Otistik Fazıl'ın mırıldanmalarından bir diğeridir. Bir insanın fiziksel eksikliğiyle aleni dalga geçmek benim de tiksindiğim bir davranıştır ama hazır yüce Fazıl tiksinmeye başlamış Türk halkından, tiksintisini haksız çıkarmayayım dedim.
Şimdi buradan siz arabesk ve tiksinç türk halkına sormak isterim: Olup olmadık zamanlarda böyle elitist ve aşağılayıcı demeçleri aydın tavrı olarak gören otistik fazıl mıdır gerçek sanatçı ve aydın, yoksa edebiyat alanında tabir yerindeyse "fetva" verebilecek donanıma sahip olmasına rağmen aşağıdaki gibi edebi ukalalıktan uzak duran bir yazıyı kaleme alan Zülfü Livaneli mi? Okuyun ve kendiniz karar verin; emek düşmanı, hazırcı,tembel, yeteneksiz ve yalancı pislik sürüsü sizi!
--spoiler--
Macera, gerilim, polisiye yazarlarının (ama iyilerinin) sürükleme gücüne, hayallerinin genişliğine hep hayranlık duymuşumdur.
Sonuçta Suç ve Ceza ve Karamazov Kardeşler de psikolojik derinliklere inen cinayet hikâyeleri değildir mi zaten?
Çoğu zaman kendini ciddiye alan, sanat yaptığını zanneden kasıntı kitaplara bin kere tercih ederim bunları.
Bir yazarın ilk görevi okutmak, sayfaların heyecanla çevrilmesini sağlamaktır diye düşünürüm.
ilaç içer gibi ıkına sıkına roman okunmaz.
Bakın büyük yazarlara:
Charles Dickens, Lev Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Stendhal, Flaubert, Marquez, Yaşar Kemal ve daha birçokları su içer gibi okunur. Kitaplarını elinizden bırakamazsınız. Bir an önce eve dönüp kitaba devam etmek istersiniz.
Bunu başarmak kolay bir iş değil elbette. Hem hayatı derinleştiren, hem de fırtına gibi sürükleyen romanlar yazmak, ancak çok büyük yazarların harcıdır.
Ama dediğim gibi ben, böyle iddiaları olmayan, alçak gönüllü bir biçimde yazılmış iyi gerilim romanlarını da çok severim.
--spoiler--