bugün

kemalizm

gene laiklik elden gidiyor diye feryat etmeye başladın.

iktidarı alır almaz, tekke ve zaviyeleri kapattın. oysa bunlar anadolu toprağının zenginliğini yansıtıyorlardı. aralarında ortodoks islamın tahakkümcü sembolik evrenine destek olanlar varsa da osmanlı da sünni dinsel despotizm esas olarak ulema kaynaklıydı. ulema medreseden yetişirdi. tekke ve zaviyeler tasavvuf odaklarıydı. sünni olanlar olsun, alevi olanlar olsun panteizmin barışçı sembolik evreninin düşünsel odaklarıydılar. ulemanın katı tutumunu etkisiz kılarak anadolu halkının kültürel çeşitlilik içinde birarada yaşamasını sağlayan folk islamın yaratıcılarıydılar.

sen tuttun hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyerek halkın ruhsal dinlenme kaynaklarını ortadan kaldırdın. oysa bu bereketli topraklar üzerinde senin mürşidine de yer vardı. heterodoks alevi-bektaşi tekkeleri kendi agnostik anlayışları doğrultusunda senin mürşidinle de seve seve ilişkiye geçerlerdi. sen ne yaptın? dedin ki, seni sünni zulmünden korurum, ama sen de kendi kimliğini reddedip tamamen bana tabi olacaksın. kahrolası babalar, dedeler, dedebabalar, postnişinler, pir sultan gibi bir ben mi düşmüşüm can telaşına diyemediler, can telaşına düşüp kuyruğuna takıldılar.

kendin dine inanmadığın halde, bu halka bir din lazım deyip, diyanet kurumunu kurdun. kendine göre bir islam icat edip resmi memurlarınla bunu halka dayattın. ulemadan beter bir ruhban sınıfı yarattın. her şeyin aslına rücu edeceğini düşünmedin, senin diyanetinin günün birinde en ortodoks sünni-hanefi islamcı faşizmin kalesi olacağını göremedin. üstelik alevilerden ve dinsizlerden kesilen vergilerle bu canavarı sen büyüttün.

bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar doğunun despotizmiyle, batının ruhsuz maddeciliği ve tahakkümcülüğü arasında sıkışmalarına rağmen sezgileriyle çeşitlilik içinde birliği, birlikte yaşama olanağını, özgürlüğü, kardeşliği, barışı arıyorlardı; toplumun tepesine tünemiş devlet aygıtının ve yerel mütegallibenin ulaşamadığı pazaryerinde, mahallede ve padişah fermanının geçmediği dağlarda yakalamışlardı da.

sen tuttun özgürlüğün bilgisi ve pratiğinin oluşma olasılığının çok yüksek olduğu bu topraklara (bu şans hala kaybolmuş değil) batının deli gömleğini giydirdin. sonra da yaptığın işi laiklik, çağdaşlık, ilericilik olarak kutsadın.

sen tuttun bizans-osmanlı devlet geleneğini aynen devraldın ama tevhid-i tedrisat yasalarıyla halkın özgürlükçü kültürel kaynaklarıyla bağını kestin. yıllar boyunca jandarma zoruyla yerleştirmeye çalıştığın zorunlu eğitim sisteminde, zorunlu din dersleriyle, imam hatip okullarıyla genç kuşaklara tasavvufi hoşgörüden yoksun faşist siyasallaşmış islamın aktarılacağını görmedin.

bu topraklarda, türk, kürt, ermeni, rum, abaza, arap, zaza, yahudi, gürcü, laz, boşnak, pomak, v.b. 46 değişik etnik kökenden insan yüzyıllar süren deneyimleriyle birlikte yaşamayı öğrenmişti. sen iktidara geldin, türk milliyetçiliğini resmi din haline getirdin, güneş dil teorisi uydurma resmi tarihini müfredatınla insanlara dayattın, yıllar yıllar boyu düşmanlık tohumlarını ektin, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan kürtleri yok saydın. jandarma zulmü, dil yasaklarıyla asimile etmeye çalıştın. şimdi kürtlerin başkaldırısını ülke bölünüyor çığlıklarıyla karşılıyorsun. oysa bölücülüğün kaynağı sensin.
nerede, gel ne olursan ol gel, ister putperest ol, ister mecusi gene gel diyen mevlevi dergahı? nerede, hoşgörü simgesi bektaşi dergahı? nakşibendilik gibi köklü bir tasavvufi odak bile sayende holdingleşti, faşistleşti.

ve sen şimdi çıkmış feryat ediyorsun. laiklik elden gidiyor diye. yıllarca hapiste çürüttüğün çağdaş bedrettin, nazım hikmetin çocuklarını kemalist-laik cepheye çağırıyorsun. hadi canım sen de.
hiçbir şeye yanmayız da bu çağrıların hala aleviler tarafından ciddiye alınmasına yanarız. oysa sivas'ta alevileri yakan yalnızca islamcı faşistler değildi; aynı zamanda kemalist devlete duydukları güvendi. yoksa ayı inine bir çakı bıçağı bile almadan girerler miydi?


kaynak: a-politika, mayıs 1994, sayı: 1, sayfa 14
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar