bugün
- kuresel ikinma'nın sevgilisi16
- icardi190554
- herkesle iyi geçinmek16
- meral akşener16
- magicovento12
- sekse doymuş erkek12
- jose mourinho26
- kendini bir görsel ile anlat12
- hafta içi avm kafelerinde oturan menopoz karılar12
- dünyanın en güzel kızını tarif et10
- dem parti'nin tc kürdistan da işgalci açıklaması9
- xdearm9
- gizli samyelin moderatör olması8
- kemalistler 15 temmuzda ne yapıyordu19
- en ilginç bilgiler11
- gizli samyel24
- küresel ıkınma9
- anın görüntüsü14
- dinlilerin dinsizlere sürekli lakap takması12
- namaz kılmayan türk değildir12
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi11
- dem parti'nin valiyi ölümle tehdit etmesi8
- dünyanın en güzel kızıyla karşılaşmak8
- albay kemal22
- kadir mısıroğlu mezarı18
- en sevmediğiniz sözlük yazarları10
- ankarayı sel aldı25
- haysenin1210
- ey müslümanlar inananlar haydi cumaya allah yoluna8
- eksi ruyalar için diktiğim tulum12
- sarılma ihtiyacı10
- bursa8
- evlendikten sonra çok daha iyisiyle karşılaşmak14
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur13
- uludağ sözlük aktrollerinin uçurulması9
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü19
- fethullah gülen8
- aşkım ben hiç osurmuyorum bizde genetik diyen kız14
- güçlü kadınların ortak özellikleri22
- yazarların en sevdikleri diziler11
- okula gidiyorum sözlük10
- gay olanları toplum niye sevmiyor12
- yazarların cinsel tercihi15
- hangi sözlükçüyü dövmek istersiniz21
- peygamberlerin yahudi olması9
- zalbert ramstein18
- bugün yaşadığınız en üzücü olay13
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi15
- dini eleştirmeyi dün düşmanlığı ile bir tutmak8
- elini cebine atınca en az 5000 lira olmalı14
yalnızca türk filmlerinde yaşanabileceği düşünülen tesadüfler için kullanılan tanımlamadır. şöylesi başıma gelmiştir:
bundan yaklaşık bir yıl kadar önce, kdz. ereğli'den ankara'ya otobüsle, eşim ve henüz bir yaşına girmemiş oğlumla birlikte yola çıktık. henüz giremediği yaşından da tahmin edebileceğiniz üzere oğlumun ilk şehirlerarası yolculuğuydu. eşim de ben de korkuyla birlikte heyecanlıydık. acaba yolculuk nasıl geçecekti. elbette sorunsuz geçmesini beklemiyorduk ancak ne kadar büyük bi sorun olacağı konusunda korkumuz vardı. sorunsuz geçen ilk bir saatten sonra (ki o saat içinde uyuyordu kerata) sonraki dört saat neredeyse işkence gibiydi. hem bizim, hem diğer yolcular, ama ağlamasından anlayabildiğim kadarıyla da en çok da küçük oğlum için. otobüs içerisindeki ortamı anlatmaya dilim varmıyor. zaten az çok herkesin tahmin edebileceği şeyler yaşandı. ah vah edip çocuğu avutmaya çalışanlar, belli belirsiz homurdananlar, yardımcı olmaya çalışan muavin, giderek insanın üzerine çöken hararet. o sırada gözüme ilişen ön koltukta oturan gencin elindeki mp3 çalar ve etrafındaki tantanadan çok da rahatsız değilmiş izlenimi uyandıran kulağındaki kulaklıka mp3 çaların sahibi genç. beş saatin sonunda ankaraya girişimiz, göksu parkı yakınlarında otobüsten apar topar inişimiz ve artık bu çilenin bitmiş olması, hemen sigarayı yakıp derin bi nefes çekişle birlikte "çok şükür bitti".
tesadüfün böylesi iki gün sonra ereğli'ye geri dönüş sırasında yaşanmıştır. bu defa tek başına geri dönen ben. eşim ve oğlum ankara'daki akrabalarımzda kaldılardı. yolculuk başlamış, giderkenkine göre oldukça sakin ve güzel bi geri dönüş. bi ara gözüme yan koltukta oturan gencin elindeki mp3 çaların ilişmesi ile ben bunu nerede görmüştüm acaba diye düşünüşüm. sonradan giderken ön koltukta oturan gençte de bu mp3 çaların olduğu aklıma geldi. o zaman önde oturduğu için yüzünü görememiştim. o olup olmadığından emin değildim. ilk ve tek mola yerine vardık. hemen tabi ilk iş bir tiryakinin vazgeçilmezi olarak sigara yakmak. sigarayı içerken hemen yanımda duran çiftin konuşmalarını dinliyordum. çiftlerden erkek olan mp3 çaların sahibiydi, kızı ise daha önce görmemiştim. ama sadece arkadaş hatta belki de otobüste tanışmış iki kişi olduklarını düşündüm. muhabbetleri ankaraya giderken yaşadıkları korkunç yolculuk hakkında konuşuyolardı. konuşmalardan ve mp3 çalardan açıkça anlamıştım ki bu arkadaşlar bizimle birlikte aynı otobüste seyahat etmişlerdi. bu noktadan sonra muhabbetin bi yerinden girerek bi laf sokmam gerekiyordu:
k: harbiden tam bi işkenceydi. bi dakika susmadı.
