bugün
- bu gece intihar edeceğim26
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi22
- fenerbahçe30
- allah neye benzer13
- icardi190512
- albay kemal14
- fenerbahçe taraftarı13
- fenerbahçe 38 de 38 yapsa olacaklar10
- düğün yapmak akıl dışıdır9
- anın görüntüsü10
- bütün pitbullar uyutulmalı17
- ilkokuldaki sevgilinizle yaptığınız çılgınlıklar9
- son 22 yılın özeti12
- akp döneminde kürtlerin asimile olması9
- sinovac mı biontech mı12
- hadise'nin külotla marş söylemesi26
- sözlük yazarlarına acı ama gerçek bir şey söyle9
- akp'nin galatasaray'ı destekleme nedeni8
- kulaklığını paylaşan erkek cuckold mudur8
- keyiflenmek için ne yapıyorsun9
- fettullah gülen'in ölmesi26
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi19
- ateist ve deistler bunu açıklasın12
- karısının onlyfans açmasına izin veren erkek11
- sözlük abazanları kız bulduğu zaman olacaklar8
- galatasaray29
- allah intikam sahibidir15
- fenerbahçe amblemindeki ot11
- kur an çevirisi yapmanın haram olması34
- mauro icardi23
- ülkemde başı açık tavuk is te mi yo rum8
- fransız kızın üzerine işeyen göçmen15
- dilan dere ile evlenmek11
- müslümanların anadili arapçadır13
- ali koç9
- sevgiliyle uyumak13
- kadın vücudunun olağanüstü bir tasarım olması8
- emre belözoğlu15
- sözlüğün en iyi yazarı olmak11
- mert hakan yandaş16
- abberrline9
- 2023 2024 sezonu süper lig şampiyonu galatasaray17
- israil'in refahta sivil çadırlarını vurmasi27
- fenerbahçe'nin gs'nin balonunu patlatmış olması20
- astrolog meral güven20
- galatasaray ın verilmeyen penaltısı9
- hamas9
- para bok huzur yok10
- galatasaray'ın hakemleri kutlamalara çağırması11
- neden yazarlık yapıyorsunuz8
entry'ler (24)
Yalnızlık...
Saçmalık...
Her müslüman anlayarak okusa hayat bizim için daha kolay olacak..
Saint goll manastırı, ortaçağ manastırları için öncü bir plan şemasıdır.
Her an onun yok olabileceğini düşünün ve o an ne yazmak istiyorsanız onu yazın. Bahane aramayın.
Ölen kimden diye sormadığımız zaman barış gelecek...
(bir ihtimal)
(bir ihtimal)
insan ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin nankörüdür.
"Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır."
# Maksim Gorki #
# Maksim Gorki #
iyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok...
Çocukları ürkütülmüş bir dünyanın denizi mavi olsa ne yazar, olmasa ne yazar..!!
Sınırların ardındaki bilinmezliği anlatan bir çocuk kitabı: KUŞ OLSAM EViME UÇSAM
“…Kaçıyorsunuz demek? Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz. Kaçış yok! Anladınız mı, yok!”
