ülkücü işçiler derneği

entry20 galeri
    2.
  1. her bir ideoloji, devrimci durum ve iç savaş dönemlerinde kendi gerçek sosyal tabanını bulmuş ve onun tarafından sahiplenilmiştir tarih boyunca.
    türkiye'de de 1976-1980 arası yıllar, düşük yoğunluklu iç savaş veya devrimci duruma hazırlık evresi diye adlandırabileceğimiz bir tarihsel döneme denk düşer.
    devrimci işçi sendikaları konfederasyonu üye sayısı : yaklaşık 700 bin.
    milliyetçi işçi sendikaları konfederasyonu üye sayısı: yaklaşık 150 bin??? (resmi üye sayısının bu olmasına karşılık, milliyetçi cephe hükümeti döneminde tehdit ile üye yapılan veya kağıt üstünde üye görünüp gerçekte üye olmayan insanları çıkardığımızda bu konfederasyonun gerçek üye sayısı 40 bin civarındadır - isteyen değişik kaynaklardan kontrol edebilir).

    misk, tamamiyle mhp güdümünde işçi sınıfının uyanışını ve örgütlü mücadelesini "içeriden" baltalamak amacıyla kurulmuş ve çoğunlukla işçi haklarından çok (işçi hakkı ne demekse!) faşist militanların lojistik ihtiyaçlarını karşılama görevini üstlenmişti. sahip olduğu tüm resmi/şiddete dayalı imkanlara karşın işçi sınıfı içinde disk ile boy ölçüşebilir bir güce erişememiş, milliyetçi cephe hükümetleri sırasında devlet işletmelerine hükümet tarafından sokulmaya çalışılmış ve her yerde gerçek işçilerin tavizsiz direnişine çarpıp kaçmak zorunda kalmıştı.

    en başta söylediğim gibi her sınıf veya toplumsal katman, devrimci uyanış ve yükseliş döneminde kendi ideolojisini bulmakta zorluk çekmez (örneğin en belirgini, nazi iktidarı öncesi almanya'da sosyalist ve komünist 6 milyon işçiye karşılık nazilerin yarı-proleter ve lümpen-proleter yığınları örgütlemekte gösterdiği başarı). türkiye de benzer bir süreçten geçmiş ve bahis konusu yıllarda faşist hareket çoğunlukla mülksüz yığınların lümpen ve geçici işçi kesimlerini ve küçük-burjuvazinin anti-modernist/eğitim almamış kesimlerini örgütlerken, devrimci hareket işçi sınıfının sanayi kesimini, yarı-işçi ve kır küçük-burjuvazisinin bir bölümünü ve şehirlerdeki modernist/eğitim görmüş küçük mülk sahiplerini örgütlemiş ve mücadeleye girişmiştir.
    türk faşizminin, işçi sınıfına uzanmaya çalışan örgütlülük arayışları genellikle başarız olmuştur. Bunda, faşizmin sınıfsal tabiatı gereği iktidara yükselirken küçük mülk sahiplerinin endişelerini iktidarda iken ise tekelci sermayenin en katı ihtiyaçlarını gözetmek zorunda olmasının payı belirleyicidir.faşizm, emek cephesinin güncel taleplerine ise ya sınıfsal çelişkileri bulanıklaştırarak cevap verecek ya da milli ekonomi denen hayalin olumlanması adına sermaye sahibi ve emekçi arasındaki çelişkileri devlet eliyle tarafsız ( kağıt üstünde tarafsız fiiliyatta ise her zaman sermaye lehine ) çözme yoluna (bkz: korporatizm) gidecektir.

    ülkücü işçiler derneği dahil her türden faşist-işçi organizasyonunu bu arkaplanı gözeterek değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
    6 ...