bugün

selam

şayet bir gün kapı açılır da; yüzünde doyumsuz neşenin, terkedilmemiş deniz feneri, yanıma bir yar uzanmışlığı, başını göğsüme koymuşluğu, teninin hiç bilmediğim hislerden kokmuşluğu imasında, manasında tebessümüyle, elini uzatır, "selam" derse incinmek, incitmekten habersiz sesiyle biri; alıp götüredebilen rüzgarlar kararlığında- gördüğüm ne varsa dilimin ucuna gelir, beyin zonklamamdır okuduğum ne varsa- şimdiye dek tattığım tüm kalp çarpıntılarımı toplayıp üstüste, baştan sona her biri şerefine bir de yutkunup, en tepeye yepyeni bir tanesini koyup; geçinememe, katlanamama, sevememe, düşman olma, nefret duyma.., ne kadar huy olabilecek 'huy'suzluk varsa, tüm cesaretimi toplayıp, hepsinin karşısına; bilinmeyen, bilemediğim tarihlerde akmamış tüm gözyaşlarımla sıvadığım, hafızamda birikmiş herşeyi en küçük parçasına kadar kullandığım, vicdanımla, irademle, düşüncemle, bilincimle yükselttiğim, varettiğim anıtımı koyar, aşık olurum!
" selam" derim ben de, "selam..."