Yaklaşık iki ay önceydi. Bir çay bahçesinde oturuyordum. Çay kaşığının bardağa vuruşuna karışan ses öfkeli bir çocuğa aitti… Arapça konuşuyordu. Ne dediğini anlamasam da kendisini “yakalarsam canına okuyacağım” diyerek kovalayan yaşlı adama küfrettiği belliydi. Kaçıp gitti çocuk ve kafenin yol kenarındaki sandalyelerden birini fırlatıp attı geçerken… Arkasından bağırdı çay bahçesinin şef garsonu:
“Allah belanı versin uğursuz… Çocuk değil bunlar Suriyeli canavarlar…”
Şef garson, ardından atıp tuttuğu Suriyeli çocuğun az önce fırlattığı sandalyeyi söylenerek düzeltirken, aklımdan Güzin Öztürk’ün Kuş Olsam Evime Uçsam isimli romanı geçti. Göz dövmeli adam savaştan kaçmaya çalışan Beşir’in ailesine böyle sesleniyordu:
“Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz…”
Üstelik haksız da değil. Savaş peşlerinden geliyor, kah çocuğuyla kaçmaya çalışana çelme takan kameraman, kah botla açılacaklara sahte can yeleği satan esnaf, kah savaştan kaçıp gelen bir çocuğun herhangi bir çocuk gibi davranmasını bekleyen şef garson olup onları takip ediyor. Oysa biraz olsun düşünebilsek… Bir insan, şehirler arası göç bile öylesine zorken, evini bırakıp başka bir ülkeye, üstelik hiçbir güvencesi olmadan, hatta ailesini tehlikeye atıp neden kaçar? Acaba o çay bahçesindeki sandalyeyi savuran çocuk hangi bombayla savruldu, ailesinden kimleri kaybetti ya da bütün o yaşadıklarından sonra hala çocuk mu gerçekten, yoksa erken büyümek zorunda kalmanın sancıları mı bunlar?
Günden güne karanlığa gömülen dünyamızda bir umudumuz edebiyatta. Güzin Öztürk, küçük kahramanı Beşir’in ağzından anlattığı romanında bize savaşın gerçekliğini incelikli bir dille aktarıyor. Çocuk, savaşın içinde de olsa çocuk; aklı kırmızı arabada. Bombalara rağmen Beşir’le beraber oyun peşine düşüyoruz. Ağbimizin eve dönüşünü bekliyoruz, rüyalar görüyoruz, kamyona binip sınır kapısına doğru yola çıkıyoruz. Acaba Beşir savaştan kaçabilecek mi sorusu kitap boyunca okurun aklını kurcalıyor.
Yazar Güzin Öztürk’ün çocuk dilini kullanmadaki başarısı okurunu kendisine hayran bırakıyor. Öyle ki, insan Beşir’in gözünden dünyayı bir kez görünce, sıcak evinde oturduğu koltuktan utanıyor, elleri üşüyor sayfaları çevirirken. Dünya tarihi savaşlarla ve incinmiş çocuklarla dolu. Beşir kendi öyküsünün içinde bizi önce Zehra’yla tanıştırıyor, ona dil oluyor, ses oluyor; sonra Halep’ten Hiroşima’ya doğru çıkardığı yolculukta Sadako Sasaki ile buluşturuyor. Kitabın sayfaları arasından 644 turna kuşu uçup aklımıza üşüşüyor, sakız kokusu geliyor burnumuza biraz da…
Güzin Öztürk kelimelerle adeta yüreğimize dokunuyor.
Son sayfa çevrildiğinde ince bir sızı kalıyor içimizde. Çocukların bu yaşadıklarına gözlerini yumanlar, sınır kapılarına kilit vuranlar, kameraman, esnaf, şef garson… Ah diyor insan, belki Beşir’in hikÂyesini okusa, başka türlü bakar mıydı Suriyeli çocuklara? Yoksa gerçekten kaçış yok mu savaştan?
# Gaia Dergi'den alıntı #
“…Kaçıyorsunuz demek? Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz. Kaçış yok! Anladınız mı, yok!”
