çorapları peynirli çitos gibi kokan (kendi teşhisi valla ölürüm de koklamam)
kapılara 'dikkat kus gribi görüldü girmeyiniz' yazıları yapıştıran
iki yudum rakı ile sarhoş olup serhoş serhoş dolaşıp ben iyiyim diyen (küçüktü ama normal):)
içip içip bayılan rose beni birakma beni niye hastaneye getirdin beni yurda götür diye ağlayan nevruzda gül ağacının dibine dileklerini yazdığı kağıdı gömen ve başında kilit açan
küçükken keçi b.klarını zeytin sanıp yiyen (yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi taaa ki bunu öğrenene kadar) *
sabahları derse kalkmaya erinen ama yürüyüşe kalkmaya erinmeyen
sabah kahvaltısından sonra tenis kortuna giden hava kararana kadar haber alınamayan (bitirim ikili)
geceleri konuşan, gök gürültüsünden korkan
nişanlsının yanına gidecek vakit baştan aşağı epilasyon aleti ile kendini gırgırlayan (yurdu terk etme sebebim olacaktı nerdeyse) eti cici bebe yiyen
biyere gitmek için 30 kiyafet deneyen ortalığı birbirine katan ama ilk denediğini giyen
krem peynirli ekmeğin üsütüne nutella sürüp yiyen
boş kıyafet dolabının içine girip sevgilisi ile konuşan sonra sen dolabın önünden geçerken kapıyı açan bö diyen ssps kullanmayı beceremediği için ağlayan
aferin bana iyi çalıştım gideyim de şu çikolatamı yiyeyim diyerek odana gittiğinde çikolatanın içini tuvalet kağıdı ile kamufle edilmiş bulmama sebep olan
saçım çoğalsın diye saç diplerine yılan yağı, sarımsak süren (gayet pozitif bilimlerden birini okuyordu ama)
oda arkadaşlarım oldu benim. üniversite yıllarım bu ilginç kızlarla geçti gitti.
(bkz: once upon a time)
odalarına damacana su istiyen karşı odadaki kızlar vardı. (yurt şehir dışında olmasına rağmen)