zirvelere gitmeden önce, ben de zirvenin anlamlı ya da güzel olabileceğine inanmıyordum. ne gerek var ki, benim zaten arkadaşlarım var, burası da sanal bir ortam, abazası da vardır, sapığı da, otur oturduğun yerde diyordum kendi kendime. ama sözlükten mesajlaştığım, msn'de konuştuğum insanlar da yok değildi. ve ben bu insanlarla zaten bir şekilde iletişim kuruyordum.
derken birgün, gothic evilin ve shyerın düzenlediği bir zirveye, gothic evil'in ısrarları sonucu katılayım dedim. gothic evil'le zaten msn'den konuşuyoruz ve kafa bir insan olduğu belli. shyer desen, hiç tanımıyorum.*** halbuki zamanı bana çok tersti. iki gün sonra okul açılacak, ben buna rağmen istanbul'a fuara gitsem mi gitmesem mi diye düşünüyorum, bir yandan arkadaşımın baskısı, diğer yandan daha biletimi bile almamışım, valizim hazır değil..birsürü belirsizliğin içinde tek belirginliklik bu zirveye katılmaktı galiba. ve ben böyle bir ruh haliyle gittim o zirveye. başlarda biraz sessizdim. ya, doğru mu yaptım acaba, buraya gelene kadar eşyalarımı hazırlardım, yorgunum zaten ders programı hazırlamakla geçmiş son 3 gün,uyusamıydım acaba.. sonra, insanlar gelmeye başladı. tanışanlar rahat tabi. naber, nasıl gidiyorlar, senin şu iş vardı nooldular. ben birtek gothic evil'i tanıyorum. o da msn'deki muhabbetlerden. daha yeni yazar olmuşum, bir aydır bilgisayarım bozuk, servisten gelmedi, 100 tane entry'm var, takip ettiğim, severek okuduğum bir yazar bile yok, çünkü sözlüğe girebilme ihtimalim yok. fransızın önde gideniyim yani. ama tabi güvendiğim bir şey var, sıcakkanlıyım ve çabuk kaynaşırım insanlarla.* kafamda bu düşüncelerle muhabbet ediyorum insanlarla. garip bir duygu, hiç tanımadığın insanlarla aynı masada konuşuyorsun. ama zaten hayatın genelinde de bu yok mudur? ilkokula başlarsın, birkaç kişiyi tanıyorsundur ama kalanı daha ilk defa gördüğün çocuklardır. tatile gidersin, belirli bir süren vardır ve bu süre içinde birçok bilmediğin, büyük bir ihtimalle de yılda bir kez görüşeceğin ya da bir daha adını bile hatırlamayacağın insanlarla tanışırsın. işe girersin yine öyle. yani kimse anasının karnında birbirini tanıyarak doğmuyor malesef.
gelelim muhabbete, konuştukça farkettim ki, buradaki insanların herbiri birbirinden güzel, birbirinden kaliteli. herkes eğlenceli, herkes keyifli, zaman geçtikçe muhabbet koyulaştı, kahkahalar, espriler havada uçuşuyor. öyle kaynaştık, öyle kenetlendik ki kimse bu ortamdan ayrılmak istemiyor o derece yani.
ve şu an hayatımda uludağsözlüğün bana kazandırdığı birsürü güzel insan var. sözlüğe üye ol diye başımın etini yiyen salça (iyi ki de yapmış, sağolsun varolsun), sesini duymazsam günümün kötü geçtiği sohodabesdakika, sözlükte ilk tanıştığım insanlardan biri olan gothic evil, ilk zirvenin kazandırdıkları osqee, ck_06, shyer, okyanus, redwinemania, iftar zirvesiyle tanıdığım marla singer, fewzi1907, seamea, freedean ve sonraki zirvelerde kazandıklarım no promise, don santino corleone, liberty, zabalayn, balyancho, kırmızı başlıklı istasyon şefi, alas ve yeni yazarımız mini. bunlar zirveler dışında da görüştüğüm, sürekli iletişim halinde olduğum insanlar. msn'den konuştuğum, ya da zirvelerde kaynaştığım yazarları yazamadım çünkü o kadar çok var ki, eksik yazmaktan korkuyorum.
şimdi bu başlığı açan sevgili yazar arkadaşım, hepimizin hayatında az ya da çok arkadaşımız var. bunlara yenilerini eklemek, aynı sözlükte yazdığın yazarlarla tanışmak, muhabbet etmek, gezmek tozmak, içmek, eğlenmek eğer asosyalliğin resmiyse, ben bu resmi en güzel yapan insanlardan biriyim. portresini de kalbime koydum ki, misafir olan herkes görsün, öğrensin.