Yaklaşık iki ay önceydi. Bir çay bahçesinde oturuyordum. Çay kaşığının bardağa vuruşuna karışan ses öfkeli bir çocuğa aitti… Arapça konuşuyordu. Ne dediğini anlamasam da kendisini “yakalarsam canına okuyacağım” diyerek kovalayan yaşlı adama küfrettiği belliydi. Kaçıp gitti çocuk ve kafenin yol kenarındaki sandalyelerden birini fırlatıp attı geçerken… Arkasından bağırdı çay bahçesinin şef garsonu:
“Allah belanı versin uğursuz… Çocuk değil bunlar Suriyeli canavarlar…”
Şef garson, ardından atıp tuttuğu Suriyeli çocuğun az önce fırlattığı sandalyeyi söylenerek düzeltirken, aklımdan Güzin Öztürk’ün Kuş Olsam Evime Uçsam isimli romanı geçti. Göz dövmeli adam savaştan kaçmaya çalışan Beşir’in ailesine böyle sesleniyordu:
“Nereye giderseniz gidin savaşı da yanınızda götüreceksiniz…”
Üstelik haksız da değil. Savaş peşlerinden geliyor, kah çocuğuyla kaçmaya çalışana çelme takan kameraman, kah botla açılacaklara sahte can yeleği satan esnaf, kah savaştan kaçıp gelen bir çocuğun herhangi bir çocuk gibi davranmasını bekleyen şef garson olup onları takip ediyor. Oysa biraz olsun düşünebilsek… Bir insan, şehirler arası göç bile öylesine zorken, evini bırakıp başka bir ülkeye, üstelik hiçbir güvencesi olmadan, hatta ailesini tehlikeye atıp neden kaçar? Acaba o çay bahçesindeki sandalyeyi savuran çocuk hangi bombayla savruldu, ailesinden kimleri kaybetti ya da bütün o yaşadıklarından sonra hala çocuk mu gerçekten, yoksa erken büyümek zorunda kalmanın sancıları mı bunlar?
Günden güne karanlığa gömülen dünyamızda bir umudumuz edebiyatta. Güzin Öztürk, küçük kahramanı Beşir’in ağzından anlattığı romanında bize savaşın gerçekliğini incelikli bir dille aktarıyor. Çocuk, savaşın içinde de olsa çocuk; aklı kırmızı arabada. Bombalara rağmen Beşir’le beraber oyun peşine düşüyoruz. Ağbimizin eve dönüşünü bekliyoruz, rüyalar görüyoruz, kamyona binip sınır kapısına doğru yola çıkıyoruz. Acaba Beşir savaştan kaçabilecek mi sorusu kitap boyunca okurun aklını kurcalıyor.
Yazar Güzin Öztürk’ün çocuk dilini kullanmadaki başarısı okurunu kendisine hayran bırakıyor. Öyle ki, insan Beşir’in gözünden dünyayı bir kez görünce, sıcak evinde oturduğu koltuktan utanıyor, elleri üşüyor sayfaları çevirirken. Dünya tarihi savaşlarla ve incinmiş çocuklarla dolu. Beşir kendi öyküsünün içinde bizi önce Zehra’yla tanıştırıyor, ona dil oluyor, ses oluyor; sonra Halep’ten Hiroşima’ya doğru çıkardığı yolculukta Sadako Sasaki ile buluşturuyor. Kitabın sayfaları arasından 644 turna kuşu uçup aklımıza üşüşüyor, sakız kokusu geliyor burnumuza biraz da…
Güzin Öztürk kelimelerle adeta yüreğimize dokunuyor.
Son sayfa çevrildiğinde ince bir sızı kalıyor içimizde. Çocukların bu yaşadıklarına gözlerini yumanlar, sınır kapılarına kilit vuranlar, kameraman, esnaf, şef garson… Ah diyor insan, belki Beşir’in hikÂyesini okusa, başka türlü bakar mıydı Suriyeli çocuklara? Yoksa gerçekten kaçış yok mu savaştan?
# Gaia Dergi'den alıntı #
"Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz."
# Heraklitos #
# Heraklitos #
Ebru, kitreli su üzerine serpilen boyalarla bezenmiş kâğıt ve bunu hazırlama sanatıdır.
Üzgünsün diye, ağlaman gerekmiyor.
# Şeker Portakalı #
# Şeker Portakalı #
1. Gerçek sevgi nedir?
2. Sonumuz ne olacak ?
2. Sonumuz ne olacak ?
..............#Şükretmeli#..............
"Sanma ki tesettür sadece kadınlara farzdır. Erkeğin tesettürü göz kapaklarındadır."
# Hz. Ali #
# Hz. Ali #
Yaşananlar insanlık adına utanç verici...
Düşüncelerim karışık...
Kendimi toplamam lazım...
Kendimi toplamam lazım...