--- kendimden alıntı --
anavatanları indus vadisi olan bir topluluk. bu nedenle günümüzdeki kan bağıyla en yakın akrabaları çingeneler, pakistanlılar ve hindulardır. bunlar dışında biraz daha uzak akrabaları hintler ve farslar. evlilik gibi sonradan gelen hısımları ise ermeniler, araplar ve türklerdir.
buradan çıktıktan sonra türkler'in öncü kolu göreviyle bugünkü pakistan, afganistan, iran'ı dolaşarak yaklaşık 1000 yıl önce türkiye'nin doğusu, ırak'ın kuzeyi, suriye'nin kuzeydoğusu'nu içine alan bölgeye* yerleşmişlerdir.
katettikleri yolda sürekli olarak yerli halklarla karışmışlardır. bu nedenle ırk değildirler.
özgün dilleri yok olalı yüz yıllar olmuştur. bugün konuştukları en çok bozulmuş farsça'nın bolca arapça ve eser miktarda ermenice ve türkçe ile karışımından oluşur. konuştukları "dil"in özgün bir gramer yapısı yoktur. ufacık coğrafyada konuşulan inanılmaz farklılıklar gösterir. birinden 25 km uzaktaki iki köyün "kürt" ahâlileri diğerini anlamaz ama ikisi de "kürtçe" konuştuklarını iddia eder.
dünyada 1000 yıl önce terk edilmiş bir şekilde yaşamakta inat etmektedirler. ağalar ve şeyhlerin baskısıyla insan yerine konmadan yaşamaktadırlar. devlet* zamanında toprak devrimini yapmış ve bölge halkına toprak dağıtıp insanca yaşamalarını sağlamak istemiştir. ancak gelin görün ki toprak dağıtılanlar tapuyu alır almaz götürüp ağalarına vermişlerdir.
ırak, suriye ve iran'da adam yerine konup nüfus cüzdanı bile alamazlarken türkiye'de bir türk'ün sahip olduğu tüm haklara sahiptirler. ancak bir türk yasal yollarla geçimini sağlar, vergisini verir, kirada inim inim inlerken onlar vergi vermeden, gerçek bir iş yapmadan***istanbul'un boğaz'a nazır yerlerine diktikleri gecekondularda ekmek elden, su belediyeden, elektrik kaçak, kömür akp'den yaşamaktadırlar.
son 30 yılda türkiye'de doğum oranları aile başına 2-3 arasındayken bunlarda aile başına 8-10 çocuk düşmektedir. güneydoğu'ya yapılan onca yatırıma rağmen*** bunlar sürekli olarak şikâyet etmekte ve kendi tembellikleri yüzünden devleti suçlamaktadırlar.
tarihleri boyunca hiçbir zaman ne bir ırk, ne bir ulus olabilmişlerdir. ayrıca hiçbir zaman bir devletleri olmamıştır. buna karşın kendilerine ne zaman birileri insan gibi davransa ona düşman olmuşlar ve ellerinden gelen her zararı vermişlerdir.
gerçek anlamda bir kültürleri yoktur. mutfaklarında kendilerine ait sadece çiğ et* vardır. diğer her şeyi başka birilerinden öğrenmişlerdir. yazılı tek eserlerinin kaynağı tartışmalıdır**. halk oyunu dedikleri * zaten kendini açıklar* niteliktedir.
özellikle van ve çevresinde kendilerine kürt diyenlerin ise %1'i bile kürt değildir. bunlar selçuklular döneminde bölgeye yerleşmiş türkmen ve cengiz han döneminde gelen ve sonrasında geri dönmeyen tatar boylarıdır. bunlar çevrelerindeki kürt aşiretlerinin dillerini almış; zamanla da asimile olmuş türkler'dir. dilleri değişmiş olsa da geneli hâlâ türk gibi yaşamaktadırlar.
-- kendimden alıntı --
bir de "biz buralıyıx" diyenlere gelsin: oralar sizin değil anam. bir yere adını oranın ilk sahipleri, kendi dillerinde verirler. mezopotamya ise yunanca'dır ve "iki nehir arasındaki yer" anlamına gelmektedir. binlerce yıldır da bu adla anılmaktadır o oturduğunuz topraklar.
türkler mezopotamya'yı savaş meydanlarında kan dökerek, akıtarak fethetmiştir. toprak dediğiniz zaten ya meydan savaşıyla ya kuşatmayla alınır. alışveriş merkezi bombalayarak; otobüs molotoflayarak değil.
bir de "türkler binlerce kilometre dolaşmış bozulmamışlar; kürtler birkaç yüz kilometrede mi bozuldular?" diyeceklere iki çift sözümüz olsun:
türkler, genel olarak, ele geçirdikleri bölgenin yerli halkıyla karışmazlar. bölge halkını uzaklaştırırlar. oysa kürtler gidip aralarına yerleşirler. zaten çıkışta fars-hint kırması olan bir halkın bir ırk ya da ulus olduğunu iddia etmek saçmalamaktır.