e: ya bi de o çıngırağı çalıyodu kulağımın dibinde. çocuğun ağlaması değil de o çıngırak daha rahatsız ediciydi.
g: çıngırağı çocuğu susturmak için çalıyodum. belki sizi rahatsız etti ama çocuğun susması daha önemliydi benim için.
e: siz??
g: evet ben o bebeğin babasıyım.
k: (toparlamaya çalışarak) ya aslında yan tarafta başka bi çocuk vardı. hem de yaşı daha da büyüktü ama onu susturamadı annesi o daha çok rahatsız ediciydi. keşke yola çıkmasaydınız. (falan filan)
bundan yaklaşık bir yıl kadar önce, kdz. ereğli'den ankara'ya otobüsle, eşim ve henüz bir yaşına girmemiş oğlumla birlikte yola çıktık. henüz giremediği yaşından da tahmin edebileceğiniz üzere oğlumun ilk şehirlerarası yolculuğuydu. eşim de ben de korkuyla birlikte heyecanlıydık. acaba yolculuk nasıl geçecekti. elbette sorunsuz geçmesini beklemiyorduk ancak ne kadar büyük bi sorun olacağı konusunda korkumuz vardı. sorunsuz geçen ilk bir saatten sonra (ki o saat içinde uyuyordu kerata) sonraki dört saat neredeyse işkence gibiydi. hem bizim, hem diğer yolcular, ama ağlamasından anlayabildiğim kadarıyla da en çok da küçük oğlum için. otobüs içerisindeki ortamı anlatmaya dilim varmıyor. zaten az çok herkesin tahmin edebileceği şeyler yaşandı. ah vah edip çocuğu avutmaya çalışanlar, belli belirsiz homurdananlar, yardımcı olmaya çalışan muavin, giderek insanın üzerine çöken hararet. o sırada gözüme ilişen ön koltukta oturan gencin elindeki mp3 çalar ve etrafındaki tantanadan çok da rahatsız değilmiş izlenimi uyandıran kulağındaki kulaklıka mp3 çaların sahibi genç. beş saatin sonunda ankaraya girişimiz, göksu parkı yakınlarında otobüsten apar topar inişimiz ve artık bu çilenin bitmiş olması, hemen sigarayı yakıp derin bi nefes çekişle birlikte "çok şükür bitti".
tesadüfün böylesi iki gün sonra ereğli'ye geri dönüş sırasında yaşanmıştır. bu defa tek başına geri dönen ben. eşim ve oğlum ankara'daki akrabalarımzda kaldılardı. yolculuk başlamış, giderkenkine göre oldukça sakin ve güzel bi geri dönüş. bi ara gözüme yan koltukta oturan gencin elindeki mp3 çaların ilişmesi ile ben bunu nerede görmüştüm acaba diye düşünüşüm. sonradan giderken ön koltukta oturan gençte de bu mp3 çaların olduğu aklıma geldi. o zaman önde oturduğu için yüzünü görememiştim. o olup olmadığından emin değildim. ilk ve tek mola yerine vardık. hemen tabi ilk iş bir tiryakinin vazgeçilmezi olarak sigara yakmak. sigarayı içerken hemen yanımda duran çiftin konuşmalarını dinliyordum. çiftlerden erkek olan mp3 çaların sahibiydi, kızı ise daha önce görmemiştim. ama sadece arkadaş hatta belki de otobüste tanışmış iki kişi olduklarını düşündüm. muhabbetleri ankaraya giderken yaşadıkları korkunç yolculuk hakkında konuşuyolardı. konuşmalardan ve mp3 çalardan açıkça anlamıştım ki bu arkadaşlar bizimle birlikte aynı otobüste seyahat etmişlerdi. bu noktadan sonra muhabbetin bi yerinden girerek bi laf sokmam gerekiyordu:
k: harbiden tam bi işkenceydi. bi dakika susmadı.
e: ya bi de o çıngırağı çalıyodu kulağımın dibinde. çocuğun ağlaması değil de o çıngırak daha rahatsız ediciydi.
g: çıngırağı çocuğu susturmak için çalıyodum. belki sizi rahatsız etti ama çocuğun susması daha önemliydi benim için.
e: siz??
g: evet ben o bebeğin babasıyım.
k: (toparlamaya çalışarak) ya aslında yan tarafta başka bi çocuk vardı. hem de yaşı daha da büyüktü ama onu susturamadı annesi o daha çok rahatsız ediciydi. keşke yola çıkmasaydınız. (falan filan)
güncel Önemli Başlıklar