basılmış on iki yaş çocuğu telaşında, alınan kararları uygulayamama merkezidir boşluk. boşluktur bu, ilkokul fen bilgisi laboratuarında, çatlak camlı vakum aleti içerisinde "hava olmazsa yanmaz" denen mumu göbeğine katılaşmamacasına damlattığın, ve fakat havadan görecesiz münezzeh; cümlelerini uzattıkça uzatmaya çalıştığın, nihilizme lanet yağdırdığın, kadınsan kevaşeleştiğin, adamsan kevaşeleştirdiğin, klişelere düşmanlıkla bağlandığın, telefonu hep beklediğin, telefonu hiç beklemediğin, telefonun hep çaldığı, telefonun hiç çalmadığı, telefonu hep açtığın, telefonu hiç açmadığın..
dakikaları, anları sorgularsın yokluklarını bile bile. bilmezsin fakat, "yok" bir reddetme mekanizmasıdır aynı zamanda. hiçlere boyun eğersin. salaksın.
demiş ya, "katil hep garson, kötü de orospu çocuğudur çünkü" diye. sana göre ise, kötü tanrı, iyi ise orospu çocuğudur.
burada neler heba oldu bir bilsen, ah dostum! puder'leşti kadınlar, raif'leşti adamlar.
burada nelere kanıldı bir bilsen dostum! adamlar öldü, kadınlar, çocuklar. ama önce hep çocuklar.
burada neler yakıldı bir bilsen.. hayaller satıldı, kalan sağlar ufak tefek kutulara toplandı birer beşer.
bilmiyorsun dostum; sanrı, gerçeği kum üzerinde yıldızlara böler..
boşluktur işte, kötü tanrı, iyi yoktan iyidir.
dünya her gün yeniden yaratılmaz. ve fakat birden uyuyakalırım belki dersin her şeyin ortasında, bir bardak kahve ile; narçiçekler sarar etrafımı. belki işte, saçma yahut değil; inatla belki işte.
sonra kahve içemez olursun. bu, böyle gider dostum.