptı, savaştı, özgürlüğünü kazanmak için canını ortaya koydu. ilk başlarda başarılar elde etti ama sonuçta kaybetti...
Spartacus'un adının bugün hala yaşıyor olmasının nedeni -bana göre- çıktığı yolun özgürlük yolu olması ama sonunda bu haklı savaşı kaybetmesidir. Çünkü insanlar doğrular için savaşan ama kaybeden mazlumları sever...

cavit çağlar

Cavit Çağlar'ı tek kelimeyle anlat: hacıyatmaz

sıfırcılar kulübü

bursaspor şampiyonlar ligi'ndeki ilk yılında sıfır çekmedi ya... ayrıcalıklı istanbul kulüplerinin taraftarları karalar bağladı..
peki kimmiş bu sıfırcı kulüpler, aralarında türk takımı var mıymış, bir göz atın:
şampiyonlar ligi'nde oynadıkları maçlarda sıfır çeken kulüpler şöyle:

1997-1998 kosice (romanya)
2001-2002 fenerbahçe (istanbul, türkiye)
2004-2005 anderlecht (belçika)
2005-2006 rapid wien (avusturya)
2006-2007 l. sofya (bulgaristan)
2007-2008 d.kiev (ukrayna)
2009-2010 debreceni (macaristan)
2009-2010 macabi haifa (israil)

ali sürmen

haziran 2008'deki uludağ üniversitesi rektör adayı belirleme seçiminde; oylama sonucu şöyle gerçekleşmişti:
prof. dr. merih yurtkuran 254, prof. dr. mete cengiz 206, prof. dr. mahmut yavuz 131, prof. dr. irfan kırıştıoğlu 15, prof. dr. ali sürmen 97
prof. dr. halil rıfat alpay 12, prof. dr. ibrahim kanyılmaz 5, prof. dr. oktay gözü'ye ise oy çıkmadı.

prof. dr. yusuf ziya özcan başkanlağında toplanan yök, en çok oy alan Merih Yurtkuran'ı devre dışı bıraktı, cumhurbaşkanlığı'na uludağ üniversitesi rektörlüğü için sırasıyla medet mete cengiz, mahmut yavuz ve ali sürmen'dan oluşan 3 adayı gönderdi. cumhurbaşkanı abdullah gül, birinci sıradaki medet mete cengiz'i rektör olarak atadı.
ancak ali sürmen'in yükselişi durdurulamazdı..
uludağ üniversitesi'ndeki oylamada sonlarda çıkmış bu öğretim üyesi, 09.12.2010'da yeni kurulan bursa teknik üniversitesi'ne rektör olarak atandı.

sözlük yazarlarının itirafları

daha yazar olamadım... belki çaylak bile sayılmam... itiraf edeyim, hiçbir zaman yazar olamayacağım diye korkuyorum...
yahu.. zaten yanlış bölüme mesaj girdim.. burası 'yazarlar'ın itiraf alanı.. ben gidip çaylaklar için itiraf sayfası arayayım bari... (Tek tırnak içine vurgu yazılabilir... Noktalama işareti hatası var diye not düşen arkadaşa selamlar.)

burhan kuzu

kafama atılan yumurtalar çift sarılıymış diye şikayet eden adam....

nuri kolaylı

Başkanlığını uzun süredir yürüttüğü Bursa Gazeteciler Cemiyeti'ni, değeri milyon dolarlarla ifade edilebilecek bir avm ve basın kültür sarayına kavuşturan, cemiyeti sürekli gelir sahibi yapan kişi...

erdoğan aksoy

ilke kelimesiyle ilgisi olmayan bir Hürriyet internet yazarı... Fiyapı inönü stadı önünde 3 bursasporlu taraftarı bıçaklayan beşiktaşlı holiganlar için, gerçeklerin tam aksine ve gözünü kırpmadan "...kamuoyu şunu bilmeli ki, beşiktaş taraftarı sadece kendini savundu. Dahası ise namusunu kurtardı..." diye yazabilen bir amigodur... kabahat onda değildir, çünkü o kendi içinde tutarlı bir tavırla, Beşiktaşlıları koruyayım derken ipin ucunu kaçırmakla malüldür. Asıl kabahat, eline kalem tutuşturup hürriyet'in internet sitesinde yazmasına izin verenlerdedir...