bugün

basın özgürlüğü

genel anlamda özgürlüklerin neden sınırlandırıldığını ve bu bağlamda türkiye'de basın özgürlüğünün durumuna kısa bir özete geçelim.

türkiye'de son zamanlarda basın özgürlüğü yok diyerek azaldı diyerek yürüyen bir propaganda olması nedeniyle bu yazıyı kaleme aldığımı da belirtmek isterim. söyleyeceklerim genel olarak özgürlüklere bakış olacak.

türkiye'nin yapısı diğer ülkelere pek benzemez. demokratik bir ülke olamadığımız için yönetimle halk arasında keskin sınırlar var. yani yönetim başka şeylerden çalarken halk oy verdikleri iktidarda olsa bile apayrı şeyler çalıyor. ülkemizin basını da devletçi bir basın. yeri gelip darbeyi bile destekliyorlar, darbe istiyorlar.

bütün özgürlüklerin bir sınırı vardır. bu sınır nedir? insanları birbirine düşürecek, kargaşa yaratacak, arasını açacak özgürlüklere sınırlandırmalar konulur. ülkenin veya halkının yapısına uymayan faaliyetlerde bulunan bir basın devletçilikten aldığı güç ile bazı faaliyetlerini fütursuzca yürütüyor ve halka karşı cephe alıyor. kendini, mahalle baskısı ile özgürlüklerinin sınırlarını çizmekten aciz kalıyor. belki maddiyat kaygısı olmayan ve basını siyasi bir güç olarak kullanmaktan doğan bir alışkanlık. eğer basın, yaptıklarıyla para kazanma derdinde olsaydı birçok yanlışını yapmazdı. ama basın dediğimiz şeyimiz sadece siyasi kaygılarla faaliyet yürütüyor ve birilerine maşa oluyor. yani kendiliğinden olması gereken sınırlandırmalar bu ülkede işe yaramıyor. özgürlüklerinizi aşırı sınırsız zannedip kullanırsanız bundan rahatsız olanlar size yapılkan baskıları görmezden gelir. yani arkanızda bir destek bulamazsınız. bunca zaman birilerinin basın özgürlüğü kısıtlanırken vurdum duymaz davrananlar, şimdi kendilerinden gördükleri basın için yaygara kopartıyor. yıllar boyunca bu ülkede basın özgürlüğü vardı da bugün mü kayboldu? bir ülkede kurallar kendinden olanı korumaya yönelik oldukça bu tür tartışmaları yaşayacağız. gücü olan dilediğini yapacak. bir kesim veryansın ederken bir kesim sessiz kalacak. hele demokrasi ile çoğunluğa aykırı davranan basın bundan daha çok darbe alacak. bu doğal bir süreç.

demokrasi çoğunluk diktasıdır. azınlık korunur ama çok da korunmaz. örnek vereyim. aihm kararlarının din üzerine verdiği kararları incelediğinizde tezatlar görülür. özellikle bizim bakış açımızdan. evrensel bir davranış göstermediklerini ülkelere göre farklılıklar yaptıklarını söyleyebiliriz. ama aslında aihs'nin algılanamamış olmasının sonucunda böyle düşünüyoruz.

aihm kararlarını verirken aihs'ye uygun düşünüyor. yani ülkeler için farklı kuralların geçerli olduğunu belirtiyor. aihs'yi de incelediğinizde görürsünüz. bir özgürlük tanımlanırken "gerekirse bir devlet bunları sınırlandırabilir" dediğini görürsünüz. bundan çıkan anlam farklı uygulamaların olabileceğidir. sebebini başta da anlattım. bu farklılığın sebebi; evrensel bir karar vermek değil ülkelerin iç yapısına uygun ve bir ülkede genel anlamda huzur sağlayacak uygulamalar sağlamaktır. din konusunda örnek vereceğim. bazı ülkeler ile ilgili kararlarında dindarları aşırı ajite eden uygulamaların sınırlandırılmasını haklı görüyor. bazı ülkelerde ise dindarlar ajite olmuyorsa sınırlandırmaları kabul etmiyor. yani aynı olaya bir ülke için okey derken başka ülkede hayır diyor. temel aldıkları şey "toplum huzuru", ikincil olarak "evrensel huzur". türkiye için aldıkları kararlar da bu yönde. türkiye devleti ve hükümetleri türbana karşı kanunlar çıkartmış ve tersi durumun toplumsal huzuru bozacağını iddia ediyor. mahkeme de bu yönde kararlar veriyor. avrupalılar alışmamış. demokratik ülkelerde olabilecek durumlara göre kararlar veriyorlar.demokratik ülkelerde çoğunluk türbana özgürlük istiyorsa özgür olur veya türban çoğunluğu rahatsız etmiyorsa özgür olur. fakat bizim ülkemizde halkın %90'ı türban özgür olsun dese bile %10 ona engel olabiliyor.

türban kararında bunu açıkça görüyoruz. devlet toplum huzuru için gerekli önlem olarak türbanı kısıtlayabilir diyor. ama ülkemizde demokrasi olmadığından çoğunluğun şiddetle karşı olduğu bir yasak var olabiliyor. avrupalı'nın demokratik kafasıyla bunu algılaması imkansız. yani; nasıl olur da ülkenin çoğunluğu türbana özgürlük isterken bunu kısıtlayan kanunlar olabilir algılamaları imkansız.

biz bir geçiş sürecindeyiz. ne tam demokrat ne dikta. birilerine baskı olacak. bu bazen dikta heveslilerinden, bazen demokrasi deyip demokratik dikta yürütenlere ait olabilir. normalde demokratların bir diktaya dönüşmesine gerek olmaz. çünkü diğer kurumlarda demokratikse toplumla uyumlu davranır ve huzur sağlanır. diktaya karşı bir demokratik dikta görüntüsü veriliyorsa bunun sebebini demokrasiye bulamazsınız. özgürlük deyip halkın çoğunluğuna küfür edemezsiniz, aşağılayamazsınız.

basın demokratikleşirse, siyasete maşa olmayı bırakır, ekmeğini ordan kazanan insanlara dönüşürse o zaman basın özgürlüğü oluşur. çünkü millet o zaman basının yanında yer alır. * *
hangi ülkede bir insan basın mensubu olup okuyucu olma potansiyeline sahip insanlara hakaret etmiştir? bu ülkede bu var. öyleyse fazla özgürüz. faşist ülkelerde çoğunluk faşistse bu yapılabilir ama çoğunluk olmayan biri bunu yapıyorsa arkasında demokraside olmayan güçler var demektir. bir azınlık faşizmi var ve gücünü ordan alıyorsa o da bu azınlık egemenliğinin bittiğini algılayacak. azınlık faşizmleri silahlı güç ile sağlanır. tsk artık buna destek vermiyor. birileri akıllı olup bunu göremiyor. alışacaklar efendim...