ingilizce sözlük karşılığı, 'the faculty of making happy and unexpected discoveries by accident', türkçeye "kaza (tesadüf) eseri beklenmedik (önceden planlanmamış) ve olumlu (iyi) bir netice elde etme durumu" olarak çevrilebilir. Bir araştirmaya göre ingiliz dilinden en zor tercümesi yapılabilen on sözcükten birisiymiş: http://www.experiencefest...ay_translations/id/559680 http://clearwordstranslat...icult-words-to-translate/
gerçi 'çeviri zorluğu' diline göre değişen bir sıkıntıdır, orası ayrı.
hikaye o ki, bu sözcük ingiliz diline ilk kez 1754'de entellektüel yazar horace walpole'ın dinlemiş olduğu bir fars halk hikayesinden etkilemesi neticesinde sokulmuştur. sözcüğün günümüzdeki kullanım anlamı ile 20. yüzyil itibarı ile oturmuş ve genelde bilimsel araştırmalar veya teknolojik denemeler esnasında yanlışlıkla keşfedilen yeni buluşları tarif etmek maksadiyla kullanılmaya başlamış. bu azımsanacak nadir bir hadise değil, hatta bazı yorumlara göre birçok icat başka birşey aranırken bulunmuştur. misal, hergün kullandığımız mikrodalga fırının icadı serendipity'e güzel bir örnek: (bkz: https://en.wikipedia.org/.../Microwave_oven#Discovery)
sözcüğün bir çok dilde olduğu gibi türkçede de bire bir karşılığı yok. belki edebi çevrelerde vardır, ancak yaygin olarak duyulmuş değil. yine de, türkçe bu kelimeyi çevirebilmek için gerekli malzemeye sahip, ama uygunluk meselesi tartışmaya açık:
mesela, "ballı" sozcugu mecazi anlaminda "şanslı" -ancak sadece "olumlu" anlamda şanslı- olarak kullanilir. bu hem halk arasında, hem de dil kurumlarınca kabul görmüş bir kullanımdır (bkz: https://sozluk.gov.tr/). serendipity "kaza eseri ortaya çıkma" durumuna da vurgu yapar. dolayısıyla bal ve kaza kelimeleri birleştirilerek "balkaza" sözcüğü türetilebilir, en azindan anlam aktarılmış olur.
yine de çeviri işi sadece kuru kuruya anlam aktarımından ibaret değil, kelime bazen de melodisi ve ahengi ile bir kültürün taşınmasını da gerektirebilir. kelimelerin 'havası' vardir, o dilin o kelimeyi kabul edip bünyesine alması diye henüz sırları çözülememiş dinamikleri vardır. böyle düşünüldüğünde "balkaza" veya benzeri masabaşında uydurulmuş kelimeler soluk ve havada asılı kalacaklardir. ancak sırf kelimeye ruh verelim derken "şansadüf" (şans+tesadüf; şanslı tesadüf) tarzı başka bir süslü ve zorlama uçukluğa ulaşmak da mümkün; yapaylığı ise cabası.
kelimeyi "serendip" şekliyle türkçeye doğrudan adapte etsek bu kez dilin kullanıcıları ile kelime arasinda başka bir yabancılaşma doğar. peki zamanla sindirilmez mi? birçok yabancı kökenli kelimenin beş on yıl içinde türkçede sindirilme şekillerine bakıldığında kesinlikle sindirilir, mesele olmaz; teyzeler, amcalar bile alıştılar "vizyonunu genişlet" demeye. Gerçi 'televizyon' kelimesinin içinde vardı, ama tek başına yaygın olarak kullanılması 80'lerin ikinci yarısı itibarı ile başladı. "vizyon ne?" desen, "ufkunu yani..." diye yanit verirler ki, hiç de yanlış tanımlamış olmazlar.
hem anlamı verecek (beklenmedik iyi sonuç doguran kaza), hem ağırlığı olan ve kulağa oturan bir ciddiyeti hissettirecek, hem mistik olacak, hem türkçe düşünen akılların "neye niyet neye kısmet" olarak tanımladığı duruma hitap edecek, hem de tek kelime olacak.