bugün

çocukluğum

-babaanne o fındıklı kurabiyelerden yaptın mı yine?

tek katlı bahçeli bi' ev. bahçede çiçekler, bi' köpek ve bi' salıncak. mutfağından hamur işi kokuları gelir ve ne pişiyorsa gün boyu sokakta oynayıp yorulan çocukların mutluluğu içindir. ben yine de her çocuktan biraz daha şanslıyımdır; çünkü o ev benimdir.

-anne, beş dakika daha oynasam?

bahçeli evler arasında, çok araba geçmeyen sakin bi' sokak. alabildiğine çocuk dolu, neşeli... arkadaş olmayı çoktan becermiş, kardeş gibi hisseden küçük, sevgili yürekler... günler hiç yetmez. gelen misafir çocuklar gitmeyi hiç istemez. ben şanslıydımdır; çünkü o sokak benimdir.

-baba, olmuyor hızlandıramıyorum bu salıncağı. biraz daha sallasan?

tüm rüzgarlar benim salıncağıma eserdi. özgürlük ne demekti, o zamanlar daha iyi açıklayamazdım belki; ama daha iyi yaşardım. evet, şanslıydım; yaşadım.

çocuktum, her şeyi çözdüm sanırdım. yanıldım. bi' fındıklı kurabiye o kadar mutlu etmiyor artık, kirlenmiş ruhumuz. 'beş dakika daha'lar saatlere dönüştü; ama paylaşılanlar küçüldü git gide. salıncağımı sallayabilecek gücüm var bu kez; ama rüzgarlar yönünü çevirdi. anlamlar kaybolurken özlediğim tek şey; çocukluğum.